Ekonomiden sorumlu eski Devlet Bakanı Ufuk Söylemez, dünyada yaşanan finansal krize karşı Türkiye’nin de önlemler alması gerektiği uyarısında bulunurken, "Bize bir şey olmaz" anlayışının amatörce olduğunu vurguladı. Bu süreçte mevduat garantisinin artırılması, özelleştirilmelerin durdurulması ve IMF ile mevcut borçlarda yeniden yapılandırılmaya gidilmesi önerisinde bulunan Söylemez, enflasyon hedeflemesinden vazgeçilmesi gerektiğini de savundu.
ANKA'ya krizle ilgili değerlendirmelerde bulunan Ufuk Söylemez, 1929’da yaşanan büyük ekonomik buhrandan sonraki en büyük finansal ve küresel krizin derinleşerek ve yaygınlaşarak sürdüğünü kaydetti. Finansal krizin ABD’den başlayarak başta Japonya, İsviçre, Kanada ve AB ülkeleri olmak üzere tüm dünyaya sıçradığını belirten Söylemez, "Bu büyük finansal kriz bizim gibi gelişmekte olan ülkelere de bir mali tsunami biçiminde yansımaya başladığı görülüyor" dedi.
Ucuz-kolay, sıcak paranın kaynağı olan spekülatif-sentetik kağıtlardan oluşan balon ekonomisinin çöktüğünü ifade eden Söylemez, bu çöküşün başta Türkiye olmak üzere, cari açık, yüksek borçluluk ve dışa bağımlılık nedeniyle kırılgan olan ekonomilere yüksek miktarda sıcak para akışını olumsuz etkilediğini vurguladı.
“KRİZİ GÖRMEZDEN GELMEK AMATÖRCE”
Sönmez, “Hamdolsun, bize bir şey olmaz” zihniyetinin ortaya koyduğu, krizi görmezden gelmek, mümkünse hiç bahsetmemek şeklindeki “kafayı kuma gömen” bir yaklaşımın "sığ ve amatörce" olduğunu ifade etti. Sönmez, “O zaman paniğe kapılmanın, gereksiz polemikler yaratmanın, durumu zamana yayarak idare etmenin, ya da bekle–gör şeklinde pasif seyirci olmanın, krizden ve onun yıkıcı etkilerinden Türkiye’yi ve ekonomiyi koruyamayacağı gerçeğini kabul etmeliyiz” dedi.
Acil önlemler alınması gerektiğinin altını çizen Söylemez, krizle ilgili şu önerilerde bulundu: “ABD’de, AB ülkelerinin bir kısmında uygulanan mevduatlar için garanti için Türkiye’de adım atmalıdır. Şu anda bankacılık sektöründe bir panik ve sıkıntı yaşanmıyor olmasının avantajıyla, 50 bin YTL’si olan kişi başı mevduat garantisi miktarı, derhal 100 bin YTL’ye yükseltilmelidir. Psikolojik bir tedbir olarak son derece gerekli olan bu adım için zamanlama uygundur.”
“ÖZELLEŞTİRMELER DURDURULMALI”
“Karlı ve kazançlı kurumların ‘haraç-mezat’ satılarak ‘sözde’ özelleştirilmesi durdurulmalıdır” diyen Sönmez, kriz nedeniyle çöken borsalar ve piyasalarda tüm şirketlerin değerlerinin dibe vurduğunu, bu koşullarda yapılacak özelleştirmelere yeterli katılım olmayacağını savundu.
İzlanda ve Türkiye’nin kendi kategorilerinde dünyada en yüksek reel faizi veren ülkeler arasında yer aldığına işaret eden Sönmez, İzlanda ekonomisinin tam anlamıyla çöktüğünü, Türkiye’nin de, bu nedenle şu aşamada istese bile faizlerini indiremeyeceğini kaydetti. Sönmez, faizlerin düşürülmesinin sıcak para kaçışını hızlandıracak etki yapacağını ifade ederek, döviz rezervlerinin sanılanın aksine yeterli olmadığını iddia etti. Türkiye’nin 70 milyar dolarlık döviz rezervinin net değil, brüt olduğuna işaret eden Sönmez, “Bundan kredi mektuplu döviz tevdiat hesapları ve mevduat munzam karşılıkları düşüldüğünde, gerçek rezerv rakamı 50 milyar dolar civarına düşer ki, bu da bizim 3 aylık ithalatımızı bile karşılamaya yetmez. Bu nedenle Merkez Bankası’nın, dolar kurunu 1.40’ın altına çekmeye teşebbüs edecek, dövizin gerçek denge değerine gelmesini engelleyecek müdahalelerden kaçınması gerekir” dedi.
IMF ile mevcut borçlarda yeniden yapılanmaya gidilmesi önerisinde bulunan Sönmez, borçların 2 yıl ödemesiz 10 yıl uzun vadeye dönüştürülmesi gerektiğini belirtti.
“ENFLASYON HEDEFLEMESİNDEN VAZGEÇİLMELİ”
Ekonomi için adeta bir “deli gömleğine” dönüşen, zamanlama açısından da hatalı bir politika uygulaması olan “enflasyon hedeflemesinden” vazgeçilmesi gerektiğini ifade eden Sönmez, şöyle devam etti:
“Tutturulamayacak enflasyon hedeflemesi uğruna, finansal istikrar tehlikeye atılmamalıdır. 2000–2001 krizi sırasında ve öncesinde, onlarca Türk Bankasına ellerindeki hazine kağıtlarını teminata kabul etmeyerek likidite vermeyi reddeden ve bu yüzden batmalarına neden olan dönemin ekonomi yöneticileri, hukuki ve cezai olarak mutlaka soruşturmalı ve gerekirse yargılanmalıdır. Nobel ödüllü ünlü iktisatçı Tobin tarafından 70’li yıllarda ortaya koyulan “Tobin vergisi” uygulaması kriz yatıştıktan ve yeni ekonomik dengeler oluşturulduktan sonra mutlaka uygulamaya konulmalıdır.”
Sıcak paranın Türkiye’de kalış süresi ve miktarına uygun, kademeli “sıcak para vergisi” ile kriz dönemleri için ihtiyat fonu oluşturulması gerektiğini belirten Sönmez, “AKP iktidarı tedbir diye ‘kara paranın’ bavulla Türkiye’ye girişini teşvik eden, ciddi ve saygın bir devlet anlayışına yakışmayan, maceracı ve tutmayacak öneriler peşinde koşacağına bu önerileri anlamaya ve uygulamaya çalışsın” dedi.