Krueger'dan 'reform' vurgusu

İSTANBUL (İHA) - TÜSİAD'ın konuğu olan IMF 1. Başkan Yardımcısı Anne Krueger, Türk makro ekonomisindeki en büyük riskin, dünya ekonomisindeki yavaşlama olduğunu söyledi. Türkiye'yi "reformlarda çok başarılı bir ülke" olarak niteleyen Krueger, büyümedeki bu yılki yüzde 5'lik hedefin üzerine de çıkılabileceğini kaydetti.

IMF 1. Başkan Yardımcısı Krueger, Çırağan Sarayı Auditorium Salonu'nda Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) üyeleriyle biraraya geldi. TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı'nın da katıldığı toplantıda konuşan Krueger, ekonomiyi daha verimli ve etkin hale getirirken reformların da devam etmesi gerektiğini belirterek, Batı Avrupalı ülkelerin de yapısal reformları sürdürebilmek için çaba gösterdiğini ifade etti. Krueger, Şili'de daha önce yaşanan ekonomik krize ilişkin bilgiler de verdi. Şili'de reformların devam etmesi ve mali politikalar nedeniyle olumlu bir sürece girildiğini dile getiren Krueger, Türkiye'nin de çok başarılı reform yapan bir ülke olduğunu söyledi.

Reklam
Reklam

"IMF'nin Türk makro ekonomisinde gördüğü en büyük risk nedir?" şeklindeki bir soruya Krueger, "2-3 yıl önce bu program başlatıldığında o dönemde sorun şuydu; mali durum kontrol dışına çıkmıştı. Çok yüksek bir kamu borç oranı ve enflasyon vardı. Böyle bir ortamda makro ekonomik istikrar zaman alıyor. Bu anlamda hakikaten çok büyük bir risk yok. Gün be gün durum daha sağlamlaşıyor. Ama hala borcun GSMH'ya oranı büyük. Herhalde dünya ekonomisindeki yavaşlama en büyük riski oluşturur. Mesela petrol fiyatlarının artışları" yanıtını verdi. Büyüme rakamları hakkındaki değerlendirmesi sorulan Krueger, Türkiye'nin büyüme oranının yüzde 5'in de üzerine çıkabileceğini söyledi.

"Türkiye, AB yolunda birtakım zorluklarla karşılaşırsa, bu tür gelişmeler Türkiye'nin iradesini tehlikeye sokar mı?" sorusuna Krueger, "Baskılar, benim de düşündüğüm bir konu. Bu çok karmaşık bir konu, açıkçası iyi bir cevabım yok. 1980'lerde yapılan reformlar, dışarıdan herhangi bir baskı yapmadan gerçekleştirildi. Türkiye'deki baskıların birçoğu ödemeler dengesiyle alakalı. AB katılımı için yapılması şeyler, her halükarda bu ülkede yapılması gereken şeyler. Önemli olan Türkiye'nin kendi için ne yapması gerektiği. 'Bunu yapmalıyız, AB'ye katılmalıyız' diyenler bir noktayı gözden kaçırıyorlar. Avrupa, belli teşvikler olduğu için bu halde. Avrupa katılımının önünde Türkiye birtakım engellerle karşılaşabilir. Tek başına AB, Türkiye'nin reform sürecini farklılaştırır mı bunu bilemiyorum" yanıtını verdi.

Reklam
Reklam