İstanbul’a yakın tatil yerleri arasında İstanbul'a en yakını olan Polonezköy’e giderken “oh hem su gibi benzin yakmıyorum hem de yeşillik görmeye nefes almaya gidiyorum” diye seviniyorsunuz, çünkü sadece 25 kilometre uzaklığında! Bir de yolda “dikkat geyik çıkabilir, dikkat karaca çıkabilir” levhalarını görünce “aa ben baya baya İstanbul’dan çıkıyorum galiba?” diye içiniz içinize sığmıyor.
Polonezköy’e ayda bir kez gidip mükellef bir sabah kahvaltısı ve ormanda uzun bir yürüyüş yapmak, hızınızı alamazsanız Riva’ya gidip bir de sahil gezintisine çıkmak insanı gerçekten çok iyi hissettiriyor. Polonezköy paintball meraklılarının da yeni adresi bu arada. Yani bu hafta sonu farklı bir şey yapalım; biraz gezip hava alalım, doğayla iç içe olalım ama yollarda da telef olmayalım diyorsanız Polonezköy’e gidin. Gidin ama Polonezköy’de fiyatların çok da ucuz olmadığını bilin.
İstanbullular’ın ya doğaya ne kadar aç olduğunu, ya da moda olan her şeye nasıl atladıklarını gösteren sevimli ve otantik ama başka da fiyatları açıklayabilecek ahım şahım bir özelliği olmayan Leh köyü.
1848 ihtilallerinde ayaklanmış ancak Rus orduları tarafından yenilgiye uğratıldıktan sonra yurtlarını terk eyleyip göç etmek zorunda bırakılan Polonyalilar’dan bazısı da - Ruslarla münakaşalar ve çıkar uyuşmazlıklarından dolayı Polonya tarafında olması hasebiyle- Osmanlı'ya sığınıyor. İşte bu göçmenler Polonezköy'ün kurucuları ve ilk sakinleridir.
Tabii o eskidenmiş diye düşünmeyin, köyde yaşayan Leh toplumu azalmamış, tersine Polonya’dan getirilen gelinlerle topluluk genişlemiş. Elini sallasan Polonyalı’ya rastlamıyorsun ama 14-15 çocuk ve daha da fazla genç nüfus varmış yani.
Polonezköy'de ne yapılır diye soruyorsanız en iyi cevap pazar sabahı dev bir aile kahvaltısı yapmak olur. Hem yeşillikler içinde Polonezköy'de kahvaltı yapmanın keyfini yaşarsınız, hem de İstanbul’da olduğu gibi tıklım tıklım bir mekanda, gürültü içinde kahvaltı yapan insanların tepesinde ya da restoranın önünde kuyruk olup dikilmek zorunda kalmazsınız.
İster ormanın içine dalarsınız, ister 1 km uzunluğundaki parkurda “yürüyelim de eritelim” umuduyla yürümeye başlarsınız. Parkur gerçekten güzel ve İstanbul’da görmeye hasret kaldığımız bir görüntüye sahip. Yürüyüşünüzü tamamladıktan sonra güzel bir kahve içip köyü gezmeye başlayabilirsiniz.
Polonezköy’ün en eski evlerinden olan bu evi Zofia Rizi’nin babası 1881-1883 yıllarında inşa etmiş. Tahmin edebileceğiniz üzere evde Polonezköy ve Rizi ailesi ile ilgili fotoğraf ve dokümanlar sergileniyor. Dönemin tipik Polonya köy evi mimarisini sergileyen bu ev, korkunç Türk restorasyon anlayışından nasibini almamış, o yüzden orijinalliğinden hiçbir şey kaybetmemiş.
Not: Bazı ziyaretçiler gittiklerinde, tabelasında ziyaretçi saati, günü ve irtibat telefonu yazdığı halde keyfi olarak ziyarete açılmayan, özensiz bir yer olduğunu da belirtmiş.
Açık hava hayvanat bahçesi Polonezköy Country Club bünyesinde bulunuyor. Çok büyük olmasa da Polonezköy’de kanguru ya da lama görmek ilginç oluyor. Hayvan parkında hayvanlar kafeslerde değil çitlerin arkasında özgürce dolaşıyor. Amaçları çocukların hayvanları kafes içinde değil doğal ortamlarında yakından görüp sevmelerini sağlamakmış ama yine de Polonezköy gibi yemyeşil bir yerde, ormanın ortasında hayvanları çitlerin arkasında görmek “oh iyi bari kafeste değiller” dedirtmiyor.
Binicilik gibi rafine zevkleriniz varsa ya da olsun istiyorsanız doğru yere gitmek üzeresiniz. Beykoz, Polonezköy civarında binicilik eğitimi veren kulüpler ve haralar var. Eğitim almayacak olsanız da eğitim alan insanları izlemek bedava.
Polonezköy'de düğün yapmak aklınıza gelmezse diye söylüyorum, burada çok güzel kır düğünü yapılır. Hem İstanbul’a çok yakın (Beykoz’a 10 km), hem tam kır düğünü yapmalık. Her yer yemyeşil, restoran ve tesisler çok müsait.
Her yıl haziran ayında düzenlenen Kiraz Festivali'nde Polonezköylüler kendi imkanlarıyla Polonya’lı folklör grupları getiriyor ve onların muhteşem danslarını izleme fırsatı buluyorsunuz. Bu festival Türkler'den çok Polonezköy'de yaşayan Polonyalılar'ın festivali, dolayısıyla festivalde Polonya kültürüne ait pek çok şey görme fırsatı buluyorsunuz.
Polonezköy’de kahvaltı moda olmuş. Çok kalabalık olduğu zaman kahvaltıya verdiğiniz parayla aldığınız hizmet eşitlenemiyor ama yine de bir bakın.
Bu iki acayip lezzet de Polonezköy’ün lokal üretimi. İkisini de için, kesin için.
Polina' daki pastalar var yaa.. Ah o pastlar var yaa.. Yemedim öyle pasta diyeyim siz anlayın..
demişler... Pastaları ev yapımı ve malzemeleri Polonya'dan geliyormuş. Sırf Polina'da pasta yemek için İstanbul'dan gelenler var!
Polina’da kahvaltı da mevcut ancak çeşit az. Yine de reçellerin en iyisi, en güzeli burada. Yer elması reçelini yiyince “yer elması”nın neden var olduğunu anlayacaksınız.
İstanbul’a bu kadar yakın bir Leh köyü bulmuşken 90 yıllık Polonya evinde güzel bir yemek yiyin. Türk, Polonya, Avusturya, Fransız, Slav mutfaklarından güzel yemekler yiyebilirsiniz ama “yok ben sabah erkenden yola çıkarım aç gelirim” diyorsanız kahvaltısı da var.
Polonezköy’ün merkezindeki fiyatlar çok pahalı gelirse -ki gelebilir, çünkü pahalı- merkezin biraz daha ilerisindeki mekanlara da gidebilirsiniz.
Kahvaltınızı yapıp bir de üstüne yürüdükten sonra yürüyüş acıktırır tabi. Polonezköy’de kendin pişir kendin ye mekanları istemediğiniz kadar var, gidip güzel bir mangal yapabilirsiniz. Et fiyatları mı nasıl? Pahalı. İlla mangal yapacağız diyorsanız kendi etinizi kendiniz getirin bence.
Polonezköy’de 30-35 adet konaklama imkanı var. Oda fiyatları gerçekten komik bir aralıkta değişiyor; geceliği 80 liraya da kalabilirsiniz 350 liraya da. Bazı otellerde pazarlık bile yapabiliyorsunuz.
Polonezköy İstanbul’dan kaçış mekanı olduğu kadar kaçamak mekanı, bu yüzden Polonezköy otelleri oda istediğinizde gecelik mi saatlik mi diye soruyor.
İstanbul’lu Rum bir ailenin işlettiği Hera Pansiyon, Polonezköy’de kahvaltı yapabileceğiniz en iyi yerlerden biri olabilir. Odaları küçük ve bazıları rutubetli ancak genel olarak yemekleri güzel. Fiyatlar da çevredeki diğer otel ve pansiyonlara göre uygun.
1981 yılında hizmete giren Polonezköy Country Club Polonezköy’ün en eski tesisi. Tesis, konaklama ve günübirlik olarak ikiye ayrılmış. Yalnızca odalarda değil yine tesisisin içinde yer alan bahçeli evlerde de konaklayabiliyorsunuz.
Yüzme havuzu, tenis, voleybol, basketbol, masa tenisi sahaları, çocuk parkı ve ufak bir gölet bulunuyor. Hayvan parkı olarak bahsettiğim yer de yine Polonezköy Country Club’in içinde bulunuyor. Tabii fiyatları da ona göre.
İyi hoş da Polonezköy nerede diye soracak olursanız, söylediğim gibi İstanbul'a sadece 25 kilometre uzaklıkta. Toplu taşımayla gdilmese de arabayla gitmek çok kolay. Polonezköy’e toplu taşıma namına hiçbir şey bulunmuyor çünkü köylü istememiş. Köylü deyince aklınıza bizim bildiğimiz köylü gelmesin, Polonezköy’ün köylüsü bizim burjuvamız gibi. Ama bisikletle gelebilirsiniz mesela. Ümraniye üzerinden bisikletle gelmek çok imkansız değil.
Aracınızla Avrupa yakasından geliyorsanız TEM’i kullanarak FSM’den geçin, ilk çıkış olan Beykoz-Kavacık ayrımından Çavuşbaşı-Polonezköy tabelalarını takip edin.
Anadolu yakasından geliyorsanız Kavacık'ı 1 km. geçtikten sonra sola dönüp Acarlar sitesinden sağa dönün sonra da Polonezköy tabelalarını takip ede ede bulursunuz.
15 Mart - 15 Haziran arası özellikle hafta sonları inanılmaz kalabalık oluyor Polonezköy. Hatta neredeyse şehir içindeki trafiğin aynısıyla karşılaşıyorsunuz, “İstanbul bitmiş” klişesinin ağzınızdan çıkmasına engel olamıyorsunuz. Kendinize ve arabanıza güveniyorsanız sağlam giyinip kışın da gidebilirsiniz tabii. Ama gidecekseniz elinizi çabuk tutun, çünkü bahsettiğim Polonezköy’ün son yeşil halleri bunlar.
Beykoz'a 10 kilometre uzaklığında olduğu için Polonezköy'de hava durumu İstanbul'dan çok farklı olmuyor ama yine de kışın gidecekseniz sıkı giyinin!
İstanbul’un nadir yeşil alanlarını barındıran Polonezköy son çıkan imar yasası ile talan edilmeye başlanacak. İmza kampanyaları başlatıldı, itiraz edildi ancak bir işe yaramadı. Bakanlık itirazları kabul etse de yeni imar planında bir değişikliğe gitmedi. Ben artık neresi hakkında şöyle güzel, böyle yeşil yazsam yakında oranın da imara açılacağını, hatta belki de çoktan projelerinin çizilip render’larının alındığını ya da bir şekilde bozulduğunu düşünüp üzülerek yazıyorum. Siz de buraları görmek, havasını koklamak istiyorsanız elinizi çabuk tutun çünkü yakında bu yerlerin ne eski yeşilini ne de temiz havasını bulabileceksiniz.