"Kupalar kazanmak istiyorum"

Trabzonspor'un genç futbolcusu Ceyhun Gülselam, hedefinin Trabzonspor'da kupalar ve şampiyonlar kazanmak ve milli takımın değişmez oyuncularından biri olmak olduğunu söyledi.

Trabzonspor'un genç futbolcusu Ceyhun Gülselam, hedefinin Trabzonspor'da kupalar ve şampiyonlar kazanmak ve milli takımın değişmez oyuncularından biri olmak olduğunu söyledi.

Milli futbolcunun Futbol Federasyonu'nun TamSaha dergisinde yer alan röportajı şöyle:

- Sezon senin için harika başladı. İlk lig maçında oyuna sonradan girmene rağmen mükemmel bir gol attın ve takımına galibiyeti getirdin. Üstelik Trabzonspor'da ilk on bir oyuncusu olmamana rağmen Milli Takım kadrosundasın. Öncelikle seni kutlayalım ve bu başarının sana neler hissettirdiğini sorarak başlayalım.

Reklam
Reklam

"Öncelikle bana güvendiği ve takımımda sürekli oynamadığım halde devamlı Milli Takım'a çağırdığı için Fatih Terim Hocama çok teşekkür ediyorum. Bu davet bana ayrı bir motivasyon verdi, kendime olan güvenimi de artırdı. Ben oynamadığı zaman kendisini bırakan bir oyuncu tipi değilim. Uzun süre yedekte kalsam da sürekli oynayacakmış gibi hazırlanıyorum ve dolayısıyla görev verildiğinde en iyisini yapmaya çalışıyorum."

- Trabzonspor'a Almanya 3. Ligi'nden transfer oldun. Bu transferin nasıl gerçekleştiğini anlatır mısın?

"Unterhaching'in A genç takımında oynadığım dönemde Ersun Yanal Hocam beni Manisaspor'a almak istemişti. Ancak o dönemde Almanya'da okula gidiyordum ve eğitimimi yarıda bırakıp Türkiye'ye gelmek istememiştim. Okulumu bitirmek benim için öncelikli hedefti. Ersun Hoca Trabzonspor'un başına geçtiğinde beni yeniden istedi ve şartlar müsait olunca Türkiye'ye geldim."

- Unterhaching'de oynadığın dönemde seninle yaptığım röportajda, "Oynadığım takımda en önemsediğim nokta kendimi geliştirecek ortamı bana sağlamasıdır" demiştin. Trabzonspor'da böyle bir ortam bulabildin mi?

Reklam
Reklam

"Zaten Trabzonspor'a gelmeden önce Almanya'dan da beni isteyen başka takımlar olmuştu ama biraz önce sözünü ettiğiniz düşünceyle Trabzonspor'a gelmek istedim. Bu tercihi yaptığım için de hiç pişmanlık duymadım. Tam tersine Trabzonspor'un oyuncusu olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum."

- Trabzonspor'da oynamanın futboluna neler kattığını düşünüyorsun?

"A takımla antrenmana çıkmak bile çok farklı. Türkiye'de çok daha profesyonelce antrenmanlar yaptım. Almanya'da sonuçta bir 3. Lig takımında oynuyordum ve şartlar ne kadar iyi olursa olsun bir 3. Lig takımı ile bir Süper Lig takımı arasında çok ciddi farklar var. Yaptığınız antrenmanlardan bile bu farkı anlayabiliyorsunuz. Bir de Turkcell Süper Lig gerçekten üst düzeyde bir futbol arenası ve böyle bir ortamda futbol oynamak benim gelişmeme önemli katkılar sağladı."

- Dolayısıyla 3. Lig'den gelen bir oyuncu olarak ilk sezonunda yedek kalmak ve zaman zaman oynamak senin için büyük bir hayal kırıklığı olmadı diyebilir miyiz?

"Aslında ben pek de öyle bakmıyorum. Sonuçta ben 3. Lig'e giderken mecbur kalmıştım. Genç takımdan A takıma çıktığım dönemde Unterhaching 2. Lig takımıydı ve bir sezon oynadıktan sonra küme düşmüştük. Sözleşmem devam ettiği için de 3. Lig'de oynamak zorunda kalmıştım. Dolayısıyla Trabzonspor'a transfer olurken "Oynayacağım" düşüncesiyle gelmiştim. Çünkü hiçbir futbolcu yedek kalmak istemez."

Reklam
Reklam

- Peki, kenarda kalmak sana neler düşündürdü?

"Sonuçta bu teknik direktörünüzün kararı. Yedek kalmak benim açımdan hırsımı artıran, çalışma azmimi kamçılayan bir durumdu."

- Almanya'da doğup büyümüş bir oyuncu olarak Trabzon şehrine alışma sürecinde neler yaşadın?

"Bu açıdan takım arkadaşlarım bana çok yardımcı oldu. Milli Takımlardan tanıdığım ağabeylerim vardı. Tolga ağabeyle de Milli Takım'da buluştuğumuz dönemlerde konuşmuştuk. Bana Trabzon şehrini anlatmıştı. Dolayısıyla alışmakta zorluk çekmedim. Şehir gerçekten çok güzel. Deniz ve yeşillik harika. Bir insan başka ne isteyebilir ki?"

- Trabzonspor taraftarı ile ilişkilerinden söz eder misin?

"Son derece sıcakkanlı bir taraftar topluluğuna sahibiz ve onlarla hiçbir problemim yok."

- Trabzon şehri çok uzun yıllardır şampiyonluk hasreti çekiyor. Bu durum senin üzerinde bir baskı oluşturuyor mu?

"Zaten bizim amacımız bu hasreti gidermek. Arkadaşlarımızla da aramızda hep bunu konuşuyoruz ve hem sahada hem de antrenmanlarda elimizden gelenin fazlasını vermeye çalışıyoruz. Bence şehrin baskısını da olumlu yönde düşünmek gerekir. Ben bu baskıyı, başarılı olmak için itici bir güç olarak değerlendiriyorum."

Reklam
Reklam

- Almanya'da futbolcu olmakla Türkiye'de futbolcu olmak arasında ne gibi farklar var?

"Ben futbolcu olduğumun farkına Türkiye'de daha çok vardım. Burada insanlar çok daha sıcakkanlı. Yanınıza geliyorlar, sizinle futbolla ilgili konuşuyorlar, başarılı olduğunuzda tebrik ediyorlar. Destek vermeye, yardımcı olmaya çalışıyorlar."

-Almanya'daki futbol anlayışıyla Türkiye'deki futbol anlayışı arasında ne gibi farklar var?

"Her ligin kendine has özellikleri var. Bence Turkcell Süper Lig artık üst düzey ligler arasında. Bunu ligimizde oynayan futbolcuların kalitesine bakarak da anlamak mümkün. Avrupa'nın çok kaliteli oyuncuları Türkiye'ye gelirken tereddüt bile etmiyor. Ben ligimizin hiç de küçümsenmemesi gerektiğini düşünüyorum. İngiltere ve İspanya'yı bir kenara bırakırsak, bizim ligimizin Almanya ve Fransa Liglerinin bile önünde olduğunu söyleyebilirim."

- Altyapısını Bayern Münih'te almış bir oyuncu olarak oradaki futbol eğitimiyle Türkiye'deki futbol eğitimi arasında bir kıyaslama yapabilir misin?

Reklam
Reklam

"Verilen eğitimin niteliği açısından ne gibi farklar olduğunu pek bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim; Almanya'da futbola başlama yaşı 5-6'dır. Türkiye'de ise 12-13 yaşından sonra futbola başlandığını görüyorum. Bu önemli bir gecikme. Çünkü ne kadar erken başlarsanız öğrenme süreciniz o kadar kısalır. Üstelik erken yaşta başladığınızda futbolun temel doğruları alışkanlık haline dönüşür. Benim görebildiğim tek fark, başlama yaşıyla ilgili."

- Trabzonspor'da geçirdiğin ilk sezonda hep sonradan oyuna giren bir oyuncu oldun. Bu sezonu kendi açından nasıl değerlendiriyorsun?

"Oynasam da oynamasam da benim için çok önemli bir tecrübe oldu. Bir de geçmişe takılıp yaşamak yerine iyi-kötü yönlerine bakıp bir muhasebe yapmak ve geleceğe dönmek lazım. Ben şimdi neleri daha iyi yapabilirim diye düşünüyorum ve bu yolda ilerlemek istiyorum. Geçtiğimiz sezon takıma birçok yeni oyuncu transfer edilmişti ve bunun da zorlukları vardı. Ama şimdi birbirini daha iyi tanıyan bir takımız. Arkadaşlık da pekişti. Ben bu sezonun Trabzonspor açısından da kişisel olarak kendi açımdan da çok daha iyi geçeceğini düşünüyorum."

Reklam
Reklam

- Trabzonspor bir teknik direktör değişikliği yaşadı ve takımın başına Hugo Broos getirildi. Bu değişikliğin sana yansımaları nasıl oldu?

"Benim Ersun Yanal hocamla da bir problemim yoktu. Sonuçta benim Trabzonspor'a transfer olmamı sağlayan oydu. Hugo Broos'un gelişi klasik tabirle bir taze kan olarak yorumlanabilir. Onunla da gayet iyi anlaşıyorum. Bana olumlu baktığını biliyorum, çünkü üzerimde çok duruyor."

- Broos oyuncusuyla birebir ilgilenen bir teknik adam mı?

"Evet, öyle bir hoca. Bir sorununuz olduğunda onunla çok rahatlıkla konuşabilirsiniz. İyi bir teknik direktör olmasının yanında iyi kalpli bir insan."

- Teknik direktörler futbolcularına bir takım görevler ve sorumluluklar yükler, onlardan bir takım istekleri olur. Peki, futbolcu teknik direktörün nasıl biri olmasını ister?

"Futbolcu, teknik direktörüyle arasında sıcak bir diyalog olmasını ister. Arada elbette bir mesafe olmalı ama bu mesafe aşılamaz duvarlar biçimine dönüşmemeli. Teknik adam oyuncularıyla diyalog kurarak eksiklerini ve hatalarını anlatmalı. Hugo Broos böyle bir teknik direktör. Sizden ne istiyorsa bunu çok açık ve net bir biçimde söylüyor."

Reklam
Reklam

- Takım geçen sezondan farklı bir futbol oynuyor ve hücumu daha fazla düşünen bir yapıya büründü. Bu oyun tarzını kendi açından nasıl değerlendiriyorsun?

"Kamp dönemi boyunca zaten bu oyun tarzı üzerinde çalıştık. Artık daha çok pas yapmaya çalışan bir takımız. Yeni oyun tarzı topa daha fazla sahip olmayı ve pas yapmayı öngörüyor. Geçmişte topu kazanmak için rakibin peşinden koşuyorduk, şimdi bol pas yaparak, topa sahip olarak oynuyoruz. Bir futbolcu için topun peşinden koşmaktansa topla oynamak çok daha keyif vericidir."

- Zafer ve Engin gibi Almanya doğumlu oyuncuların transferinin ardından Trabzon'daki hayat senin açından daha kolaylaştı diyebilir miyiz?

"Zafer'i zaten Ümit Milli Takım'dan tanıyordum. İyi arkadaşım. Engin ağabeyi de tanıyorum. Onu televizyondan sürekli takip ediyordum. İkisi de çok iyi insanlar. Ama zaten takımda genel olarak Türkçe konuşulduğu için ben herkesle iyi arkadaşım. Yine de aynı kültürle yetiştiğiniz insanlarla bir arada olmak güzel."

- Trabzon'da tesislerde mi yaşıyorsun?

Reklam
Reklam

"Hayır, evde kalıyorum. Yalnız yaşıyorum ama ailem sık sık ziyaretime geliyor. Birkaç yıl içinde Türkiye'ye dönmeyi düşünüyorlar. Babam futbola çok meraklı ve maçlarıma sık sık geliyor. Maçlarıma gelemedikleri zaman da mutlaka telefonla görüşüyoruz. Bana sürekli moral ve destek veriyorlar."

- Takımında ilk on bir oyuncusu olmamana rağmen Milli Takım'a davet edilmeni nasıl yorumluyorsun?

"Bu konuda Fatih Terim Hocama bir kez daha teşekkür ediyorum. Takımımda sürekli oynamadığım halde beni A Milli Takım kadrosuna çağırıyor. Tabii beni Ümit Milli Takım'dan da tanıyor. Beni neden seçtiği konusunda konuşmam ise yanlış olur. Hocamın mutlaka bir bildiği vardır. Milli Takım oyuncusu olmak herkese nasip olmayacak bir şey. Çok mutlu ve gururluyum. Bu nedenle milli formayı giydiğimde elimden gelenin daha fazlasını yapmak için çaba harcıyorum. Beni motive eden, daha çok çalışmak için kamçılayan bir durum bu. Milli Takım'a her zaman gelmek istiyorum ve bu nedenle da daha yoğun bir çaba harcıyorum."

- Sen hem stoper hem de ön libero olarak oynayabilen bir oyuncusun. Kendi açından baktığında nerede oynarsan daha verimli olabiliyorsun?

"Milli Takımlarda son Ukrayna maçına kadar hep stoper oynadım. Ümit Milli Takım'da da bir kez ön liberoda görev almıştım. Her iki bölgede de oynayabilen bir oyuncuyum ve benim açımdan önemli olan ilk on birde yer alabilmek. Dolayısıyla hangi pozisyonda görev verildiğinin bir önemi yok."

- Trabzonspor bu sezon orta alana Tjikuzu, Engin, Zafer gibi oyuncuları transfer etti. Sen bu rekabetteki konumunu nasıl görüyorsun?

"Rekabet hem takım için hem de oyuncu için iyidir. Bu nedenle bugünkü durumu negatif görmüyorum. Kendime güveniyorum ve oynayacağıma da inanıyorum."

- Kendine güven duygun, topa vurduğun mesafelerden de belli oluyor aslında. Çok genç bir oyuncu olmana ve sık sık oynama fırsatı bulamamana rağmen mesafe tanımaksızın topa vuracak cesareti içinde bulabiliyorsun.

"Bu konuda arkadaşlarım da beni cesaretlendiriyor. Antrenmanda atağım şutları gördüklerinde maçlarda da topa aynı şekilde vurmam için beni teşvik ediyorlar. Zaten siz de attığınız şutlarda isabet sağladığınız zaman bir sonraki şut için daha cesur oluyorsunuz. Mesela Sivasspor maçında çektiğim ilk şutun direkten dönmesi, gol olan ikinci vuruş için bana cesaret vermişti."

- Peki, bu şut atma becerinin altında ne yatıyor? Sonuçta çok çalışarak elde edilmiş bir özellik olması gerekiyor değil mi?

"İşin aslı şu, çok küçük yaşlardan itibaren, antrenmanların dışında babamla da şut çalışması yapıyordum. Babam o dönemde altyapıda antrenördü. Benim 7-10 yaş arasında olduğum dönemde birlikte çok fazla çalışmıştık. O zaman bana hep, "Şut atarken topa vurduğun ayağın değil, destek ayağın önemli" der ve ayağımı nereye koyacağımı tekrar tekrar gösterirdi. Bugün sahip olduğum şut atma tekniğimi babama borçluyum."

- Peki, halen özel olarak şut antrenmanı yapıyor musun?

"Her antrenmandan sonra birkaç oyuncu sahada kalıp farklı mesafelerden şut çalışması yapıyoruz. Bizim takımda topa iyi vuran çok sayıda oyuncu var. Selçuk, Colman, Alanzinho, Zafer Yelen, Gökhan Ünal, Umut Bulut, hepsi iyi şut atan oyuncular ve onlarla birlikte ekstra çalışmalar yapıyoruz."

- Trabzonspor'un bu sezonki oyun anlayışı ve kadro yapısıyla ligin neresinde olabileceğini umuyorsun?

"Bizim hedefimiz her zamanki gibi şampiyonluk. Trabzonspor gibi büyük bir kulüp zaten her sezona şampiyonluk hedefiyle başlar.

- Rakiplerinize baktığınızda ünlü teknik direktör ve futbolcuları transfer ettiklerini görüyoruz. Bu durum sizin açınızdan endişe verici bir durum, bir handikap gibi görünüyor mu?

"Hayır, hayır. Kesinlikle böyle bir endişemiz yok. Sonuçta her oyuncunun iki ayağı var. Futbol bir takım oyunu ve önemli olan takım halinde belli bir uyumu sağlayabilmek. Oyuncuların isimleri, şöhretleri ya da aldıkları paranın miktarı değil, bir araya geldiklerinde oluşturdukları takımın gücü önemli. Üstelik Trabzonspor futbolcu kalitesi açısından da hiçbir rakibinin gerisinde değil."

- Kendi bölgende Türkiye'de ve dünyada beğendiğin futbolcular kimler?

"Vieira ve Frank Lampard'ı çok beğeniyorum. Stoper olarak da Rio Ferdinand ve Paolo Maldini örnek aldığım oyuncular."

- Kısa ve uzun vadeli hedeflerin neler?

"Benim hedeflerim hep kısa vadeli. Trabzonspor'da ilk on bir oyuncusu olmak, şampiyonluklar ve kupalar kazanmak istiyorum. Bir başka büyük hedefim ise A Milli Takım'ın değişmez oyuncularından biri haline gelmek. Bu hedeflere ulaşmak için kendimi sürekli geliştirmem gerektiğini düşünüyorum. Hedeflerimin kısa vadeli olması ise benim hayat felsefemden kaynaklanıyor. Hep adım adım ilerlemek gerektiği kanaatindeyim. Bu adım adım ilerleyiş, sonuçta sizi varacağınız noktaya kadar zaten götürür."

- A Milli Takım'da bölgendeki rekabet hakkında neler söylersin?

"Takımdaki ağabeylerimin kaliteleri zaten belli. Ben şu anda kendimi öğrenme aşamasında görüyorum. Onlar da gerçekten bana çok yardımcı oluyor."

- Hobilerin var mı? Boş vakitlerinde neler yaparsın?

"Arkadaşlarımla bowlinge gidiyorum, masa tenisi ve play statiton oynuyorum."

- Bu oyunlarda iyi misin?

"Bunu arkadaşlarım daha iyi bilir (Gülüyor). Bunların dışında yine takım arkadaşlarımla Karadeniz'in muhteşem güzelliklerini keşfedecek geziler yapıyoruz."