Küresel sermaye otoritelerinin “parasal sıkılaştırma” kararının netleşmesiyle Türkiye’ye yönelik sermaye akımlarının yavaşlamaya başladığı mayıs ayından bu yana dövizde devam eden yükseliş, Türkiye’nin 360 milyar doları aşan dış borcunun TL karşılığını giderek büyütüyor.
Büyük bölümü dolar ve Euro cinsinden olan dış borcun kompozisyonundaki dövizlerde 31 Mayıs-6 Eylül arasında yaşanan artışlar, Türkiye’nin dış borç stokunun TL cinsinden karşılığını yaklaşık 75 milyar lira büyüttü. Bu dönemde dövizdeki artışlar kur farkı olarak özel sektöre 51.4 milyar, kamuya yaklaşık 22 milyar, Merkez Bankası’na da 1.4 milyar TL ek yük getirdi.
Merkez Bankası’nın gösterge niteliğinde açıkladığı döviz alış kurlarına göre dolar, 31 Mayıs-6 Eylül arasında 1,8611 liradan 2,0732 liraya yükselerek TL’ye karşı yüzde 11.4 değer kazandı. Dış borç stokunda en büyük ağırlığı, dolar cinsinden borçlar oluşturuyor. Stokta ikinci büyük paya sahip euro da aynı dönemde 2,4208 liradan 2,7359 liraya çıkarak yüzde 13 değerlendi. Bu dönemde TL’ye karşı en fazla değerlenen döviz ise yüzde 15.1’le İngiliz Sterlini oldu. Aynı dönemde TL’ye karşı İsviçre Frangı yüzde 13.7, Japon Yeni yüzde 12.2 değerlendi.
En son verilere göre Türkiye’nin kısa vadeli dış borcu 125.7 milyar, uzun vadeli dış borcu da yaklaşık 235 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. Toplamda 361 milyar dolara ulaşan dış borç stokunun Mayıs sonundaki 1.86 TL’lik kur düzeyine göre 673.1 milyar TL olan karşılığı, 6 Eylül itibariyle 2.07 TL olan kurla 747.8 milyar liraya yükseldi. Yaklaşık üç aylık dönemde dış borç stokunun TL karşılığında 74.7 milyar liralık artış yaşandı.
Türkiye’nin 125.7 milyar dolara ulaşan kısa vadeli dış borcunun TL karşılığında bu dönemde 26 milyar liralık; 235 milyar dolar dolayındaki uzun vadeli dış borcunun TL cinsi tutarında da 48.7 milyar liralık artış yaşandı.
EN BÜYK MALİYET ÖZEL BANKALAR VE REEL SEKTÖRDE
Bu dönemde en fazla kur farkı maliyetini, borçtaki payının büyüklüğüyle orantılı olarak özel sektör yüklendi. Özel sektörün 109.4 milyarı kısa vadeli olmak üzere toplam 248 milyar dolara yaklaşan dış borcunun TL karşılığı bu dönemde 51.4 milyar lira artarak 514 milyar liraya ulaştı. Özel sektörde en büyük kur farkı maliyeti ise finans sektörü üzerine bindi. Banka ve diğer finans kuruluşlarının toplam 126.3 milyar dolarlık dış borcunun TL karşılığında 26.2 milyar liralık artış yaşandı. Bunun da 23.3 milyarı özel bankaların, 2.9 milyarı bankacılık dışı finans kuruluşlarının borcundan kaynaklandı. Özel bankaların toplam dış borcu 112.3 milyar, diğer finans kuruluşlarının dış borcu yaklaşık 14 milyar dolar düzeyinde bulunuyor.
Finansal olmayan özel sektör kuruluşlarının, başka deyişle reel sektörün 121.6 milyar dolar olan dış borcunun TL karşılığı da aynı dönemde 25.2 milyar lira büyüdü.
Kamunun 106 milyar dolarlık dış borcunun TL karşılığında yaşanan 22 miyar liraya yakın artışın ise 16.6 milyarı merkezi yönetim borcundan kaynaklandı. Kamuda merkezi yönetim dışında en fazla kur farkı maliyeti 4.3 milyar lira ile kamu bankalarına geldi. Bu dönemdeki kur artışları yerel yönetimlerin dış borcunun TL karşılığını da 752 milyon lira artırdı.
DÖVİZDEKİ ARTIŞ?
2008-2009 küresel krizinin ana merkezi olan ABD ve AB ülkelerinin, krizden çıkış için yoğun devlet müdahaleleri yoluyla piyasalara adeta para pompalayarak ciddi boyutlarda “parasal genişleme”ye gitmesi, bir likidite patlamasına yol açmış, bundan Türkiye de nasibini almıştı. Türkiye, ortaya çıkan ucuz finansman koşullarından yoğun biçimde yararlanırken, Borsa ve DİBS’te yüklü miktarlardaki yabancı sermaye yatırımları döviz arzını artırarak, TL’yi hızla değerlendirmişti. Şimdi ise bunun tersine bir süreç yaşanıyor. Başta Fed olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankalarının “parasal sıkılaştırma”ya gitme ve gelişmekte olan ülkelerden sermayeyi çekme yönündeki kararının netleşmesiyle Türkiye’ye yönelik sermaye hareketleri aleyhe dönüyor, TL hızla değer yitiriyor. Başka deyişle kurlardaki hızlı artış paralelinde ortaya çıkan kur farkı dolayısıyla Türkiye’nin döviz yükümlülüklerinin maliyeti büyüyor.