Kurbağaların aşkına saygı

İsveç, gelir dağılımında, haklar ve özgürlükler konularında sıralamalarda hep önlerde yer alan bir ülke. Stockholm'den gazeteci Osman İkiz, özellikle hayvan hakları konusunda İsveç'in parmakla gösterilen ülkelerden olduğuna dikkat çekiyor:

Osman İkiz

Stockholm

Kıvamında yapılmış bir espresso canım çektiğinde Aliye ile Muharem'in küçük kafe barına giderim.

Aliye ile Muharem balkan savaşı sırasında Bosna Hersek'ten gelenlerden.

Asıl meslekleri öğretmenlik olan bu sevimli çift, İsveç'te küçük bir kafe bar işletiyor.

Ne zaman uğrasam bu cana yakın çiftle biraz sohbet etmeden oradan ayrılmam.

Dışarıdan bakılınca iş yerinde patron gibi davranan Aliye.

Muharrem'e sorulacak olursa durum evde de farklı değilmiş.

Ahbaplığımız şakayı kaldıracak düzeyde olduğundan, ara sıra Aliye'ye ''Muharrem'i bu kadar ezme'' diye takılmadan edemem.

Reklam
Reklam

O da gene şakacı bir üslupla ''Artık Saraybosna'da değiliz'' diye açıklık getirir davranışlarına.

Aliye sanki geçmişin acısını çıkarmak için böyle davrandığını ima etse de Muharrem hep ''Yahu o orada böyleydi'' diye ekler çelebi haliyle.

Çocuğun iyiliğine göre

Geçen haftaki sohbetimiz sırasında söyledikleri Aliye'nin davranışlarını da açıklar nitelikteydi.

Sanki İsveç'te yazılı olmayan bir toplumsal kast sisteminden söz ediyordu ve şöyle dedi Aliye:

''İsveç'te en geniş hak ve özgürlüklere sahip olanlar kadinlar ve çocuklar. İkinci sırada köpekler ve kediler geliyor. Eh erkekler de üçüncü sırada insan olmalarından dolayı bazı haklara sahipler.''

Evde konuşulan bir konu olsa gerek Muharem kafası yana düşmüş, kısık gözlerle dinliyordu. Sanki birçok defa dinlemişti de, anlatılanlara yabancı değildi.

Aliye'nin bu kadar kesin yargılı konuşması hoşuma gitti. Doğrusu benim de aklımdan böyle şeyler geçmiş olmasına rağmen bu kadar kesin ifadelerle hiç konuşmamıştım.

Ama Aliye haklıydı. Kadınlar ve çocukların konumları gerçekten çok güçlüdür İsveç'te.

Reklam
Reklam

Yaşam öncelikli olarak çocuğun durumuna göre düzenlenir. Ve bu yasalarla garanti altına alınmıştır. Kural ''Çocuğun iyiliği dikkate alınır'' diye özetlenmiştir.

Kadının durumu da çocuklarınkine benzer.

Yılanların iyiliği için

Aliye'nin hayvanlarla ilgili gözlemi de doğru.

Batı ülkelerinde hayvan sevgisi gelişmiş olmakla birlikte İsveç'te doğa ile uyumlu yaşama eğiliminin hayvan sevgisini biraz daha pekiştirdiğini söylemek mümkün.

Hayvan sevgisi ve hayvanları doğanın bir parçası olarak koruma güdüsüne birkaç örnek vereyim.

Yıllar önce bir sabah gazetede gördüğüm bir fotoğraf ve haber karşısında bir hayli şaşkınlığa uğramıştım.

Fotoğrafta bir banyo küvetinde iki boğa yılanı görülüyordu. Küvetin başında da birkaç kişi sevecen gözlerle yılanları incelemekteydi.

Meğer küvetin başındakilerden iki kadın sosyal hizmetler görevlisiymiş. Ailenin yılanlara iyi bakıp bakmadığını denetlemeye gelmişler.

Evlerdeki kedilerden, köpeklerden söz etmeye gerek. Onlar zaten Aliye'nin dediği gibi aile üyesi sayılıyor.

Reklam
Reklam

Sakarca kaz türü kurtarıldı

İsveçliler doğadaki hayvanları korumada da duyarlılar.

Bir ara soyu tükenmek üzere olan sakarca kazını İsveçliler kurtardı.

Bunun öyküsünü geçenlerde ziyaret ettiğimiz İsveç Avcılar Federasyonu'nda dinledik.

Dinlerken doğrusu bir Türk olarak yüzümün kızardığını hissettim.

1980'lere gelince 200 dolayında kaldığı saptanan sakarca kazlarının neden yok olduğu araştırıldı.

Görüldü ki sonbaharda İsveç'ten doğuya göç eden sakarca kazları Türkiye'de, Azerbaycan'da avcıların kurbanı oluyor.

Uyarılara rağmen Konya dolaylarındaki avcıların sakarca kazlarını vurmaya devam ettiği görülünce İsveçliler çözüm olarak bu kuşun göç yolunun değiştirilmesi gerektiğine karar verdi.

Bunun için sakarca kazlarının yumurtları ak yanaklı kazların yuvasına yerleştirildi.

Yumurtadan çıkan sakarca kazı yavrusu anne olarak ak yanaklı kazı tanıdığından onlarla yaşamaya başladı.

Ak yanaklı kazlar kışları Hollanda dolaylarına göç ettiklerinden sakarca kazları da aileleriyle oraya gittiler. Böylelikle bu kuş türü İsveçliler sayesinde kurtarılmış oldu.

Reklam
Reklam

Kurbağaların aşkına saygı

Hele bir kurbağa hikayesi var ki inanması oldukça zor.

Bu sevimli yaratıklar çiftleşme mevsiminde birbirlerinin sesini duyunca, sesin geldiği yöne doğru zıplaya zıplaya fırlayıp giderlermiş.

İsveç'te otoyolların kenarında yaşayanlar, çiftleşme mevsiminde yolun öteki yanına geçeyim derken arabaların tekerlekleri altında telef oluyormuş. Kurbağaların aşk yolunda telef olmadan birbirlerine sükunet içinde ulaşmaları için otoyolların altına tüneller açıldı.

Kediler, köpekler, kazlar, kurbağalar...

Dahası var. Kurtlar, ayılar, geyikler.

İsveç'te otoyol kenarındaki ormanların etrafı tel çitle çevrilidir.

Ormanlardaki hayvanların otoyola çıkıp arabaların altında kalmaması için tabii ki.

Kurt tartışmasını herhalde dünyada duymayan kalmamıştır.

Bu hayvanların soyu tükenmek üzereydi. Yirmi yıl önce dışarıdan kurt getirilerek bu tür de ıslah edildi.

Hayvan sevgisini İsveçlilerin isimlerinde de görmek mümkün. En yaygın ve klasik İsveç isimlerinden biri Björn yani Ayı'dır. En yaygın soyadlarından biri Björnsson yani Ayıoğlu.

Reklam
Reklam

Stockholm farelerin istilası altında

İsveçlilerin hayvan sevgisinin hayvanlar aleminde duyulmuş olmasından mıdır nedir, kendilerine ilgi duyulmamasına, sevgi gösterilmemesine rağmen başkent Stockholm farelerin istilasına uğradı.

Geçenlerde turistlerin akın ettiği, kentin en göz alıcı yeri olan Old Town denilen bölgede önümden kedi büyüklüğünde kurşuni renkte bir fare geçti. Bu fareler o kadar iri ki bunlar saldıracak diye insanlar kedilerini ve kedi büyüklüğündeki köpeklerini bile sokakta korkuyla gezdiriyor.

Kediler aile bireyleri olarak eve kapatılınca sokaklar farelere kaldı demek yanlış olmasa gerek.