"Küresel yoksulluk, terör suçlarını artırıyor"

Ankara (AA)- Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, değişimin her alanda hızlı yaşandığı küresel ortamda, yoksulluğun, ulusal ve uluslararası düzeyde gelir dağılımında dengesizliklerin artmasıyla birlikte, toplumsal ve kültürel uyum sorunlarının ortaya çıktığını belirtti. Sezer, "Bu ortamda, suç örgütlerinin -bilgi ve iletişim teknolojilerinden de yararlanarak- uluslararası ve organize biçimde etkinlikte bulunmaları, başta terör olmak üzere örgütlü suçlarda bir artış eğilimine yol açmaktadır" dedi.

Sezer, Türkiye Ekonomi Kurumu'nca Sheraton Oteli'nde düzenlenen Uluslararası Ekonomi Konferansı'na katıldı. Cumhurbaşkanı Sezer, burada yaptığı konuşmada, değişimin çok boyutlu ve hızlı bir biçimde yaşandığı, rekabetin yoğunlaştığı ve belirsizliklerin arttığı bir ortamda bireyler, kurumlar ve uluslar için olanaklar artarken kimi risklerin de ortaya çıktığına dikkati çekti. Sezer, şunları söyledi: "Küreselleşme, uluslararası işbölümünün gelişmesini ve uzun dönemde uzmanlaşmayı, tüketicilerin daha geniş ürün çeşidine daha düşük maliyetle erişimini, birikimlerin kullanımında ve kaynak dağılımında daha etkin bir yapıyı olanaklı kılması ve dolayısıyla ekonomik büyümeyi ve gönenci artıracak olması yönünden önemli fırsatlar getirmektedir. Ancak küreselleşme sürecinde, bir yandan ülke ekonomilerinin, diğer yandan
ülke ekonomileri ile finans piyasaları arasındaki bağımlılıkların güçlenmesiyle, makro ekonomik politika uygulamaları konusunda seçenekler kısıtlanmaktadır.
Günümüzde ülkelerde oluşan krizler tüm dünya ekonomisini büyük ölçüde etkileyebilmektedir. Ayrıca, istemin küreselleşmesi, tüketici seçimleri ve yaşam biçimleri arasında güçlü benzerlikler oluşması nedeniyle kültürel tekdüzeleşme ortaya çıkmaktadır."

Reklam
Reklam

1980'li yıllarda dış ticaretin, fiyatların, sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi ve iç piyasadaki yeniden yapılanmalar sonrasında, 1990'lı yıllarda piyasa ekonomisinin güçlenmesi, ekonominin rekabet gücünün artırılması, kamunun ekonomideki rolünün azaltılması yönünde ve Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerde ilerlemeler gerçekleştiğini anımsatan Sezer, 1990'lı yıllardaki uluslararası finansal krizlere, kırılgan bir ekonomik ve mali yapıyla yakalanan Türkiye'nin, büyük ekonomik ve sosyal kayıplar yaşadığını, ekonominin oldukça istikrarsız bir büyüme performansı sergilediğini anlattı.

2001 yılında yaşanan finansal kriz sonrasında, dalgalı kur sisteminde enflasyonu kalıcı şekilde düşürmek, sürdürülebilir bir büyüme ortamı oluşturmak, kamu finansman dengesini iyileştirmek, yapısal dönüşümleri sürdürmek üzere uygulamaya konan program sürecinde, makro ekonomik göstergelerde önemli bir iyileşme elde edildiğini kaydeden Sezer, "Bununla birlikte, geçtiğimiz aylardaki gelişmeler, ekonominin dış piyasalardan kaynaklanabilecek olumsuz gelişmelere karşı daha dirençli bir yapıya kavuşturulmasının ne denli önem taşıdığını bir kez daha ortaya koymuştur" dedi.

Reklam
Reklam

Sezer, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde, küreselleşmenin avantajlarından en üst düzeyde yararlanabilmek, gönenç düzeyini artırmak ve etkili bir dünya devleti
olabilmek için makro ekonomik istikrarı kalıcı kılmak, ekonominin rekabet gücünü ve büyüme potansiyelini daha da güçlendirmek durumunda olduğunu belirtti. Sezer,
geçmiş deneyimlerin de ortaya koyduğu gibi, yalnızca kısa dönemli yaklaşımlar yerine, orta ve uzun erimli politikaların benimsenmesinin, sorunların kalıcı biçimde çözülebilmesi yönünden önemli olduğunu söyledi.

Türkiye'nin orta erimde gerçekleştireceği yapısal dönüşümlerin, 2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planında ortaya konulduğunu belirten Sezer, şöyle devam etti:"3 Ekim 2005 gününde başlatılan AB ile katılım görüşmelerinin, plan döneminde yoğun biçimde sürdürüleceği göz önünde bulundurulduğunda, önümüzdeki
dönemde izlenecek politikalar ve gerçekleştirilecek yapısal dönüşümler daha da önem kazanmaktadır. Plan dönemiyle örtüşen görüşme süreci, Türkiye'nin reform
çabalarına katkıda bulunacak, hedeflenen yapısal dönüşümün gerçekleştirilmesiyle, 2010'lu yılların ortalarında AB'ye yasal ve kurumsal uyum yanında, ekonomik ve
toplumsal göstergeler yönünden önemli yakınlaşma sağlanacaktır. Avrupa ile Karadeniz, Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri arasında çok önemli bir köprü, bir enerji terminali, bir denge odağı konumundaki Türkiye'nin AB'ye üyeliği, bulunduğu bölge yönünden de büyük önem taşımaktadır. Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olarak Türkiye, AB ile bütünleşirken, bölgesindeki ekonomik gelişme ve demokratikleşme sürecinde yol gösterici rol oynayacaktır."

Reklam
Reklam

Önümüzdeki süreçte, çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi yansıtan bir siyaset ortamını, özel girişimin gereksinimlerine uygun dış ticaret ağırlıklı ve insan merkezli sürdürülebilir bir ekonomiyi ve bunu taşıyacak yeterlilikte uluslararası güvene sahip bir mali sistemi oluşturma kararlılığında olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Sezer, "Türkiye'nin, toplumumuzun ve uluslararası ortamın farklılaşan gereksinimleri doğrultusunda, açılımlarını sürdürerek, saptadığı hedeflere ulaşabilecek güç ve potansiyele sahip olduğundan kuşku duymuyoruz" dedi.