Küreselleşmenin mağduru kadınlar

NEW YORK (İHA) - Uluslararası yardım kuruluşu OXFAM'ın tahminlerine göre, düşük ücret verilen ülkelerde 35 milyon kişi, dağıtım şirketleri aracılığıyla büyük uluslararası zincirler, yani küresel devler için çalışıyor. Çalışanların yüzde 85'i kadın. Dolayısıyla küreselleşmenin etkilerinden en çok mağdur olanlar da onlar.

Bir şirketin, örneğin Almanya'da fabrikasını kapatıp, aynı üretimi 15 kez daha ucuza mal edeceği Afrika veya Asya ülkelerine yönelmesi artık ender rastlanan bir durum değil. İşte bu duruma küreselleşme deniyor. Düşük ücret ülkeleri denilen ülkelerde spor ayakkabıları diken, montaj bandında çocuk oyuncaklarını monte eden veya dev meyve plantasyonlarında ürünü toplayanların çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Küreselleşen dünyada kadınlara, 'saat başına iş, kiralanma, evden çalışma' gibi kalifiye eleman aranmayan ufak tefek işler uygun görülüyor.

Reklam
Reklam

Şehirde çalışabilme imkanı, Asya veya Afrika'daki pek çok kadın için köylerini terk edip kendi ayakları üzerinde bir hayat kurmaları için ilk fırsatı sundu. Ancak fabrikalarda çalışmak, aynı zamanda haftada 70 saate varan sürelerde, üstelik çok kötü şartlar altında emek harcamak anlamına geliyor. Ancak, aralarından çok sayıda kadın, birkaç yıl sonra tamamen tükenmiş bir halde işi bırakmak zorunda kalıyor veya giderek daha hızlanan çalışma temposuna artık ayak uyduramadıkları için işten çıkarılıyor.

Küreselleşme, kadınların karşısına başka zorluklar da çıkarıyor. Özellikle de Afrika'nın yoksul bölgelerinde küçük değişiklikler bile kırılgan ekonomik yapıyı tamamen çökertebiliyor. Süpermarket zincirlerinin giderek yayılması, pek çok ülkede örneğin iç piyasadaki fiyat dengesini bozuyor ve kadınların asgari geçim kaynaklarını da elinden alıyor. Mesela kadınlar, sebzelerini ve sütlerini pazara götürüp satamıyorlar. Çünkü süpermarketlerde yeterince var, insanlar oraya gidiyor. Köydeki kadın ürününü satamıyor. Sonra fiyatı düşürmek zorunda kalıyor, bu da sütün başka mallarla takası anlamına geliyor. Hiçbir şey satamazsa da eli boş evine dönüyor.

Reklam
Reklam

İşte bu şekilde iç tarım giderek çöküyor, köy kadınları önemli bir geçim kaynağını kaybetmiş oluyor. Büyük şirketler kendi büyük ekim alanlarını kurmak üzere geniş topraklar satın aldıklarında da yerli tarımın geliştirilmesi için fırsat kalmıyor. Kadınlar kendi halkları için üreteceklerine Avrupa ve ABD pazarı için üretir hale geliyor.

Ancak bu da onlara hayatlarını sürdürecek asgari şartları sağlamıyor. Örneğin kahve plantasyonlarının hızla sanayileşmesi ile üretimde giderek daha fazla makine kullanılıyor. Yani kadınlar, önce çiftçi olarak kendi geçim kaynaklarını kaybettikten sonra, küresel şirketlerin plantasyonlarındaki işlerinden de oluyor.