Kuzey Amerika Yerlileri ve İnançları Hakkında İlgi Çekici Detaylar

Beyaz adamların gelmesi ile tüm yaşam alanlarını ve özgürlüklerini kaybetmeye başlayan Amerikan Yerlilerine ve onların ilgi çekici inançlarına biraz göz atalım;

Kutsal varlık; Toprak ana

Amerikan Yerlileri'ne göre bize her şeyi cömertçe sunan ve kendisi de canlı olan kutsal bir varlık vardır ve adı, Toprak Ana’dır. Büyük Ruh’un yarattığı her şey değerlidir ve eşit derecede öneme sahiptir. Buna göre bir kaya, bir bulut, bir insan, dört ayaklı ya da kanatlı bir hayvan, nehir, çiçek ya da ağaç aslında hep aynıdır; hiçbiri diğerinden farklı değildir; hepsi birbirine bağlı ve bağımlıdır.

Herkes eşittir

Avda ve savaşta dahi birbirlerinin haklarına saygı duymayı esas alan Amerikan Yerlisi inancına göre insanların diğer canlılardan üstün yanı yoktur. Hatta ‘****doğa’ terimi yoktur. Doğa terimi, ‘yaşamın sürmesini sağlayan şeyler’ için kullanılır. Doğa ve insan ayrımı olmadığı gibi, insan da doğanın bir parçası olarak görülür.

Reklam
Reklam

Tatanga Mani (Yürüyen Boğa) adlı bir Stoney Amerikan Yerlisi der ki;

‘Ağaçlar canlı olduğu için ruhları vardır; ruhları olduğu için benimle aynıdır. Biliyorsunuz, dağlar her zaman taş binalardan daha güzeldir. Şehirde yaşamak yapay bir var oluştur. Orada birçok insan, ayaklarının altındaki gerçek toprağı hiç hissedemiyor; saksıdakiler dışında bitkilerin büyümesini göremiyor ya da caddelerin ışıklarından geceleyin yıldızlarla süslenen büyüleyici gökyüzünü görebilecek kadar uzaklaşamıyor.

‘İnsanlar Yüce Ruh’un yarattığı sahnelerden uzakta yaşadığında, onun yasalarını da kolayca unutuyor. Biz her şeyin yaratıcısı ve yöneticisi olan Yüce Ruh ile iyi geçiniyorduk. Siz beyazlar bizim vahşi olduğumuzu sandınız. Bizim dostlarımızı anlamadınız; anlamaya çalışmadınız. Biz güneşe, aya ya da rüzgâra övgüler düzerken, siz bizim putlara taptığımızı söylediniz. Hiç anlamadan, yalnızca bizim tapınma şeklimiz sizinkinden farklı diye bizi kayıp ruhlar olarak nitelediniz. Biz Yüce Ruh’un eserlerini her şeyde görürdük; ayda, güneşte, ağaçlarda, rüzgârda ve dağlarda. Bazen bunlar aracılığıyla ona yaklaşırdık. Bu çok mu kötüydü?’

‘Bence biz yüce varlığa, bize putperest diyen beyazların çoğundan daha güçlü bir imanla, gerçek bir inançla bağlıyız. Doğaya ve doğanın yöneticisine yakın yaşayan Amerikan Yerlileri karanlıkta değildir. Siz ağaçların konuştuğunu bilir miydiniz? Evet, konuşurlar. Birbirleriyle konuşurlar; kulak verirseniz sizinle de konuşacaklardır. Asıl sorun, beyazların dinlemeye yanaşmamasıdır. Beyaz adamlar dinlemeyi hiç bir zaman öğrenemediler. Bu yüzden doğadaki başka sesleri dinleyeceklerini de hiç sanmıyorum. Oysa ben ağaçlardan çok şey öğrendim; bazen hava, bazen hayvanlar, bazen de Yüce Ruh hakkında.’

Ölümden sonra tekrar hayat

Birçok kabilede ölümden sonraki yaşama yani reenkarnasyona inanılır. Amerikan Yerlisi, yolunun bir çemberle belirtildiğine ve her şeyin başı ve sonu olmayan bir döngüde varlık bulduğuna inanır ve her şeyi bir çembere göre yapar çünkü dünyanın gücü çemberdedir. Ona göre her şey bir çember olmaya çalışır. Gökyüzü yuvarlaktır, yıldızlar yuvarlaktır. İnsan yaşamı da çocukluktan çocukluğa giden bir çemberdir.

Reklam
Reklam

Törenler

Her kabilenin kendine özgü, yeri, zamanı ve anlamı değişen törenleri vardı. Ancak bu törenlerin tüm Amerikan Yerlileri için geçerli, ortak ve değişmeyen bir öğesi vardı; Dans. Bu törenler, şifa vermek, ruhsal varlıklarla temasa geçmek, topluma yeni üye almak, av ve ürünün bereketli olması, yağmur yağdırmak gibi amaçlarla düzenlenirdi.

Kadınların yeri

Kız çocuklarının ilk adet görme olayı, ritüelle taçlandırılırdı. 3 gün boyunca başka bir çadırda yalnız başına kalan genç kadın, sonrasında yıkanır ve kadın olmanın ne anlama geldiği konusunda bilgilendirilirdi.

Tütün ritüeli

Tütün, Amerikan Yerlileri'nin ruhsal törenlerinde kullandıkları bir ottu. Pipo, kutsal bir sanat eseriydi ve tütün içme süreci tümüyle gizemsel ve simgesel bir önem taşırdı.

Amerikan Yerlileri'nin kendisi gibi olmayan insanların inançları hakkında söyledikleri iki söz

Pequot asıllı William Apes;

‘Özgür insanları köleleştirmek için ölesiye çalışmaları ve buna da din demeleri, aklımın almayacağı bir şey.’

Amerikan Yerlisi Reisi Kızıl Ceket, 1828 yılında kendisini Hıristiyan olmaya çağıran Misyoner Cram’a şöyle demiştir;

Reklam
Reklam

‘Eğer sadece bir din varsa, beyazlar neden bu din yüzünden bu kadar acı çekiyor?’