Pyongyang ile Washington arasındaki gerginlikte tehlikeli bir aşamaya gelindi. ABD Başkanı Donald Trump Kuzey Kore'yi 'dünyanın şimdiye kadar görmediği ateş ve öfkeyle' tehdit ediyor. Birkaç saat sonra da Kuzey Kore'den ABD'nin Pasifik'teki adası Guam Adası'na 'önleyici' saldırı tehdidi geliyor. Kuzey Kore yarımadası çevresinde tatbikat yapan Amerikan ağır bombardıman uçakları Guam Adası'ndan havalanıyor. Sözlü savaş devam ederken, durumun kontrolden çıkmasından endişe ediliyor.
"TRUMP'IN GÜRLEMELERİ ABD'DE HOŞ KARŞILANMIYOR"
DW'den Christoph Riking analizine göre, Trump'ın Kuzey Kore'ye yönelttiği tehditlerin hem son derece tehlikeli hem de ABD'nin somut Kuzey Kore stratejisinin olmadığını gösterdiği görüşünde. Donald Trump'ın gürlemeleri ABD'de hoş karşılanmıyor. Başkanın sözlerini uygulamaya geçireceğine ihtimal vermediğini söyleyen Cumhuriyetçi Senatör John McCain, "Tanıdığım büyük liderler söylediklerini yapmaya hazır değillerse tehdit savurmazlar. Başkan Trump'ın harekete geçeceğini de sanmıyorum" dedi. Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı Evelyn Farkas Donald Trump'ın savaş retoriğinin Kuzey Koreli muktedirleri hatırlattırdığını söyledi. Demokrat Parti Senatöre Chuck Schumer, "Kuzey Kore'ye sert ve temkinli davranmalıyız. Basiretsiz söylemler ABD'nin güvenliği açısından doğru bir strateji değildir" dedi.
STRATEJİ NOKSANI
Donald Trump yönetiminin Kuzey Kore politikasında çelişkiler göze çarpıyor. Bir hafta önce Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ABD'nin Kuzey Kore için tehdit oluşturmadığını söylemişti. Washington'un Pyongyang'da yönetim değişikliği istemediğini belirten Tillerson devamla "Amerikalılar rahat uyusun. Doğrudan tehdidin söz konusu olabileceğini sanmıyorum" demişti.
Başkan Trump ise sözleriyle bunun tam aksi bir tablo çiziyor. Berlin Üniversitesi'nin Kuzey Kore uzmanı Eric J. Ballbach ABD'nin belli bir strateji izlediğinin söylenemeyeceğini oysa Washington'un 'baskı ve angajman' stratejisine ihtiyaç olduğunu söyledi.
American Progress Merkezi'nden Adam Mount 'The Guardian' gazetesindee çıkan makalesinde 'Trump yönetiminin Kuzey Kore politikasının her alanında çelişkiye düştüğünü ve sorulara olmayan basit yanıtlar aradığını' yazdı.
Bu durum ABD'nin onlarsız Kuzey Kore politikasında ilerleme sağlamanın imkânsız olduğu ortaklarını ve diğer bölge devletlerini de ürkütüyor. Devletler topluluğunun Kuzey Kore'nin kışkırtmaları karşısında tek ses olması sürpriz etkisi yapmıştı. BM Güvenlik Konseyi'nin son yaptırım kararına Çin ve Rusya da onay vermişti. Ballbach Trump'ın 'devletler topluluğunun Kuzey Kore karşısında takındığı ortak tavrı tehlikeye attığını' söyledi.
BİLİNÇLİ TIRMANDIRMA
Trump'ın sert hamleleri Kuzey Kore'nin işine yarıyor. Çünkü Pyongyang rejiminin stratejisi aynı zamanda 'bilinçli tırmandırmayı' da içeriyor. Eric J. Ballbach "Kuzey Kore gibi dikta rejimleri bile ekonomik ve sosyal sıkıntı çeken halka muazzam masraf ve kaynak gerektiren nükleer programını haklı göstermek zorundadır" dedi. Ballbach 'bilerek neden olunan tehditlerin, nükleer silahlanmayı meşrulaştırma aracı olarak kullanıldığını' sözlerine ekledi.
Dış politika açısından nükleer program Kim Jong Un rejimi için hayat sigortasıyla eş anlama geliyor. Kuzey Kore uzun yıllar Çin ve Rusya tarafından himaye edilmişti. Ama şimdi sadık müttefiki Çin'i bile öfkelendiriyor. Pekin yönetiminin ABD'ye karşı Kuzey Kore ile birlikte savaşa girebileceğine ihtimal verilmiyor. Bu durum Kuzey Kore açısından ekonomik ve askeri bakımlardan üstün devletler tarafından kuşatılmış bir ülkenin güvenliğine bizzat sahip çıkmak zorunda olduğu anlamına geliyor. Pyongyang bunun için nükleer silahlanmada karar kıldı. Füze ve nükleer denemeler sadece provokasyon amacı taşımıyor. Aynı zamanda bu silahlara başvurulabileceğinin kanıtı yerine de geçiyor. Pyongyang, 'bizi yerle bir de etseniz, sizler de ağır kayıp vereceksiniz' demeye getiriyor.
İTİBAR KAYBETTİRMEYEN BİR SÜREÇ
Kuzey Kore krizi diplomatik yollardan nasıl çözülebilir? Bağdaştırılması mümkün olmayan iki pozisyon çekişiyor: Kuzey Kore yönetimi açısından nükleer program hem içte, hem de dışa karşı temel siyasi öncelik taşıyor. ABD ise nükleer silahlanmayı sineye çekmeye yanaşmıyor. Berlin Üniversitesi'nin Kuzey Kore uzmanı Eric J. Ballbach çözümün 'her iki tarafın da prestijini kurtarabileceği bir yolda aranması gerektiğini' ve bunun da yavaş yavaş ilerleyen bir süreç olacağını söyledi. Ballbach, "Kuzey Kore nükleer silahlanmadan tek bir şartla vazgeçebilir. Farklı bir düzeyde nükleer silah edinmenin nedenlerini ortadan kaldıracak bir siyasi başarı elde etmesi gerekir. Bu da ABD'nin güvenlik garantisi vermesi ve iki devlet arasında saldırmazlık anlaşması imzalanmasıyla mümkün olabilir", dedi. Aşamalı çözüm arayışı ise ancak karşılıklı güven ortamında başarıya ulaşabilir. İki tarafın kullandığı retoriğe bakınca, güven ortamı yaratmanın kolay olmayacağı anlaşılıyor.
GUAM ADASI'NDA KAÇ KİŞİ YAŞIYOR?
ABD'nin Pasifik Okyanusu'ndaki Guam Adası'na nükleer saldırı planlarını somutlaştıran Kuzey Kore ABD Başkanı Donald Trump'ı sert bir dille eleştirdi. Kuzey Kore resmi haber ajansı KCNA Hwasong-12 tipi orta menzilli dört füzeyi Japonya üzerinden Guam Adası'na fırlatma planlarının ay ortasına kadar hazır olacağını duyurdu. Devlet Başkanı Kim Jong Un'un vereceği karara göre füzelerin adanın 30 ile 40 kilometre açığında denize düşeceğine de haberde yer verildi. Amerikan askeri üssünün bulunduğu Guam Adası'nda 163 bin kişi yaşıyor.
KCNA'nın haberinde ABD Başkanı Donald Trump'ın son açıklamaları 'saçmalık' olarak nitelendirildi. Trump ile esaslı diyaloğun mümkün olmadığı ve izandan uzak olan ABD başkanının sadece 'mutlak kuvvet' dilinden anladığı da haberde yer aldı. Salı günü Pyongyang yönetimi her zamankinden daha sert bir dille uyaran Donald Trump "Kuzey Kore ABD'yi artık tehdit etmese, iyi olur. Dünyanın şimdiye kadar tanık olmadığı şekilde 'ateş ve öfkeye' hedef olurlar" demişti. Trump bu sözleri, Kuzey Kore'nin nükleer silahlanma yolunda önemli ilerleme kaydettiğinin ve nükleer başlık geliştirmiş olabileceğinin belirtildiği Japon askeri raporunun açıklanmasının ardından yapmıştı.
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson daha sonra gerginliği azaltmaya gayret etmiş ve Kuzey Kore'nin doğrudan tehdit oluşturduğu kanaatini taşımadığını söylemişti. Devlet Başkanı Kim Jong Un diplomatik dilden anlamadığını belirten Tillerson bu nedenle Başkan Trump'ın onun anlayacağı dili kullandığını ifade etmişti.
ÇİN: 'MÜZAKERELERE YENİDEN BAŞLANSIN'
Başkan Trump'tan sonra ABD Savunma Bakanı James Mattis de Kuzey Kore'yi sert bir dille uyararak, 'komünist Kore'nin ABD ve müttefiklerinin askeri gücüyle boy ölçüşemeyeceğini' belirtti. Mattis, 'rejimin ve halkın imhasına yol açabilecek faaliyetlerden sakınılması' uyarısında bulundu.
Kuzey Kore'nin en sıkı müttefiki olan Çin tarafları itidale davet etti ve anlaşmazlığa siyasi çözüm bulunabilmesi için görüşmelere yeniden başlanmasını önerdi. Kuzey Kore'nin füze ve nükleer silahlanma programına tepki gösteren Pekin yönetimi taraflara kışkırtıcı ifade ve davranışlardan kaçınma çağrısında bulundu.
Kuzey Kore'nin nükleer silah ve ABD'yi menzili içine alan balistik füze geliştirme çalışmalarında kısa zamanda ilerleme kaydetmesi ABD ile arasındaki gerginliği tırmandırmış ve iki lider arasındaki söz düellosu bütün dünyada silahlı çatışma endişesinin artmasına neden olmuştu.