Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Acıbadem yerleşkesinde düzenlenen “Din Devlet İlişkileri Sempozyumu”nda konuştu. “Bugün Türkiye’de laikliğin yeniden yorumlanması gereği konusu, Türkiye’nin önemli bir konusudur. Bu sosyal bir ihtiyaçtır” diyen Arınç, toplumların statik değil, dinamik kuruluşlar olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
ATATÜRK PORTRESİ
Biz duvardaki bir portre değiliz. Şurada duvarda bir portre olsaydı eminim, mesela Atatürk’ün ışıkla verilmiş, dikkat ederseniz hep aynı istikamete bakıyor. Başka bir fotoğraf da olabilirdi. O fotoğraf orada kaldığı müddetçe aynı istikamete bakacak. Ama toplumlar duvardaki bir portre değil. İnsanların ihtiyaçları geliştikçe, düşünceleri geliştikçe, anlayışları geliştikçe, dünyadaki birtakım teknolojik imkanlarla dünyayı tanımak mümkün oldukça, düşünceler elbette farklılaşabilir.
ALLAH’LA BAŞLAR
Bazı ülkelerin anayasalarına bakarsanız önce Allah’ın ismiyle başlar. İkincisi kiliseyi gösterir. Kiliseye bağlılıktan bahseder. Kiliselerde nikah kıyılması konusu bugüne kadar hiç tartışılmadı. Tartışılmaması lazım. Bunlar bir taraftan toplumun gelenekleri, bir taraftan inancıdır. Bir taraftan sosyal imkanlar sebebiyle bu kullanılmaktadır. Ama Türkiye’de bunların hepsi tartışılıyor.
SİVİL BİRİ BİSMİLLAH DESEYDİ
Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın 1966’damakamına otururken ‘Bismillah’ demiş olmasını, “Allah bana görevimde bundan sonra yardım etsin” demesini ben hatırlıyorum. Taş gibi eleştirilere sahne olmuştu. Nasıl olur laik Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, ’Bismillah’ diyerek makam koltuğuna oturur? Bereket, orgenerallikten, genelkurmay başkanlığından gelmeydi de tartışma çok fazla uzamadı. Ama sivil olsaydı başına neler gelirdi az çok tahmin edebiliyorum.
DİN EN BÜYÜK GERÇEK
Yeni anayasada laiklik ve sosyal hukukun elbette bir devletin temelinde bulunması arzu edilir, istenir. Bunlardan korku duyulmaz. Dinin dünyada işi ne diyenlere elbette katılmıyoruz. Din hayatın en büyük gerçeği. İnanırsınız veya inanmazsınız. İnanmamak da bir inançtır aynı zamanda.
VAY LAİKLİK DÜŞMANI
Laiklik netameli bir konu. Bir yerinde hata yaparsanız, sizi ömür boyu takip eder ve birileri bunu bir şekilde kullanır. Türkiye fikren ve toplumsal hayat bakımından da hamt olsun gelişiyor. Eskisi gibi ‘vay laiklik düşmanı’ gibi yorumlar yapılmayacak bu günlerde.
NEREDEN BİLSİNLER
Eski dükkanlarda evlerde fotoğraflarına rastlarsınız. Mustafa Kemal Paşa ortada olmak üzere yanındaki arkadaşlarıyla ellerini açmışlar o duaya iştirak etmişlerdir. Ne bilsinler ki yıllar sonra dua etmek, üstelik hatim indirmek, üstelik hadis-i şerifler okuyarak, bir meclisin küşadını temin etmek laikliğe aykırı, en büyük suç sayılacak.
LAİKÇİLİK MAĞDURUYUM
Kendisini laikçilik mağduru olarak gören bir insanım. Laiklik nedir? Laikçilik nedir? Başımıza neler getirdi? Aslında ne olması gerekirdi? Bu konuda bugüne kadar kimler ne yaptı? İçi yanmış bir insanın dilinden belki dinlemek istersiniz diye düşündüm. Ben 2002 yılında Meclis Başkanı oldum. 2 gün sonra sayın Cumhurbaşkanı Sezer’i eşiyle birlikte yurt dışına uğurlarken her defa hedef olan ben, bu sefer eşimin hedef haline geldiğini gördüm. Çünkü o yıllardan beri hususi hayatında taktığı örtüsüyle hanımefendiyi uğurlamaya gelmiş. Dünyayı başımıza yıktılar.
ZORBALIK DEĞİL Mİ?
İran’da herkes yarım yamalak da olsa başına mutlaka bir örtü almak zorunda. Türkiye’de de bütün kadınlar başını açmak zorunda. Zorlama unsurunu ön plana çıkarırsanız, sizin o ülkelerden ne farkınız kalacak? Bu bir zorbalık değil mi?”