Alaton şunları söyledi: "Birgün Mehmet’le geldi, “Aradığım adamı buldum evleneceğim” dedi. “Merak etmiyor musun onu?” dedi. “Yok etmiyorum. Sen seçtiğine göre herhalde iyi biridir” dedim.
11 yıl sonra ne yazık ki bir pazar sabahı ağlayarak eve geldi. Kollarındaki morlukları görünce, “İstersen boşan” dedim. Leyla’nın başına bu bir kez geldi. Bir defa olması yeterliydi. Bunu bir kez kabullendin mi hayat boyu gider. Önce söylemek istemedi, sonra baktım durumu çok kötü. Hayatımda ne kızıma ne oğluma bırakın şiddeti, popolarına fiske dahi vurmamışımdır. Bugünkü şartlarda artık şiddetin yeri olabilir mi? Şiddet zavallılığın, acizliğin ifadesidir. Medeni insan konuşarak anlaşmaya çalışır. Anlaşamasa da hukuk yoluna gider."
Röportajda TÜSİAD’a ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Alaton, "TÜSİAD değişti. Son toplantıda Bülent Tanör’ü anmış olmaları bile başlı başına bir olaydı. 13 yıl kaybetti Türkiye. Çok daha erken uyanabilirdik. Darbeyi yedik 1980’de. Turgut Özal elinden geleni yapmak istedi ama önünü kestiler. Dünyada refah içinde yaşayan ülkeler, istisnasız demokratik rejimlerdir. Vatandaşları yoksulluk içinde debelenenler ise demokrasinin olmadığı ülkelerdir. O raporun ismi bile tüylerini diken diken etti. Demokrasi söyleminden asker rahatsız olur diye korktular. O tarihlerde, Türkiye’yi yöneten askerdi. Ankara’da hükümetimsi bir şey vardı: Bu bazen Demirel, bazen Özal, bazen Tansu Çiller oldu. Ama kim olursa olsun sahnede oynayan kuklaydı. Demokratikleşme arzum, hepimizin devamlılığının temini içindi. Çünkü büyük holdingler, aileler, büyük bir denizin ortasındaki küçük mutluluk adacıkları gibidir. En ufak bir fırtınada, o deniz bir dalgalandı mı, bütün o adaları tarumar eder. Bu tehlikeyi göstermeye çalışmıştım" diye konuştu.