Libya'da 2014'te Onur Operasyonu ile Bingazi'den başlayıp 6 yılda ülke topraklarının neredeyse yüzde 90'ını kontrolü altına alan General Halife Hafter'e bağlı Libya Ulusal Ordusu, 18 Mayıs'ta stratejik Vatiyye Hava Üssü'nü kaybederek ağır yenilgi aldı.
Hafter, Bingazi'den Derne'ye kadar doğu sahilini, Sirte'ye kadar batı sahilini, Sireneyka (Berka) ve Fizan'daki kabilelerle anlaşıp petrol hilalini ele geçirdikten sonra 4 Nisan 2019'da Trablus'u hedefe koymuştu. Hafter güçleri, Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ve ortağı milis güçlerin kontrolündeki Trablus'u güneyden baskı altına aldı ancak Türkiye'nin ağırlığını koyması üzerine direnişi kıramadı.
25 Mart 2020'de Trablus kanadı, 125 km güneydeki Vatiyye Hava Üssü'nü ele geçirmek için Barış Fırtınası Harekâtı'nı başlatmıştı. Saldırıları püskürten Hafter güçleri, Trablus'un batısında Ziltin, Rikdalin, Asse, Cumeyl ve Ebu Kemaş'ın yanı sıra Tunus sınırındaki Ras el Cedir Kapısı'nı ele geçirmişti.
1 Mayıs'ta tekrar karşı hamle başlatan Trablus güçleri, martta kaybettikleri yerleri geri almakla kalmayıp Vatiyye üssünü de zaptetti. Ardından üssün güneyinde 3 yer daha düştü. Sıradaki büyük hedef Tarhuna. Burası da el değiştirirse Trablus ateş çemberinden çıkmış olacak.
Kayıpları "çekilme" olarak izah eden Hafter güçleri, bayramdan sonra "tarihte görülmemiş hava akını" vaat etti. Bloomberg'in haberi doğruysa Suriye'deki Hmeymim Üssü'nden kalkan iki Su-24 ve altı MiG-29 jeti Libya'da gönderildi. Bunlar da yeni saldırı dalgasının habercisi.
Her halükarda hava desteği ve lojistik sevkiyatın ana üssü Vatiyye'nin elden çıkması Hafter'in işini çok zorlaştırıyor. Vaat ettiği hızlı zaferin çok gerisine düşen Hafter'e bel bağlayanlar arasında yeni arayışları tetikleyebilir.
Sahadaki değişim krizi yeni bir dengeye oturtuyor. Dengenin oluşumunda Türkiye'nin savaşa artan oranda dahli birinci dereceden etkili oldu. 2012'den beri Katar ile birlikte Libya'da vekâlet savaşının bir tarafında yer alan Türkiye, 2014'ten itibaren ülke iki meclis, iki hükümet ve çok sayıda askeri grup arasında bölününce hepten Trablus-Mısrata merkezli güçlerden yana ağırlığını koydu.
2015'te imzalanan ama imzacıların sahiplenmediği Süheyrat Anlaşması'nı esas alan BM Güvenlik Konseyi henüz yasal süreçlerini tamamlamamış UMH'yi peşinen tanıyınca Türkiye "Ben meşru hükümeti destekliyorum" deme şansını yakaladı. Ancak Süheyrat Anlaşması yasama yetkisini Tobruk'taki Temsilciler Meclisi'ne, yürütme yetkisini Fayiz Serrac'ın başkanlığındaki Başkanlık Konseyi'ne verirken miadı dolan Ulusal Genel Kongre'yi de Yüksek Devlet Konseyi'ne dönüştürüyordu. UMH'yi onaylayacak makam da Temsilciler Meclisi idi. Fakat bu adım atılmadı. En son Berlin Konferansı'nda da kurulacak yeni hükümet için Temsilciler Meclisi'nden onay şartı konulmuştu.
Hafter'in Trablus'a yönelmesi sonrasında Türkiye, Libya'ya müdahaleyi Akdeniz'deki enerji kavgasına bağlayacak şekilde UMH ile deniz yetki alanlarını belirleyen bir anlaşmaya imza attı. Ocak'ta Libya tezkeresinin meclisten geçmesinin ardından TSK ve MİT'ten uzman kadrolar Mitiga Havaalanı ve Trablus'taki operasyon odalarında görev alırken Bayraktar TB2 ve Anka-S tipi SİHA'larla hava üstünlüğü sağlandı. Saha unsuru olarak da Suriye'den paralı asker taşındı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre Libya'ya ulaşan milis sayısı 8700'ü buldu.
Buna karşın Hafter'in başarısına oynayan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Fransa Libya Ulusal Ordusu'na desteği artırdı. Hafter'in arkasındaki Tobruk merkezli hükümetin Şam'la işbirliği anlaşmaları imzalaması da Suriye'deki karşıtlığı tamamen Libya'ya taşımış oldu. Özel harp şirketi Wagner'in 800-1200 kadar adamıyla Hafter'in savaş kapasitesini artıran Rusya da Suriye'den 2000 kadar savaşçı taşıyarak milis dengesini kurdu. Rusya'nın dahlini tehlikeli bulan ABD ve NATO ise Türkiye'ye arka çıkan bir görüntü vermeye başladı.
Hafter tarafına bakılırsa BAE ve Rusya'dan yeterince destek gelmemesi Vatiyye hezimetinde etkili oldu. Fransız Le Figaro gazetesi, Wagner'in Suriye, Belarus ve Sırbistan'dan deneyimsiz savaşçıları getirmesinden dolayı memnun olmadığını ve şirkete 150 milyon dolarlık ödemeyi yapmak istemediğini yazdı. Trablus'taki kaynaklara göre ise durum tersi: BAE bu yılın ilk üç ayında BAE'deki Suveyhan Üssü ve Eritre'deki Assab Üssü'nden gerçekleşen 100 uçuşla 6 bin tonun üzerinde askeri malzeme ve cephane taşıdı. Vatiyye'de imha edilen Rus Pantsir S-1 savunma sistemleri de BAE'den gelmişti.
Şimdi gözler Hafter cephesinde. Fizan ve Berkalı kabilelerin Hafter'i bırakıp bırakmayacağı belirsiz. Bu kabilelerin birçoğu 2011'de palazlanan, 2014'den itibaren Trablus'a kayan ve birbiriyle de sıklıkla rant savaşına tutuşan İslamcı örgütlerle ciddi sorunlar yaşadı. Bazı kabileler "Kaddafici" diye cezalandırıldı. Sayıları 30-35'i bulan milis yapılanmaları görüntüde paranın kaynağı olan UMH'ye bağlı ama düzenli ordu olmaktan uzaklar. Ayrıca Türkiye karşıtlığı da Trablus'tan farklı olarak Fizan-Berka hattında güçlü. O yüzden aşiretlerin hemen saf değiştirmeleri kolay olmayabilir. Bunun için daha ciddi koşulların oluşması gerekebilir.
Ayrışma potansiyeli taşıyan yer Hafter'in arkasındaki siyasi blok. Tobruk merkezli siyaset, askeri olarak muhtaç oldukları Hafter'in başına buyruk gidişatından memnun değil. Vatiyye düşmeden önce bir ayrışma yaşandı fakat bu bir cepheleşmeye dönüşmedi. Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, 23 Nisan'da çatışmalara son verilmesini, tarihi Trablus, Fizan ve Berka bölgelerini temsilen üç kişilik başkanlık konseyi belirlenmesini, yeni bir ulusal mutabakat hükümetinin kurulmasını ve askeri sorumluluğun Libya Ulusal Ordusu'nda olmasını öngören bir yol haritası önerdi. Şaşırtıcıydı. Çünkü Hafter'in yol haritası tamamen askeri zafere endeksliydi. Hafter buna "Halk görüşünü bildirsin" yanıtını verdi. Pek çok yerde Hafter'e bağlılık gösterileri düzenlendi. Hatta Salih'in kendi aşireti Ubeydat, Hafter'den yana durdu. Salih bu çıkışıyla Hafter üzerinde baskı kurmayı umuyordu. Hafter ise 27 Nisan'da Süheyrat Anlaşması, buna dayalı yapıları geçersiz sayıp halkın yetkilendirmesiyle ülkeyi yönetecek lider olarak görevlendirildiğini ilan etti. Temsilciler Meclisi'ni anlamsızlaştıran bu çıkış Hafter'in kişiliğine uyan bir kumardı. Salih geri adım atıp "Generalle sorunum yok" dedi. Vatiyye'den sonra Salih'in yol haritası kıymete bindi ama taraflar şimdilik sessiz.
Kaddafi yanlılarından bazıları bu hezimeti fırsata çevirmek istiyor. Mesela Cemahiriye TV, Hafter'i "emirleri dışarıdan alan" ve "cepheden uzak sanal komutan" olarak niteledi. Buna karşın Kabileler Yüksek Konseyi de Hafter'e desteğini yineleyip Türk müdahalesini reddetti.
Gidişatın tayininde Hafter'in hariçten destekçilerinin tutumu önem kazanıyor. Pek çok yorumcu peşinen Hafter'i zor günlerin beklediğini söylüyor. Hatta Mısır'ın Hafter'in yerine başkasını aradığı ya da kendi ordusuyla doğrudan müdahale edeceğine dair spekülasyonlar yapılıyor. Vatiyye'nin düştüğü gün Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi, Savunma Bakanı Muhammed Zeki'den ordunun uyanık tutulmasını istedi. Mısırlı kaynaklar, Sisi'nin "Libya'nın güvenliği Mısır için önceliktir" dediğini ama karmaşık kabile yapısı nedeniyle Libya tuzağına düşmek istemediğini aktarıyor. Sisi, Türkiye destekli grupların zaferini doğrudan Mısır'a tehdit olarak görüyor, "Sınırlarda istikrarsızlığa yol açacak herhangi bir duruma izin vermeyeceğiz" diyor.
Benzer bir hassasiyet Cezayir için de geçerli. 1990'larda İslamcılarla kanlı hesaplaşmalar Cezayir siyasetinde travmatik bir etki bıraktı. Libya'da İslamcıların ilerleyişini dikkatle izliyorlar. Gelişmeler Cezayir'i süreçlere aktif katılmaya zorluyor. Hatta Cezayir ordusuna yurtdışı görevleri yasaklayan anayasayı barış ve istikrar operasyonlarında yer almaya izin verecek şekilde değiştirilmesi gündemde. Ancak Cezayir'in tam olarak nasıl bir strateji izleyeceği belirsiz. İki taraf da Cezayir'i yanında görmek istiyor. Türkiye bunun için bastırıyor.
Eski Devlet Başkanı Ömer el Beşir'e veda eden Sudan da Türkiye'nin Kuzey Afrika'daki nüfuzuna itiraz eden bir çizgiye kaydı. Tunus'ta ise Libya'da taraf olmaya kolayca geçit vermeyen kırılgan bir yapı var. Bir Türk nakliye uçağının inişine izin verilmesi ve Meclis Başkanı Raşid el Gannuşi'nin Vatiyye'den dolayı Serrac'ı kutlaması, Nahda'yı (Müslüman Kardeşler) koalisyonun ortaklarıyla karşı karşıya getirdi.
Libya'nın komşularının arz ettiği bu tablo Türkiye destekli güçlerin işini kolaylaştırmıyor.
Hafter'in en önemli destekçisi BAE'nin de geri çekilmesi beklenmese de hızlıca müzakere masasına işaret etmesi dikkat çekiciydi.
Diplomatik kanalla Serrac'la temasını sürdüren ama fiilen karşı cepheye çalışan Rusya da Hafter'in tarzından memnun gözükmüyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Hafter'in halk adına tek taraflı karar vermesini onaylamadıklarını açıklamıştı. Moskova'nın hesapsız adımlarının sonuçlarını görmesini istediği ama Hafter'i terk etmeyeceği öngörülüyor. Bu durum Rusya'ya daha fazla müdahale alanı da açıyor.
Hafter'in yol haritası Trablus'tan döndü. Ama inatçı ve ısrarlı. Berlin düzlüğündeki çözüm masasına dönüp dönmeyeceği ya da dış desteğin ne kadar süreceği henüz belli değil.
Sahadaki denge hiçbir tarafın Libya'nın tamamında kontrolü sağlayamayacağını, haliyle savaşta ısrar etmenin ülkeyi bölünmeye götüreceğini, bundan kaçınmanın tek yolunun da barış masası olduğunu söylüyor. Vatiyye sonrası tüm taraflar diplomatik temasa koyuldu. Tabii Türkiye, Trablus'la anlaşmaları yarına taşıyacak bir masa; BAE ve Mısır Türkiye'nin kalıcı olarak üstelenmeyeceğini garanti eden ve İslamcı cephenin rolünü gerileten bir masa; Rusya ve Avrupalı rakipleri ise ekonomik-stratejik çıkarlarını sağlama alacak bir masa istiyor. Çok zor bir masa; lakin alternatifi savaş ve bölünme. Masadan önce tarafların elini güçlendirmek için cepheyi sıcak tutacağı da anlaşılıyor.