NTV'ye konuşan Koloğlu, “Babam İstiklal Savaşı’na katılan biri olduğu için İngilizlerin karşısına sürdüler” dedi.
Libya’nın ilk başbakanı olan Sadullah Koloğlu’nun oğlu Orhan Koloğlu “Banu Güven ile Artı” programına konuk oldu.
Orhan Koloğlu, şunları söyledi:
“Babama Libya’nın ilk başbakanı denebilir. Bağımsızlık kazandıktan sonra kendi kadroları yoktu. Türkiye’de valilik görevi yapan babam, Türk hükümetinin izniyle orada o görevi üstedi. Bir süre başbakanlık yaptı.
Bizim soyadımızdan bellidir; aslında soyadımız Kuloğlu’dur. Osmanlı’nın Yeniçeri veya levent olarak Kuzey Afrika’ya gönderilen Türk asılı gençlerin, oradaki kadınlarla evlenmesinden doğan karışık çocuklardır. Büyükbam da hem Derne’nin aşiret reisi hem de belediye başkanıydı. Padişah Abdülhamit, babamı İstanbul’a aldırıyor. Aşiret mektebinde okuyor, mülkiyeyi okuyor. O zaman Arap-Türk ayrımı yok. Babam Türkiye’de kaymakamlıklar, valilikler yaptı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında 1947-48’de Libya’da yeni bir devlet kurulmasını girişildiğinde babam Ankara hükümetinin izniyle oraya gitti.
Babam teklifi reddetmiyor, hizmet etmek istiyor. Yerli halk da iktidarı almak istiyor. Babam bambaşka bir anlayışla yaklaşıyor. Kral, babamı özellikle istedi. İstiklal Savaşı’na katılmış, bağımsızlığı tam savunmuş halka tam hizmet eden bir insan. İngilizlerin getirdiği kadrolar baş eğen, onlara uyan insanlardı. Babam İngiliz kumandanlarıyla boğaz bağaza kavgalara girişti.
İstiklal Savaşı’nı yaşamış, bağımsızlığı yaşamış bir insan olduğundan onun için onları idareyi elde tutmak isteyen İngilizlerin karşısına sürdüler.
Eski dönemlerde soyadı bulunmadığı zaman insanlar doğdukları yerle anılırdı. Bütün köylerde babamı ‘Arap kaymakamı’ diye bilirlerdi.
1948'de babam Libya'da görevlerde bulundu. 1949'da Başbakan oldu. 50 yılında orada bulundum.
Biz bir sene Libya'da kaldık. Ondan sonra tahsilimiz için Türkiye'ye döndük. Ondan sonra babam devam etti. 1951'de Libya üç bölge birleştirilip tek bir devlet yapıldı. Babam hiçbir zaman Türk vatandaşlığından çıkmadı. Yeni hükümetin başı olması için vatandaş olması lazımdı, 1952'de de vefat etti.
1950'de ve 1970'li yıllarda Ecevit'in uluslararası ilişkilerini yönetiyordum. O dönemde Kaddafi'ye mesaj götürür getirirdim. Ülkeyi çok yakından tanıyorum. 1950'de gelince 30 yıldan fazla sömürge olmuş zavallı bir ülke var. İkinci Dünya Savaşı galipleri yönetmiyorlar. Orada petrolü konrolde tutmak için bir idare kurdular. Onun başına da İdris Sinusi'yi getirdiler. Ülkeyi petrolü bulmuş olan ülkeler idare ediyordu. Kaddafi 1969'da ihtilalle iktidarı ele geçirdi. İdris o sırada Türkiye'yi ziyaretteydi; Bursa'daydı. Olay olunca Yunanistan'a geçti ama oradan bir yere gidemedi.
Kaddafi geldi, devrim yaptı. Bütün Arap dünyasında bunalım yaşanan bir dönemdi. Kaddafi de yeni bir ihtilal yapma iddiasıyla ortaya çıktı. Nasır'dan çok etkilenmiştir. Aslında Arap dünyası içinde parçalanma vardır. Kaddafi halka yönelik yönetim iddiasını getirdi. Ama yönetim her zaman kendi elinde kaldı. Libya'ya bakınca Mısır ve Tunus'a benzemez. Bugünkü Türkiye'nin 1.5 misli genişliğinde bir ülke.
Kendi yandaşı olan aşiret güçleriyle tam bir polisiye rejim kurdu. Kendi başına halkın üretimde katılmadığı bir ortamda bütün çalışanlar dışarıdan geldi. Orada para kazanır oldular. Gelen petrol zenginliğinden her aileye aylık bağlanmıştı. Hiç çalışmadan aylık alıyordunuz. Uzun yıllar bu devam etti. Kaddafi'nin rejimine karşı daima bir muhalefet vardı ama hiç güçlü hale gelememişti.
(Kaddafi'nin oğlunun 'Libya'yı Türklere bırakmayacağız' açıklaması) Osmanlı Devleti önce Cezayir, Mısır, Tunus'u kaybeder bir Libya kalır. Libyalılar Osmanlı Devleti'ne tam bağlı kalmışlardır. İtalyanlar 1911'de saldırınca Osmanlı Devleti müdafaaya girişir, bu olurken Balkan Savaşı çıkar. Savaşın bir ayı dolmadan Çatalca'ya kadar düşman gelir. Bu yapının içinde yapılacak hiçbir şey yok. Bütün yönetim İtalyanlara geçer. Bu ortamda yapılan barış anlaşması üzerine İtalyanlar Avrupalılarla anlaşmışlar el koyuyorlar. İttihat ve Terakki 1918 sonuna kadar savaşa devam etmiştir. Kaddafi'nin tarih tezinde, birileri ona sattılar demiş.”