Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı Macron, 14 Mayıs'ta göreve resmen başladı.
Emmanuel Macron'un Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki başarısı küçümsenemez. Fransa'nın en genç cumhurbaşkanı ve dünyanın en genç demokratik devlet başkanı oldu.
Bu, beş yıl önce hiç bilinmeyen ve daha önce hiçbir seçime katılmayan biri için şaşırtıcı bir başarı.
Fransa'daki toplumsal muhafazakârlık ve aşırıcılığın yükselişine rağmen, aşırı sağcı Avrupa karşıtı Marine Le Pen'e karşı, dışa açıklık ve ticareti destekleyen başarılı bir kampanya yürüttü.
Seçilmek bir başarı ama asıl mühim olan, son 40 senedir köklü ekonomik değişimlere direnen bir ülkede reform yapabilmektir.
İngiltere 1980lerde ve 1990larda 'Thatcherizm' ve 'Blairizm' ile ekonomik reformların yolunu yaparken, Fransa geriye gidiyordu.
O zamandan bu zamana çok az şey değişti. Fransa şimdi yeni cumhurbaşkanıyla bu değişimi sağlayabilir mi? Fransa'yı dönüştürecek, özellikle durağan ekonomisini canlandıracak kişi Macron olabilir mi?
Macron ayrıca şirketlere %33'ten %25'e vergi indirimi getirmek, girişimciliği ve risk alımını teşvik etmek istiyor.
Bu da Macron'u, üye sayıları son yıllarda düştükçe daha radikal hale gelen işçi sendikalarıyla karşı karşıya getiriyor.
Azimli ve cesur. Grevci işçilere ve protestoculara karşı önceki cumhurbaşkanlarına göre daha kararlı durabilir.
Muhalefet zayıf
Genel seçimlerde mecliste yalnızca yüzde 10 oranında temsil edilmeleri beklenen solcuları yenen Macron, liberal eğilimli hükümetine güçlü bir muhalefet beklemeyecektir.
Buna ek olarak, adaylığı, kendisinin de mezunu olduğu ülkenin seçkin devlet memurlarını yetiştiren Ecole Nationale d'Administration bağlantısıyla, üst düzey bürokratlar tarafından da desteklendi.
'Macron Yasası' olarak bilinen değişimler protesto edilmişti.
Eğer Macron bu bağlantıyı kullanırsa, Fransa'da köklü bir reform yapabilme ihtimali de güçlenir.
Ama bu başarılı olacağı anlamına gelmez zira Macron'un reformculuğu, bazı kilit öneme sahip sorunlarda zayıf görünüyor.
En büyük soru işareti kamu harcamalarıyla ilgili. Fransa, AGİT ülkeleri arasında hükümet harcamalarının en yüksek olduğu ülke.
Fransa ayrıca, 2010-2014 yılları arasında kamu harcamalarını arttıran tek AGİT üyesi Avrupa ülkesi.
Macron bu konuda, diğerlerinde olduğu kadar cesur değil. Amacı artan kamu harcamalarını kesmek. Ama harcamaları belirgin oranda düşürmezse, diğer reformları gerçekleştirmesi de güç olacak.
Siyasi geçmişi
Macron'un siyasi geçmişi de reformların başarısının önünde çelişki yaratıyor. François Hollande'ın 2012-2014 yılları arasında üst düzey yardımcılığını yapan Macron, geçmişteki yönetimlere kıyasla en yüksek vergi artırımı yapan ekonomik danışmanların başındaydı. Buna ekonomik liberalizm demek oldukça güç.
Macron, 2014-2016 yılları arasında da ekonomi bakanıydı. 'Macron Yasası' olarak bilinen yasayı uygulamaya koydu. Yasa, şehirlerarası otobüs hatlarının devreye soktu ve demir yollarıyla rekabeti getirdi.
Macron'un reformculuk anlayışının ne olduğu muhtemelen gelecek haftalarda netleşecek.
Partisi 'Cumhuriyet Yürüyüşü'nün milletvekili adaylarının çoğu solcu. Birçoğu da Sosyalist Parti'nin reformcu kanadından geliyor.
Bilinmeyen bir diğer mesele de nasıl bir koalisyon hükümeti kuracağı zira genel seçimde çoğunluğu sağlaması güç görünüyor. Eğer diğer reformcularla beraber hükümeti idare etmekte başarısız olursa değişim de sağlayamaz.
Macron'un birçok önerisi Fransa'nın durağanlıktan ve şüphecilikten çıkmasına yardım edebilir. Ama bu cesur konuşmaları acil eyleme dökmeli.
Macron'un, seçimle gelen yetki gücüyle ve muhalefetin dağılmasıyla reformları gerçekleştirebilecek bir fırsatı var. Ama bu fırsatı değerlendirip değerlendiremeyeceği yakında görülecek.
Alexis Vintray, internette yayımlanan siyaset gazetesi contrepoints.org'un editörü.