Mahalle maçı

Bu foto analiz sizi geçmişe götürecek. Bu foto analizde ne mi var? Erkeklerin yakından bildiği, genelde kızların uzaktan baktığı mahalle maçı...


Mahalle maçları genellikle caddelerde yahut bahçelerde yapıldığı için topun kaçma olasılığı olan çok yer vardır. Top bir yere kaçtığında topu kaçıran takımın karşısındaki takım hemen,"Atan alır spor." der. Top onların sahasında auta çıkmış olduğu halde karşı takım topu almak zorunda kalır.


Takımlardan biri ataktadır. Defans oyuncusu topu elle keser fakat pozisyon devam eder ve gol olur. Golü yiyen takım el var diye itiraz eder. Karşı takım, "Avantaj oğlum." der. Hemen akabinde kaleci "Ulan elin avantajı olmaz." diye haykırır. Bir yere varılamaz. Kısır döngüdür.

Reklam
Reklam

Gol atılır fakat yiyen takım saymaz. Hep bir ağızdan "Direk ulan." diye bağırmaktadır. Fakat içlerinden biri, "Gol abi." der. Karşı takımdan bunu duyan biri direk atlar ve, "Adamın gol diyor." diye serzenişte bulunur. Gol sayılır, adam dövülür.


Genelde küçük çocuklar arasında yaygındır. Kaleciler abanma yok derler. Aralarından yaşça büyük olanı "Kız mısınız?" dese de abanma olmaz.


Büyüklerle küçüklerin ortak oynadığı maçta büyüklerden biri gaza gelip küçük bir çocuğa sert girince direk penaltı olur. Nerede olursa olsun. Küçük çocuk sevilen bi simadır ve faulü yapan ağabeydir. Penaltı kullanılır, genelde gol olmaz çünkü kalede bir ayı vardır ve penaltıyı atan küçük çocuktur.


Herhangi bir penaltı pozisyonunda kaleye hemen forvetin etkili silahlarından biri gecmek ister çünkü o her mevkide iyidir.Buna karşılık karşı takıma teselli olarak ekstra bir penaltı verilir. 1+1=2.


Kaleci degaj kullanırken eğer yanında bir rakip forvet varsa topu 3 kere sektirir ve, "Açılsana üç kere sektirdim." der, rakip açılır.

Reklam
Reklam

Çift penaltı sisteminde eğer birinci penaltı kaçarsa ikinci şans vardır ama gol olursa ikinci şans kullanılamaz. Bunun mantığını hala çözülebilmiş değil.


Bazen top insanin pek münasip olmayan bi tarafına gelir, herkesin reaksiyonu aynidir: "İşe işe!" Uygun araziye çiş edildikten sonra maça devam edilir.


Mahalle maçlarında her zaman saçı ince telli ve uzun olan kişiler vardır. Bunlar geriden topu alıp bütün güçleriyle ileri koşarken kafalarını ileri doğru atarlar. Amaç gol atmak ya da rakibi çalımlamak değil, saçların rüzgarda ahenkle dans etmesini sağlamaktır. Bu kişiler büyüyünce Ümit Davala gibi olurlar.


Top zırt pırt araba altIna kaçar. Böyle durumlarda, sahadaki en çelimsiz ve en hop-zip kişi, en iri iri kişi tarafindan topu almaya gonderilir. Arabanın altına kaçan toplar tam ortasında durur bazen, kimse yetişemez oraya. Bu sefer taş atma ve sopayla itekleme faslı başlar. Arabanın egzozuna vurulan birkaç darbeden sonra top yuvarlana yuvarlana çıkar bir taraftan; artık koşarak maça geri dönme zamanıdır.

Reklam
Reklam

En iğrenç şey budur mahalle maçlarında. Sen takımını kurmuşsun, paşa paşa maçını yapıyorsun. Muhtemelen yaşça ve boyutça senden büyük olan biri damlar, bu gereksiz cümleyi sarfederek maça dahil olur, tadımızı tuzumuzu kaçırır.


Minyatür kale maçlarda elle tutulmasına engel olunmak için getirilmiş bir çözümdür ancak bel üstü gibi kişiden kişiye değişen ve kanıtlanması zor bir kriter getirdiği için nice kavgaların çıkmasına, nice başların yarılmasına sebep olmuştur.


"Üç adım açılmak" denen olayı atlamak senelerini betonda top oynayarak,dizinde o çok derin olmayan ama sürekli yanan yaralarla dekore eden birçok mahalle topçusunu üzecektir. Top frikik noktasina dikilir ve rakip barajın üstüne doğru adeta 'onlar orada değilmişçesine yürünür'. Kocaman üç adım atılır ve baraj göğüsle itmek suretiyle uzaklaştırılır. Adımların büyüklüğünden şikayet edenler iki kere "o-ha" der.


Penaltı vuruşlarında en biçkin forvet oyuncusu sahne alacağından kalecinin gözü korkar. Hemen içi rahatlatılır: "korkma olum, teknik vurcam".

Reklam
Reklam

Mahalle maçlarında rastlanan pek çok tatsız durumdan sadece biridir kalecisizlik. Herkes kendisini ispatlamak ve golleri yağmur edip yağdirmak İstediğinden kimse kaleye geçmeyecektir. Adil düzen ilk "kalede son" diye bağıranı kayırmaktadır. Hemen arkasından gelen "son bir", "son iki"... gibi çığlıkların sonunda artık son kac olduğunun bir önemi kalmayan ağır kanlı arkadaş kaleye geçer. Kaleci gerek iki golde bir, gerekse belirli dakika arayla eldivenleri bir sonraki arkadaşına teslim edebilir. Nizam böyle emreder.


Arkadaşın biri iyi orta gol getirir diye bağırır o da iyi bir orta yapmaya çalışır ve ortasını yaptıktan sonra düşer. Arkadaşın dizi kanıyordur ama farkında değildir birisi oradan "oğlum dizin kanıyor" der ve olan olmuştur. Dizi kanıyan çocuk ağlamaya başlar.


Bu nasıl bir kuraldır çözen varsa beri gelsin... Maç boyunca korner kullanılmaz ve biriktirilir. 3 korner olunca penaltı atışına hak kazanırsınız.


- Aut be oğlum aut
- Kasti faul yapma lan
- Direk abi direk
- Valla gol değil
- Siz çok güçlü oldunuz ya
- Tuncay'ı bize verin, Yusuf'u siz alın
- Ahh bacağım
- Anne anneee
- Top benim oğlum istediğimi oynatırım
- Beşte devre onda biter
- Santra yapın lan santraaa
- Şahsi oynama oğlum pas ver
- Abanma beee
- Yuhhh o da kaçar mı
- Hakeme gözlüüük
- Ortanı göreyim

Reklam
Reklam

İyi güzel de bütün bu kavramlar kitabı olmadan, televizyon olmadan nasıl herkes tarafından bilinebiliyor? Kesin gizli bir örgüt var, her mahalleye bi adam gönderiyor bilmem kimin amcaoğlu olarak bilmem kim de örgütten. Sonra mesela hem gol hem penaltı olunca ağızlara kolayca yerleşecek "giren gole penaltı olmaz" cümlesini söylüyor, pozisyon geçiyor, çocuk evine dönüyor ama ifade baki. Oynayacak kişi sayısının tek olması ve kimsenin oyundan çıkarılarak kalbinin kırılmak istenmemesi durumu sözkonusu olur sıkça. Bu durumda futbol kariyeri en berbat durumda olan fasulyeden tabiri ile adlandırılarak birinci devre bir takımdan ikinci devre bir takımdan oynatılarak ufacık yüreklere ve beyinlere adaleti yerine getirmiş olma duygusu zerk edilir. Akşam herkes eve gidip yattığında da hep o günkü maçı, varsa attığı golleri, kaçırdıklarını, bir sonraki maçlarda yapmayı planladığı hareketleri hayallenerek uykuya dalar. Bu planlanan ama becerilemeyen hareketlere girmiyorum. ben mahalle maçı kurallarının nasıl bilindiği sorusuna ise kalıtsal olsa gerek.

Reklam
Reklam

Bazen küçükler kendi aralarında oynarken eli torbalı bir iş dönüşü adamı maça dalıp topu küçüklerin ayağından alır ve anlamsız şeyler yapmaya başlar. Eğer adam yetenekliyse bir iki numara yapıp çocukların aklını alır. En sonunda topa hızlıca vurur. Çocuklar topu yakalayamaz ve top uzağa gider. Eli torbalı iş dönüşü adamı yaptiği ufak hareketten mutlu bir halde evinin yolunu tutarken çocukların "hay ........., top ta .............. gitti, kim alacak lan topu?" dedikleri duyulur.