MUHAMMET MUTAF - Erzurum'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminde nöbetçi amir iken darbecilerce gönderilen ilk sözde sıkıyönetim direktifini askeri birimlere yanlışlıkla gönderdiğini öne süren eski bandocu yarbay Mehmet Yücel Pekuz'u 12 yıl 6 ay hapse çarptıran mahkeme heyetinin gerekçeli kararında, sanığın bu emri 2 kez daha gönderdiği ve bunun hata olarak kabul edilemeyeceği belirtildi.
Erzurum 3. Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında 9. Kolordu Komutanlığındaki eylemleri nedeniyle "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme" suçundan 12 yıl 6 ay hapse çarptırdığı eski bandocu yarbay Mehmet Yücel Pekuz hakkındaki gerekçeli kararını açıkladı.
Örgüte ilişkin bilgilerin aktarıldığı gerekçeli kararda, savunmasına yer verilen Pekuz, geçmişte FETÖ/PDY'nin mağduru olduğunu ileri sürdü.
Darbe girişimi gecesi nöbetçi olduğunu anlatan Pekuz, "Albay H.U'nun talimatıyla şube müdürlerini aramak amacıyla nöbetçi amir odasına gelerek santrale talimat verdim. O esnada 3. Ordu Komutanlığından beni arayan M.N.U'nun sesinde panik hali vardı. 'Komutanım, yıldırım harekat emri gönderiyoruz, ast birliklere yayınlanması gerekiyor' dedi. Bilgisayarı açtığımda karşımda direkt sıkıyönetim direktifi başlıklı emir bulunuyordu." ifadesini kullandı.
Bu esnada televizyonda, bir grup askerin İstanbul'daki 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nü (Boğaziçi Köprüsü) kapattığı yönündeki haberleri gördüğünü anlatan Pekuz, şunları iddia etti:
"Türkiye'de o esnada bir sürü şeyler oluyormuş, haberim yoktu. Önceki nöbetlerimde istihbarat raporlarında Doğubayazıt, Kağızman ve Ağrı'da terör örgütlerinin ayaklanacağı yönünde bilgiler geliyordu. Emri direkt buna yorumladım. Çünkü darbeyi anlatan bir şey yoktu. Böyle bir şey olacağını hiç tahmin etmedim ve güvendiğim için kötü bir duruma sebebiyet vermemek için iyi niyetimle saat 22.54'te gönderdim. Sonra açıp okuyunca şoke oldum. O esnada kolordu komutanı geldi ve emri sordu. Ben de bilgisayarda deyince okudu. Ben de o esnada terör eylemi zannı ile birliklere emri gönderdiğimi söyledim. Birinci gönderilen emri sehven gönderdim. Savcılıkta 'ikinci ve üçüncü emri niye gönderdin' diye sorduklarında çok şaşırdım. Böyle bir emri gönderdiğimi hatırlamıyorum, ben göndermiş olamam dedim."
Gerekçeli kararda, sözde yurtta sulh konseyince gönderilen sözde sıkıyönetim direktifi konulu belgenin, 15 Temmuz'da saat 22.44'te EYS sistemi üzerinden geldiği ve nöbetçi amir tarafından saat 22.54'te 33 birliğe yayımlandığı, aynı emrin saat 23.05'te EYS üzerinden tekrar geldiği ve 16 Temmuz'da saat 00.03'te bağlı ve ast birliklere yayımlandığı ve yine aynı emrin saat 23.08'de EYS üzerinden bir kez daha geldiği ve bu evrakın da 16 Temmuz'da saat 00.00'da bağlı ve ast birliklere yayımlandığının tespit edildiği kaydedildi.
- "Emri göndermedim" dediği saatlerde nöbetçi odasındaydı
Söz konusu emrin kimi birliklere iki, kimi birliklere ise üç kere gönderildiği aktarılan gerekçeli kararda, karargah koridor kameralarının incelenmesinde Pekuz'un, 16 Temmuz'da saat 00.00'da nöbetçi amir odasına girip 29 saniye sonra çıktığının ve saat 00.02'de yine nöbetçi odasına girerek, saat 00.09'da ayrıldığının görüldüğüne işaret edildi.
Kolordu komutanının karargaha gelip kışla dışındaki birliklere geri dönmeleri konusunda çalışma yapmasına rağmen Pekuz'un, emri ikinci ve üçüncü kez göndermesinin ve emirlerin gönderilme anında nöbetçi odasına girip çıkmasının kuvvetli suç şüphesi oluşturduğu belirtilen gerekçeli kararda, "Pekuz'un, 15 Temmuz'da EYS sisteminden gelen sözde sıkıyönetim bildirisini ilk olarak açıp okumadan göndermesinin, emrin hızla gönderilmesi açısından askerliğin genel ilkelerine uygun olması nedeniyle sanık açısından suça ilişkin eylem olarak değerlendirilmemiştir." ifadesine yer verildi.
- "Sözde sıkıyönetim emri yanlışlıkla 3 kez gönderilmez"
Ancak sanığın, aynı gece yapılan eylemlerin darbe girişimi olduğunun netleşmesi, dönemin Başbakanı Binali Yıldırım'ın saat 23.20 sularında televizyona bağlanarak, "Ordu içindeki bir grubun kalkışma eylemidir" demesine ve emrin mahiyeti hakkında birlikte bilgi sahibi olunmasına rağmen, darbecilerin emrini, komutanının emri ve talimatı dışında ve hiç gereği yokken askeri birliklere 2 kez daha gönderdiğine işaret edilen gerekçeli kararda, bunun, "sözde sıkıyönetim emrinin geçerli emir olduğu ve uygulanması yönünde kolordunun ısrarının bulunduğu" izlenimini verme çabası olduğu belirtildi.
Gerekçeli kararda, "Sanığın sözde sıkıyönetim direktifini komutanının emri, talimatı ve hiç gereği yokken askeri birliklere 2 kez daha göndermesi, hata sınırlarını aşan ve darbeye yönelik iradesi olduğu yönünde değerlendirilerek, sanığın darbe girişimine yardım eden sıfatıyla iştirak ettiği yönünde mahkemede vicdanı kanaat oluşmuştur." tespitinde bulunuldu.
Kararda, şu değerlendirmelere yer verildi:
"Pekuz, ilk emri o anki psikoloji ile suç işleme kastı olmaksızın gönderdiğini iddia etse de bağlı bulunduğu komutanı birliğe geldikten sonra emri yine bir kısım birliklere gönderdiği tespit edilmiştir. Sanık, her ne kadar sonraki sözde emirleri göndermediğini iddia etse de emrin gönderilme saatlerinde nöbetçi amir odasına girip çıktığı, saat 00.00 ve 00.03'teki eylemleri gerçekleştirmesinin haklı bir mazereti olamayacağı belirlenmiştir. Sanığın bu eylemleri, yurtta sulh konseyinin sözde emirlerini yerine getirmek irade ve kastıyla gerçekleştirdiği, 9. Kolordu Komutanına bu konuda bilgi vermemesi ve komutanı birliğe geldikten sonra eylemi habersiz şekilde kendi başına gerçekleştirmesinden de anlaşılmıştır."
Tutuklu sanık Pekuz'a, mahkemece "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme" suçundan 12 yıl 6 ay hapis cezası verilmişti.