"Ergenekon" davasında, mahkeme, Tuncay Güney'in bu yılın Ocak-Şubat aylarında Türkiye'ye giriş yapıp yapmadığının İstanbul Emniyet Müdürlüğünden sorulmasına karar verdi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Vedat Yenerer'in çapraz sorgusunu tamamlanmasının ardından avukatı Vural Ergül savunma yaptı.
İddianameye ilişkin eleştirilerde bulunan Ergül, "Irak'ta Bush'un kafasına atılan iki ayakkabının imhası istendi. Buna ayakkabıların suç delili olduğu gerekçesiyle itiraz edildi. İşgal altındaki Irak'ta bile delil imhası tartışılırken, burada savcı ve hakimler el ele verdi, davanın delilleri olan el bombaları imha edildi" dedi.
Mahkeme heyeti başkanı Köksal Şengün, bugün bitirilemeyeceğini göz önüne alarak Ergül'ün savunmasını yarın devam etmek üzere kesti.
Sanık ve sanık avukatlarının taleplerinin alınmasına geçilmesi üzerine söz alan tutuklu sanık Muzaffer Tekin, şunları söyledi:
"Duruşmaların başladığı ilk günden itibaren savunmanın kutsallığı ilkesinden hareketle sanıklara göstermiş olduğunuz adil, dikkatli ve sözlerini bölmeden büyük bir özveri ile kendilerini ifadesi konusundaki hassasiyetinize müteşekkirim. Bu tutumunuz, şahsım adına heyetinize duyduğum saygıyı her geçen gün hayranlığa dönüştürmüş iken ifadelerimde kastı aşan kelimeler olursa kesinlikle ön yargılı ve bilinçli değildir. Bu konuda hoşgörünüze sığınmak istiyorum."
Yaklaşık 1,5 yıla varan tutukluluk sürecinde, sanıkların kendilerini ifade edebilecekleri bir ortam hayal ettiklerini belirten Tekin, mahkeme heyeti konusunda öğrendiklerinin yüreklerine su serptiğini kaydetti.
"SOKRATES'Lİ" SAVUNMA
"Meletos, Anytos, Lycon'un kimler olduğunun sorulması halinde buna cevap alınmasının güç olduğunu" söyleyen Tekin sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu düzen uşağı zavallı Meletos, Anytos, Lycon'lar, Sokrat'ı suçlayarak ölüme mahkum ettiren savcılardı. Onlar bugün leş olmak değerini bile yitirmiş olmalarına rağmen binlerce sene önce düzene karşı çıktığı için adalet adına öldürülen Sokrat, insanlık değeri ve haysiyetinin mümtaz bir timsali olarak yaşıyor."
Sokrates'ın savunmasından örnekler veren Tekin, "Henüz zaman geç değil. Devamlı kuvvetli suç şüphesi ile mevcut hallerinin devamı ezberini bozabilen savcılarımız, sanırım Meletos, Anytos, Lycon'ların saflarına geçmelerini engelleyebilirler. Aksi halde tarihin yargısı çok ağır olur. Yüce mahkemenizin en doğru kararı vereceğine olan inancım ile lütuf değil, hakkım olan tahliyemi arz ve talep ediyorum. Bir haftadır avukatlarım ümidi kesti mahkemeye gelmiyorlar. Ben de başımın çaresine bakayım dedim" diye konuştu.
Tutuklu sanıklardan Ergun Poyraz, Ergenekon'un temel belgelerinden sayılan "Lobi" belgesinin 2004 yılında basılan ve Erdal Şimşek tarafından hazırlanan "Türkiye'de İstihbaratçılık ve MİT" adlı kitapta yer aldığını söyledi.
Kitaptaki bazı bölümlerin iddianamede aynen yer aldığını belirten Poyraz, iddianameden bu bölümleri söyleyerek ekrana yansıtılmasını sağladı ve kendisi de kitaptan okuyarak karşılaştırma yaptı.
Erdal Şimşek'in, MİT'e çalıştığı yönünde bilgiler olduğunu öne süren Poyraz, kitapta yer alan belgenin nereden ve nasıl temin edildiğini ve Erdal Şimşek'in herhangi bir tarihte MİT'te çalışıp çalışmadığının sorulmasını istedi.
MİT'e kitaptan bilgilerinin olup olmadığının da sorulmasını talep eden Poyraz, Şimşek'in tanık olarak dinlenmesi isteğinde bulundu.
Ümit Oğuztan, kendisinden ele geçirilen 24 no'lu disket içerisine, Ergenekon belgeleri olduğu öne sürülen bazı belgelerin emniyet tarafından kaydedildiğini öne sürerek, bu konuda sorumluluğu bulunan emniyet ve savcılık makamları hakkında yasal haklarını kullanabilmesi için bilirkişi incelemesi yapılmasını istedi.
ORHAN PAMUK'A SUİKAST PLANI İDDİASI...
Tutuklu sanıklardan Muhammet Yüce, yazar Orhan Pamuk'a suikast planladığı iddiasıyla yargılandığını hatırlatarak, Coşkun Çalık ile bu konuda yaptığı telefon görüşmesinin şaka yollu bir konuşma olduğunu söyledi.
Konuşmasında geçen tarihte Orhan Pamuk'un yurt dışında olduğunu belirten Yüce, ortada işlenemez bir suç olduğunu savundu.
Yüce, konuşmasında geçen tarihte Orhan Pamuk'un yurt dışında olup olmadığının ve korumasının bulunup bulunmadığının sorulmasını istedi.
Mehmet Adnan Akfırat, 7 yıldır aranan Tuncay Güney'in Ocak ve Şubat aylarında İstanbul'da olduğunu öne sürerek, bu durumun davanın 236. klasöründe ortaya konduğunu kaydetti.
Tuncay Güney'in annesinin yaşadığı evde yapılan aramada ele geçirilen bilgisayarda, Ocak ve Şubat aylarında "Ergenekon" soruşturmasına ilişkin bazı bilgilere rastlandığını kaydeden Akfırat, Güney'in annesinin bilgisayar kullanamayacak kadar yaşlı olduğunu söyledi.
Ayrıca, Nevzat Yılmaz'ın da Aralık ayı sonlarında Tuncay Güney'i İstanbul'da gördüğünü ve bunun basında da yer aldığını kaydeden Akfırat, "Bu alçakça bir iştir" dedi.
Sanıklardan Hayrettin Ertekin, "Guantanamo'da bile tutuklulara bir çay, bir kahve veriyorlar. Bize de arada bir çay, sabahları 1 poğaça verilsin. Bizi öğlenleri bir tabak yemeğe mahkum etmeyin" dedi.
Kemal Kerinçsiz'in avukatı Tolga Akalın, Tuncay Güney'in "mülakat" diye adlandırılan ifadesinin 2008 yılında değiştirildiğini öne sürdü.
Müdahil Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın avukatı Özkan Yücel, yargılama başladığından beri duruşma salonunda çeşitli sıkıntılar yaşadıklarını kaydederek, "Sınırsız hoşgörünüze teşekkür eden sanıklar oldu. Biz bunu söyleyemiyoruz. Bugüne kadar birçok talebimiz hukuki olmayan nedenlerle reddedildi" dedi.
Mahkeme heyeti başkanı Köksal Şengün ve heyetin kendilerine karşı tutumunu eleştiren Yücel, CMK'ya göre duruşma disiplinini bozmadığı sürece her türlü soruyu sorabileceğini söyledi.
Müdahillerin soru sorma haklarının kısıtlanması yönündeki karara değinen Yücel, "Bu kararı verirken eliniz titremedi mi" deyince Başkan Şengün, "Hakim karar verirken eli titremez. Niçin titresin ki? İnanmadığı kararı vermez" dedi.
Mahkemenin kararından dönmesini isteyen Yücel, aksi halde mahkemenin tarafsızlığı konusundaki şüphelerinin artacağını ve buna ilişkin yeni talepleri olacağını bildirdi.
Talepler konusundaki görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Vedat Yenerer ve avukatı Vural Ergül'ün savunmalarındaki savcılara ilişkin beyanların, Mehmet Adnan Akfırat'ın dilekçesindeki sözleri nedeniyle gereğinin yapılması için duruşma tutanağının Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini istedi.
Savcı Pekgüzel, tutuklu sanıklarının bu hallerinin devamını talep etti.
ARA KARAR
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Köksal Şengün, verilen aranın ardından ara kararlarını açıkladı.
Mahkeme, sanık Muammer Karabulut'un avukatı Süleyman Çetin'in iddianameyi hazırlayan Cumhuriyet savcılarına, "İran ülkesi Cumhuriyet Savcıları" yakıştırması yaparak duruşma sırasında suç işlediği yönündeki duruşma savcısının talebi ile ilgili gereğinin yapılması için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasını kararlaştırdı.
Sanık Vedat Yenerer'in Cumhuriyet savcılarına "Talabani ile akrabalıkları mı var?", "Cumhuriyet Savcılarının 1 yıl içerisinde kaçacakları" gibi sözlerle tehditte bulunduğunu belirten mahkeme heyeti, bu sanığın avukatı Vural Ergül'ün de savunması sırasında, "Cumhuriyet savcılarının zekasından, cübbelerini atıp gitmelerinden, Tuncay Güney isimli aranan bir kişi ile düzenli olarak görüşüp soruşturmayı ondan aldıkları bilgilerle şekillendirdiklerinden, Cumhuriyet savcısı hakkında tahkikat açıldığından bahsederek" iftira ve hakarette bulunduğunu kaydetti.
Mahkeme heyeti, sanıklardan Mehmet Adnan Akfırat'ın da yazılı olarak okuyup verdiği dilekçede Cumhuriyet savcıları hakkındaki sözlerinin atfı cürüm niteliğinde olup görevli memura hakaret ve iftira suçlarını teşkil edebileceğinin iddia makamınca iddia edildiğinden bunlar hakkında gereğinin yapılması için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasını hükme bağladı.
Heyet, Vedat Yenerer'den elde edilen tüfeğin atışa uygun olup olmadığı, vahim nitelikte olup olmadığı ve 6136 sayılı yasa kapsamına girip girmediği konularında Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını kararlaştırdı.
Mahkeme heyeti, müdahil Şebnem Korur Fincancı'nın avukatının vekillerin soru sormalarına mahkemece getirilen sınırlamanın kaldırılması yönündeki talebini reddetti.
Heyet, Tuncay Güney'in bu yılın Ocak-Şubat aylarında Türkiye'ye giriş yapıp yapmadığının, bu şahıs hakkında İstanbul'da herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığının İstanbul Emniyet Müdürlüğünden sorulmasını kararlaştırdı.
Mahkeme heyeti, sanık Kemal Kerinçsiz'in talepleri ile ilgili olarak da Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ile İçişleri Bakanlığı'na ayrı ayrı yazı yazılarak, son 15 yıl içerisinde yurt dışında Büyük Hukukçular Birliği, Ayasofya Derneği ve Büyük Güç Birliği Dernekleri tüzel kişiliklerine veya bu derneklerin yöneticileri ile üyelerine herhangi bir ödeme, yardım yapılıp yapılmadığı, banka havalesi çıkarılıp çıkarılmadığının sorulmasını hükme bağladı.
Sanıkların tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı yarın saat 09.30'a erteledi.
Duruşma çıkışında Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi önünde basın açıklaması yapan, müdahil Şebnem Korur Fincancı'nın avukatı Özkan Yücel, mahkemenin soru yöneltmelerine ilişkin getirdiği kısıtlama kararını eleştirdi.
Bundan sonra yasal haklarını kullanacaklarını belirten avukat Yücel, gerekirse hakimin reddinden çekinmeyeceklerini, ya da şikayet gibi yollara başvurabileceklerini kaydetti.
Bu engellemeler nedeniyle tarafsızlık konusunda endişelendiklerini dile getiren avukat Yücel, "Türkiye karanlık tarihi ile yüzleşin istiyoruz. Bu yargılama ciddiyetine uygun yürüyor mu? Bilemiyorum" dedi.