Mahkeme heyeti, 200 sayfalık gerekçeli kararında Hüseyin Avni Mutlu ve Hüseyin Çapkın'ın örgütün illegal tüm eylemlerine ve işlemlerine seyirci kaldığını, bu eylemleri yapan örgüt mensuplarının görevden alınması hususunda gerekli duyarlılığı göstermediğini, ilgili kişi ve kurumları zamanında uyarmadığını belirtti. Çapkın ve Mutlu'nun örgütün devlet içerisindeki tehlikeli, hakkı, hukuku pervasızca çiğneyen ve paralel devlet oluşturmaya yönelik yapısını bilmesine karşın harekete geçmeyerek bilinçli şekilde yardımda bulundukları kanaatine varıldığı da gerekçeli kararda vurgulandı.
ÖRGÜTÜN AMACI VE YAPISINA DEĞİNİLDİ
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlanan 200 sayfalık gerekçeli kararda terör örgütü FETÖ/PDY'nin kuruluşu, amacı, hiyerarşik yapısı, örgütün istihbarat ağı, illegal yapılanması, haberleşmede kullandığı yöntemler, mali yapısı ayrıntılı olarak anlatıldı. Gerekçeli kararda davada yargılanan her sanık hakkında ayrı ayrı değerlendirmelerde bulunuldu.
"HÜSEYİN AVNİ MUTLU TECRÜBELİ BİR MÜLKİ AMİR"
Gerekçeli kararda, 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılan Hüseyin Avni Mutlu'nun 2010 yılında İstanbul Valiliği'ne atandığı, yaşı ve görev yaptığı il ve ilçeler nazara alındığında son derece tecrübeli bir mülki amir olduğu vurgulandı. Gerekçeli kararda Mutlu'nun İstanbul'da göreve geldiği tarih ve sonrasında, FETÖ /PDY silahlı terör örgütünün kamuoyunda şüphe yaratan ve ilerleyen zaman içinde kumpas soruşturmaları olduğu ortaya çıkan bir çok adli ve idari işlemlere tevessül ettiği, devletin çeşitli kademelerine ve özellikle de emniyet ve adli kurumlarına sızdığı ve bu şüpheli işlemleri bu sayede gerçekleştirebildiği belirtildi.
"SANIĞIN BİLMEMESİNİN İMKANSIZ OLDUĞU KANAATİNA VARILMIŞTIR"
Gerekçeli kararda "Bu ortamda 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarımıza FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından kurulan tuzak ortaya çıktığında artık örgütün amacının ve kimlere, hangi yabancı devletlere hizmet ettiğinin netleşmeye başladığı, örgüt liderinin kendisine yapılan çağrıya rağmen ısrarla ülkemize gelmeyerek kendisini koruyan ve kullanan yabancı devletlerin himayesi altında ve onların emperyalist çıkarlarının hizmetkarı olarak kalmayı tercih ettiği, bu şekilde hizmet hareketi kavramının anlamının herkesçe anlaşıldığı ve bu durumun sanıkça da bilinmemesinin imkansız olduğu kanaatine varılmıştır" denildi.
"SANIĞIN ÖRGÜTE BAKIŞ AÇISINI ORTAYA KOYDUĞU ANLAŞILMIŞTIR"
Gerekçeli kararda şu değerlendirmede bulunuldu:
"Bu ortamda sivil darbe girişimi olan 17-25 Aralık sürecine gelindiği, sanığın bulunduğu konum ve yaptığı görev itibariyle örgütün amacının meşru ve seçilmiş hükümetimiz ve başbakanımızı görevinden düşürmek olduğunu bilmemesinin mümkün olmadığı, zira gerektiğinde kendisinin de kabul ettiği üzere terör örgütü lideri ile doğrudan telefon görüşmesi yaptığı ve incelenen HTS kayıtlarına göre örgütle irtibat ve iltisakı bulunan kişiler ve ayrıca tepe yöneticileri (Dilaver Azim, Talip Büyük, Mustafa Özcan, Mustafa Yeşil, Şerif Ali Tekalan gibi) dahil olmak üzere bir çok kişi ile görüştüğü anlaşılmıştır. Tanık Halil Güneş tarafından, sanığa vali olması sebebiyle kalmakta olduğu huzur evinde örgütün illegal bir şekilde baskı yaparak para toplamaya zorladığı, tehdit yöntemlerine varan ve bir çeşit nitelikli gasp suçuna kadar değerlendirilebilecek seviyede örgütsel ciddi bir suç sanığa ihbar edildiğinde, yaptığı görev itibariyle derhal buna el koyarak ilgili kolluk ve adli birimleri harekete geçirmesi gereken, beklenen sanığın bunu yapmadığı gibi tanığı susturarak ve 'Seni buradan gönderirler' şeklinde beyanda bulunarak, korkutarak durumu örtbas ettiği ve bu örneğin sanığın örgüte bakış açısını, yardım kastını net bir şekilde ortaya koyduğu anlaşılmıştır."
"HAREKETE GEÇMEYEREK BİLİNÇLİ ŞEKİLDE YARDIMDA BULUNDUĞU KANAATİNE VARILMIŞTIR"
"Sanığın oğlunun örgüte bağlı okulda eğitim görmüş olması, HTS kayıtlarına yansıyan örgüt ile ilgili önemli kişilerle irtibatı, aramada elde edilen kitaplar her ne kadar örgüt üyeliği suçuna ilişkin yeterli delil niteliğinde olmasa da sanığın örgüte ve ideolojisine yakınlığı anlamında kanaat verici bulunmuştur" denilen gerekçeli kararda, "Sonuç olarak sanığın görev yaptığı İstanbul Valiliği sırasında gerçekleşen söz konusu örgütün illegal tüm eylemlerine ve işlemlerine seyirci kaldığı, bu eylemleri yapan örgüt mensuplarının görevden alınması hususunda gerekli duyarlılığı göstermediği , kendisine itimat ederek İstanbul Valiliği görevine kadar getiren ilgili kişi ve kurumları bu konuda zamanında uyarmadığı ve bu surette örgütün devlet içerisindeki tehlikeli, hakkı ve hukuku pervasızca çiğneyen ve paralel devlet oluşturmaya yönelik yapısını bilmesine karşın harekete geçmeyerek bilinçli şekilde yardımda bulunduğu kanaatine varılmıştır" ifadeleri yer aldı.
"ÖNLEYİCİ TEDBİR ALMADIĞI ANLAŞILMIŞTIR"
2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılan Hüseyin Çapkın'ın da son derece tecrübeli bir emniyet müdürü olduğu ifade edilen gerekçeli kararda, Çapkın'ın İstanbul'da göreve geldiği 29 Haziran 2009 tarihi ve sonrasında MİT Müsteşarı'na FETÖ terör örgütü tarafından kurulan tuzağın ortaya çıktığı ve sivil darbe girişimi olan 17-25 Aralık sürecine gelindiği anlatıldı. Gerekçeli kararda, "Sanığın bulunduğu konum ve yaptığı görev itibariyle örgütün amacının meşru ve seçilmiş hükümetimiz ve başbakanımızı görevinden düşürmek olduğunu bilmemesinin mümkün olmadığı, zira bu kapsamda beyanı alınan tanık Mehmet Yeşilkaya'nın ifadesine göre 13 Aralık 2013 tarihinde sanıkla gerçekleştirdiği görüşmede bazı şube müdürlerinin hükümetimiz aleyhine şüpheli nitelikte bir çalışma ve hazırlık içinde oldukları yönünde duyumlarının olduğunu beyan etmesine rağmen sanığın, geçmişte yukarıda zikredilen kamuoyunda şüphe ile karşılanan bir çok soruşturmanın da yapıldığını bilmesine rağmen bu konuda gerekli önleyici tedbirleri almadığı anlaşılmıştır. İl emniyet müdürü konumundaki sanığın yaşı ve son derece tecrübeli olması karşısında bu şube müdürlerinin amacını ve kimlere hizmet ettiklerini bilmemesinin mümkün olmadığı anlaşılmış ve her ne kadar örgüt üyeliği suçuna ilişkin yeterli delil dosya kapsamı itibariye mevcut olmasa da bu pasif hareket tarzı sanığın örgüte bakış açısı anlamında mahkememizce kanaat verici bulunmuştur. Sonuç olarak sanığın görev yaptığı İstanbul Emniyet Müdürlüğü sırasında gerçekleşen söz konusu örgütün illegal tüm eylemlerine ve işlemlerine seyirci kaldığı, bu eylemleri yapan örgüt mensuplarının görevden alınması, durdurulması hususunda gerekli duyarlılığı göstermediği , kendisine itimat ederek İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevine kadar getiren ilgili kişi ve kurumları bu konuda zamanında uyarmadığı ve bu surette örgütün devlet içerisindeki tehlikeli , hakkı ve hukuku pervasızca çiğneyen ve paralel devlet oluşturmaya yönelik yapısını bilmesine karşın harekete geçmeyerek bilinçli şekilde yardımda bulunduğu kanaatine varılmıştır" denildi.
ÇEŞİTLİ GEREKÇELERLE CEZA ALDIKLARI KAYDEDİLDİ
6 sanık hakkında yönünde her türlü şüpheden uzak, kesin delil olmadığından ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği kaydedilen gerekçeli kararda, ceza alan diğer 6 sanığın da Bylock kullanmaları, Bank Asya hesaplarındaki hesap hareketi, sanıkların çocuklarını örgütle bağlantılı olduğu bilinen eğitim kurumlarına 2014-2015 yıllarında göndermeleri gibi gerekçelerle ceza verildiği anlatıldı.
DAVA 10 ŞUBAT'TA KARARA BAĞLANMIŞTI
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi 10 Şubat'ta FETÖ'nün Mülkiye Yapılanması'na ilişkin 14 sanıklı davayı karara bağlamıştı. “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'yu 3 yıl 1 ay 15 gün, eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın da 2 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar veren mahkeme heyeti, Hüseyin Avni Mutlu'nun tahliyesine, Hüseyin Çapkın'ın da yurt dışına çıkışını yasaklamıştı. 6 sanığın tüm suçlardan beraatine karar veren mahkeme heyeti, 6 sanığı da çeşitli hapis cezalarına çarptırmıştı.
DHA