'Mahkemenin tutumunu reddediyoruz'

Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan CHP Milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ortak açıklama yaptı.

ANKARA (ANKA) - Açıklamada, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin içlerinde eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ile gazeteci milletvekili Şamil Tayyar'ın da olduğu tanıkları dinlemekten vazgeçtiğini belirterek, mahkemenin bir kez daha yasaları çiğnediğini ifade ettiler.

Balbay ve Haberal tarafından yapılan ortak açıklamada, 66 tutuklu sanık hakkında yaşadıkları ortamın insan onurunu zedeleyecek bir işkence ortamı olduğunu dikkate almayan mahkemenin, yasal zorunluluk olmasına rağmen bu kişilerin isimlerini dahi zikretme gereğini duymadan "tüm tutuklu sanıklar' ifadesini kullanarak sadece bir paragraf ile "tutukluluk hallerinin devamına' karar verdiği belirtilirken, "Bu durum, hem Anayasa, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, hem Ceza Muhakemesi Kanunu ve hem de 3. Yargı Paketi olarak adlandırılan 6352 sayılı Yasa'nın hiçe sayılması anlamına geldiği gibi, aynı zamanda orada bulunan tüm sanıkların da kişiliğini zedelemeye yönelik kabul edilemez bir tutumdur. Türk Milletini temsil eden seçilmiş milletvekilleri olarak, kanunları hiçe sayan ve insan onurunu zedeleyen bu tutumu reddediyoruz" denildi.

Reklam
Reklam

Mahkemenin diğer mahkeme ve kurumlardan gönderilen bilgi-belgelere ilişkin klasör sayısının 2538'e yükselmesini bahane ederek, daha önce dinlenilmesine karar verdiği ve içlerinde eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ile gazeteci milletvekili Şamil Tayyar gibi bu davanın olmazsa olmazı konumunda olan tanıkları dahi dinlemekten vazgeçtiği belirtilen açıklamada, "Mahkeme, bugüne kadar dinlenilmesi istenen 835 savunma tanığından, sadece 57'sini dinlemiştir. Bu demektir ki 288 sanıklı davada, Mahkeme 5 sanığa sadece 1 savunma tanığı dinlemeyi reva görmüştür. Yani, dinlenilmesi istenen savunma tanıklarının, dinlenen savunma tanıklarına oran yüzde 6,82'dir. Oysa ki, savunma tarafının dinletilmesini talep ettiği tanıkların büyük bir bölümü zaten iddianamede ya da eklerinde kendilerine atıfta bulunulması nedeniyle Mahkemece resen dinlenilmesi zorunlu olan görgü şahitleridir. Buna karşılık mahkeme, Savcılığın önerdiği tanıkların hemen hemen tümünü dinleyerek, adeta bir iddia mahkemesine dönüşmüştür. Yaşanan gizli tanık skandalları bunun en güzel örneğidir" denildi.

Reklam
Reklam

Mahkemenin esas görevi olan suçu ve gerçek suçluyu her türlü yasal imkanı kullanarak tespit etmek yerine; birbiri ile bağdaşmayan davaları, birbirini tanımayan kişileri, düzmece deliller ve şaibeli gizli tanıklarla bir araya getirerek sanal bir terör örgütü yaratmaya çalıştığı ve bu kapsamda daha önce dinlenilmesine karar verdiği tanıkların bile dinlenilmesinden vazgeçerek peşinen verilmiş kararı kamuoyuna açıklama telaşına düşdüğü ifade edilen açıklamada şunlar kaydedildi:

"Mahkeme, acaba eski MİT müsteşarı Şenkal Atasagun'u kamuoyuna yaptığı açıklamalarda iddia olunan Ergenekon şemasını ciddiye almayıp, saçma bulduğunu ifade ettiği için mi dinlemekten vazgeçmiştir? Keza, Ergenekon ile ilgili çok sayıda kitap yazan Şamil Tayyar, "acaba gerçekten yargılanması gerekenler mahkemede değil' diye kamuoyuna açıklama yaptığı için mi Mahkemece biranda tanıklığının esasa etkili olmayacağına karar verilmiştir? Bu gerçekler kamuoyunda artık herkes tarafından bilinmesine rağmen Türk Milleti adına karar vermekle yükümlü Mahkeme hangi gerekçe ile bizleri yıllardır beton ve demir yığınları içerisinde işkenceye tabi tutmaktadır? Mahkeme bu tutumu ile TBMM'nin çıkardığı kanunları hiçe saymanın yanı sıra, aynı zamanda halkımızın binlerce oyları ile seçilmiş biz milletvekillerinin hürriyetlerini gasp ederek, milli iradeyi de hiçe saydığını kamuoyuna ilan etmiştir. Oysa ki, geçmişte pek çok örneğine de rastlanıldığı üzere seçilmiş milletvekillerinin yeri Silivri Cezaevi değil Türkiye Büyük Millet Meclisidir."

Reklam
Reklam
Anahtar Kelimeler: