Mâide Suresi 90. ayet tefsiri ve meali nedir? Mâide Suresi 90. ayeti okunuşu ve anlamı

Kur'an-ı Kerim’de yer alan sureler ve ayetler, Müslümanlar için oldukça önemlidir. Bu ayetleri hem okumalı hem de anlamlarını bilmelidirler. Mâide suresi de Kur'an’da bulunan faziletli surelerde biridir. Bu surede genel olarak kurban, ihram ve haram ayları anlatılır. Müslümanlar tarafından sıkça okunan bir suredir. Mâide suresinin 90. Ayeti ise faziletleri ile öne çıkar ve merak edilir. Peki Mâide suresi 90. Ayet nasıl okunur, ayet tefsiri ve meali nedir?

Mâide suresi Kur'an’da 5. Sıradadır ve toplam 120 ayetten oluşur. Medine’de indirilen sure ismini 112. ve 114. Ayetlerde geçen “Mâide” kelimesinden alır. Bu sözcük sofra anlamına gelmektedir. Ahlak ve inanç konularının ele alındığı Maide suresinde aynı zamanda Yahudi ve Hristiyanların sapkınlıkları, düşmanlıkları da anlatılır. Mâide suresinin 90. Ayeti ise Müslümanların sıkça araştırdığı ve okuduğu bir ayettir. Çünkü İslam dininde günah olan pek çok şey bu ayette geçer. Bu nedenle de oldukça önemlidir.

Reklam
Reklam

Mâide Suresi 90. ayet nasıl okunur?

Mâide Suresi 90. ayet okunuşu Müslümanların bilmesi gereken bir şeydir. Çünkü bu ayet çok faziletlidir. Mâide Suresi 90. ayet Arapça olarak şu şekilde yazılır:

Arapça okunuşu ile birlikte Türkçe okunuşu da ayeti ezberlerken kolaylık sağlar. Mâide Suresi 90. ayet Türkçe okunuşu aşağıda verilmiştir:

  • Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû innemâ-lḣamru velmeysiru vel-ensâbu vel-ezlâmu ricsun min ‘ameli-şşeytâni fectenibûhu le’allekum tuflihûn(e)

Mâide Suresi 90. ayet ne anlama gelir?

Mâide Suresi 90. ayet anlamı ile öne çıkar. Bu ayeti yalnızca okumak yeterli değildir; aynı zamanda ne anlama geldiğini de bilmek gerekir. Bu sayede ayette verilmek istenen mesaj daha iyi anlaşılabilir. Mâide Suresi 90. ayet meal olarak şu şekildedir:

Reklam
Reklam
  • Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar, fal okları şeytan işi iğrenç şeylerden ibarettir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.

Mâide Suresi 90. ayet tefsiri nedir?

Ayetlerin detaylı açıklaması için tefsirlerini okumak gerekir. Bu sayede o ayetin ardında yatan daha derin mesajlar kavranabilir. Mâide Suresi 90 ayet Türkçesi ile birlikte tefsirini okuyanlar, İslam dininin gereklilikleri ile ilgili daha net bilgiler edinebilir. Mâide suresi 90. Ayet tefsiri şudur:

*İslâm’da yükümlülüklerin tebliği ve insanın eğitimi konularında tedrîcîlik yani adım adım ilerleme yöntemi önemli bir yere sahiptir. Özellikle toplumda kökleşmiş uygulamaların bir anda sökülüp atılmasının meydana getireceği sarsıntı dikkate alınarak bazı buyruk ve yasaklar aşama aşama bildirilmiş, bunların amaçlarının kavranmasına ve sindirilmesine imkân tanınmıştır. Hz. Âişe şu sözleriyle bu hususu çok veciz bir biçimde ifade etmiştir: “Şayet Kur’an’ın ilk âyetleri ‘İçki içmeyin’ ve ‘Zina etmeyin’ hükümlerini getirseydi insanlar Resûlullah’ın etrafından dağılırlardı” (Buhârî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 6).

Reklam
Reklam


İslâm’ın ilk muhatapları olan toplumda çok yaygın bulunan içki ve kumar alışkanlığı karşısında da bu yöntem esas alınmış, önce insanların bunların kötülükleri üzerinde düşünüp bir yargıya ulaşmalarına fırsat tanınmıştır. Diğer taraftan, kesin yasaklar getirilmeden önce imanın sağlam temeller üzerine oturması sağlanmış ve ilâhî buyruklara mutlak itaat gerektiği fikri zihinlere ve gönüllere yerleştirilmiştir. Bu inanç temeli oluşturulup fikrî hazırlık tamamlandıktan sonra bu âyetlerle içki ve kumar kesin bir biçimde yasaklanmış ve bir yasak etrafında kolektif şuur oluşturma açısından insanlık tarihinde emsali görülmeyen başarılı bir sonuç elde edilmiştir. Buna karşılık, meselâ Amerika’da 1929 yılında devlet eliyle ve imkânlarıyla yürütülen içki yasağı girişimi, çok büyük maddî harcamalar yapılmasına ve çok ağır cezalar uygulanmasına rağmen –böyle bir inanç temeli bulunmadığı için– başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Tefsirlerde içki ve kumarı kesin biçimde yasaklayan âyetin nüzûl sebebi olarak birçok olay zikredilir. Taberî bunları naklettikten sonra özetle şöyle der: Bu sebep, Hz. Ömer’in içki hakkında kesin bir buyruk gelmesi için Allah’a yalvarması veya içkili bir yemekten sonra çıkan tartışma sonucunda Sa‘d b. Ebû Vakkas’ın saldırıya uğrayıp burnunun yarılması ya da bir kimsenin kumar oyununda servetini kaybetmesinin büyük bir husumete yol açması olabilir. Bu konuda kati bir delil bulunmamakla beraber, kesin olan bir husus vardır ki o da bütün yükümlülerden âyette sayılan işleri ve diğer hususları terketmelerinin istenmiş olmasıdır (VII, 35; “içki” olarak çevirilen hamr ve “kumar” olarak çevirilen meysir kelimelerinin anlamları, içki ve kumar yasağının Kur’an’daki aşamaları hakkında bilgi için bk. Bakara 2/219; Nisâ 4/43; “hamr” için ayrıca bk. Buhârî, “Eşribe”, 1-6).

Burada içki ve kumar kesin bir şekilde yasaklandıktan sonra “Şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister” buyurularak bunların yol açtığı ahlâkî ve dinî konulardaki zararlar hatırlatılmış; ardından da toplum veya devlet baskısı gibi sebeplerle değil, iman etmiş ve ikna olmuş bir müslüman olarak bu yasaklara uyulması gerektiği vurgulanmış ve “Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?” buyurulmuştur. Âyette “şeytan işi iğrenç şeyler” olarak nitelenen içki ve kumarın ruh ve beden sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri esasen sıradan insanların gözlem ve tecrübeleriyle kolayca farkedilebileceği gibi, deneysel bilim çerçevesindeki araştırmalarla bu konunun incelikleri üzerinde önemli tesbitler de yapılabilmektedir. Bu sebeple olmalıdır ki âyette bunların daha çok sosyal hayatta açtığı yaralara ve dinî hayata vurduğu darbeye değinilmiştir. Gerçekten, insanlığın –içki ve kumara oranla oldukça kısa sayılabilecek bir tecrübeden sonra– beden ve ruh sağlığı ve ekonomi açısından önemli zararlarını gördüğü sigara ile mücadele için ciddi ve örgütlü çalışmalara yönelmesine karşılık, içki ve kumarın sadece bu yönünü dikkate alıp başka yararlar ve hazlar uğruna bu zararları katlanılabilir türden görmesi veya en azından bu konuda daha pasif kalması, Kur’an’ın işin bu yönü üzerinde durmasını daha anlaşılır kılmakta ve insanlığın vahyin ışığına olan ihtiyacını bir defa daha gözler önüne sermektedir. Nice yuvaların yıkılmasına sebep olan, dostlukları çökertip yerine düşmanlıkları yerleştiren ve toplumu için için kemiren bu iki iptilâ ile ilgili olarak âyette dikkat çekilen hususlar, bir taraftan olmayan düşmanlıkları peyda etmesi ve mevcut husumetleri körüklemesi, diğer taraftan da kişinin rabbine yakın olmasını ve O’na karşı ödevlerini yerine getirmesini engellemesi, dolayısıyla insanın kendi kendini kontrol melekesini zayıflatması veya yok etmesidir.
*

Reklam
Reklam

İçkinin bazı yararlarından ve kontrollü alınması halinde anılan sakıncaların önüne geçilebileceğinden söz edilirse de, zararı daha fazla olan, kontrolü de imkânsız bulunan bir nesneyi ve alışkanlığı ortadan kaldırmanın tek yolu kesin ve genel yasaklamadır; İslâmiyet de işte bu yolu tercih etmiştir.

“Dikili taşlar”dan maksat Araplar’ın, üzerinde putlar adına kurban kesmek için Kâbe’nin etrafına diktikleri taşlardır (Taberî, VI, 75). Bir yoruma göre burada, huzurunda kurban kesilen putların kendileri kastedilmiştir (İbn Atıyye, II, 232). “Fal okları” da Câhiliye dönemi Arap geleneğinde önemli bir işe girişmeden önce bu işin sonunun iyi gelip gelmeyeceğini anlama amacıyla kullanılan oklardır. Bunlarla yapılan işlemler kumarla ilintili idi ve tevhid inancıyla bağdaşmayacak uygulamalardı. Allah’tan başkasına kulluk anlayışını çağrıştıracak ve kişinin teşebbüs ruhunu birtakım temelsiz inanışlara kilitleyecek bu tür uygulamalar da içki ve kumar yasağının peşi sıra zikredilmiş ve yüce Allah’ın hoşnut olmadığı, bir mümine yaraşmayan çirkin fiillerden sayılmıştır (ayrıca bk. Mâide 5/3). Birçok İslâm ülkesinde görülen yatırlar için adakta bulunma ve din ulularının mezarları yanında adak kurbanı kesilmesi uygulamalarının, bunları yapanları âyette ikaz edilen tehlikeli anlayışa yaklaştırdığını ve bunların –iyi niyetle yapılmış olsa da– yeterli dinî bilgi donanımına sahip olmayan insanların farkına varmadan tevhid inancından sapmalarına yol açabileceğini göz ardı etmemek gerekir. Modern toplumlarda kültür seviyesinin yükselmesine ve pozitif bilimler alanındaki büyük ilerlemelere rağmen, bâtıl inanışlara bel bağlamanın nicelik ve nitelik olarak küçümsenemeyecek boyutta olması, çalışıp kazanma yerine ümitlerini ve geleceğini âniden zengin olma hayalleri üzerine kurmayı doğal sayar hale gelmiş bir lotarya zihniyetinin yaygınlık kazanması, sağlıklı din bilgisinin ve din eğitiminin ne kadar önemli olduğunu ve insanlığın çok basit gibi görünen bazı gerçekleri idrak edebilmesi için vahyin aydınlığına olan ihtiyacının asla belirli zamanlarla sınırlı olmadığını, bu âyetlerdeki uyarıların, geldikleri gündeki önem ve tazeliğini koruduğunu açıkça ortaya koymaktadır. (Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 336-340)

Reklam
Reklam

Mâide Suresi 90. ayet fazileti nedir?

Mâide Suresi 90 ayet fazileti ve sırları dolayısıyla Müslümanlar tarafından sıkça okunan bir ayettir. Mâide Suresi 90. ayet fazileti şu şekilde sıralanabilir:

Reklam
Reklam
  • Bir kişiyi kötü alışkanlıklardan uzaklaştırmak için Mâide suresi 90. Ayetin okunması buyrulmuştur.
  • Mâide suresini okuyan kimseler, kıyamet günü azap meleklerinden korunur.
  • Rızkı artırmak için Mâide suresinin okunması söylenir.
  • Mâide suresini okuyan kişiler içki, kumar, zina gibi kötü alışkanlıklardan kurtulur ve iyi ahlak sahibi olur.

Mâide Suresi 90. ayet kaç defa okunmalı?

Mâide Suresi 90. ayet fazileti kaç defa okunmalı sorusu Müslümanlar için oldukça önemlidir. Çünkü faziletlerin gerçekleşmesi için ayeti belli bir sayıda okumak gerekir. Mâide suresi 90. Ayetin 71 defa okunması kötü alışkanlıklardan uzaklaştırma konusunda etkili olur. Ayrıca her türlü zarardan korunmak için bu surenin 7 defa okunması buyrulmuştur.

Reklam
Reklam

Mâide Suresi 90. ayeti niçin okunur?

Mâide suresinin okunması gereken pek çok durum vardır; çünkü çok faziletli bir ayettir. Mâide suresi 90. Ayet; rızkın artması, kötü ahlaktan kurtulmak, kıyamet günü azap meleklerinin elinden kurtulmak, büyük sevap kazanmak için okunabilir.

Anahtar Kelimeler: