Ankara - Yazar Yaşar Kemal, Kürtlerin, Malazgirt Zaferi'nden bu yana Türklerin dostu olduğunu, Kuzey Irak'ta bağımsızlık istemediklerini, çünkü bunun çıkarlarına olmadığını söyledi.
Çeşitli sivil toplum kuruluşları, yazarlar, hukukçular ve aydınların çağrısıyla düzenlenen ve iki gün sürecek "Türkiye Barışını Arıyor" konferansı Ankara İçkale Otel'de başladı.
Konferansın açılış oturumuna organizasyonda yer alanların yanı sıra DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, eski Yargıtay
Başkanı Sami Selçuk, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, eski devlet Bakanı Salih Yıldırım, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, Hak-İş Başkanı Salim Uslu, yazarlar Yaşar Kemal ve Vedat Türkali, İnsan Hakları Vakfı (İHV) Başkanı Yavuz Önen, eski İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Akın Birdal, yazar
Eşber Yağmurdereli, eski Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Celal Doğan, eski DEP'liler Orhan Doğan, Selim Sadak ve Hatip Dicle, eski milletvekili Ertuğrul
Günay ve çok sayıda davetli katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Yusuf Alataş, barışın savaşmama olarak ifade edilebilecek kelime
anlamanın yanında sosyal, siyasal ve etnik anlamda müspet barış anlamına geldiğini söyledi.
Adalet, eşitlik ve özgürlüğün barışın gereği olduğunu ifade eden Alataş, "Dünyada yaşananlar, güç kullanımıyla barışın tesis edilemeyeceğini ortaya
koymuştur" dedi.
Türkiye'de devlet yönetimi anlayışının sorunlara sosyal ve uzun soluklu çözüm getirmekten uzak olduğunu savunan Alataş, başta Kürt sorunu olmak üzere
sosyal, siyasal ve etnik sorunların temelinde bu anlayışın yattığını iddia etti.
Alataş, Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulunabilmesi için çatışma ortamının sona ermesinin birincil koşul olduğunu söyledi.Alataş, ülke sorunlarının çözümünde birinci derecede sorumlu olarak gördükleri Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı ve Başbakan'ın konferansa davet edildiklerini, ancak katılmadıklarını belirterek, "Demek ki onların barış sorunu yok. Fakat bizim var" diye konuştu.
Alataş'ın ardından kürsüye davet edilen yazar Yaşar Kemal de konuşmasında savaşların insanlar, toplumlar ve dünya siyaseti üzerindeki etkilerine değindi.
Kemal, 20. yüzyılda insan soyuna yakışmayan olayların yaşandığını, iki dünya savaşı ve bir soğuk savaş döneminden geçildiğini, soykırımların yaşandığını
anımsattı. Savaştan çıkan insanların da korku içinde ve umutsuz bir hayat sürdüğünü anlatan Kemal, birinci ve ikinci dünya savaşlarına katılmayan ülkelerin
de katılanlar kadar bu durumdan etkilendiğini ifade etti. Kemal, "Yenen ülkeler de yenilen ülkeler de savaşların dışında kalan ülkeler de aynı yıkımdan
kurtulamamıştır" diye konuştu.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra insanlığın onurunu kurtaracak işler de yapıldığını belirten Kemal, AB'nin temel kuruluş nedeninin "barış" olduğunu söyledi.
Türkiye'nin de uzun süredir çatışma ortamında olduğunu söyleyen Kemal, "25 yıldır süren düşük yoğunluklu çatışmalar denilen light savaşımıza gelince; birkaç
kez tek taraflı ateşkes olmasına karşın bu savaş bir türlü bitmiyor. Bunda kimsenin bilmediği bir keramet olsa gerek" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin bu dönemde büyük can kayıpları verdiğini, büyük ekonomik kayıplara uğradığını anlatan Kemal, "Türkiye, 2. Dünya Savaşı'na girseydi bundan daha mı kötü olacaktı? Dünyanın gözüne baka baka sürdürülecek bir savaş, Türkiye'yi çürütecek savaştır" dedi.
Kemal, büyük uygarlıklara beşiklik eden Doğu ve Güneydoğu Anadolu topraklarında yaşayanların bugün yoksulluk içinde kıvrandığını savundu.
"Bir insana, halka ne yaparsanız yapın onuruyla oynamayın" diyen Kemal, Türkiye'de ise geçmişte bunun tam tersinin yapıldığını iddia etti. Türk milliyetçilerinin "Türk'ün Türk'ten başka dostu yok" sözünü dillerine
pelesenk ettiklerini savunan Kemal, şöyle devam etti:
"Bu kadar iğrenç bir şey söylenemez hiçbir zaman. Türk'ün Türk'ten başka dostu var. Sevinsinler, rahat etsinler. Malazgirt'ten bu yana Kürtler, Türklerin dostudur. Kürtlerin çoğunluğu, Kurtuluş Savaşı'nda Osmanlıyı tutmuştur. Onların dostluğu birçok dosta bedeldir. Ne yazık ki onlar, dostlarından o kadar çok kötek
yemişler ki 'yorulduk' diyerek kaçıyorlar. Kuzey Irak'ta bağımsızlık istemiyorlar. Çünkü bağımsızlık onların çıkarına değildir. Canı yürekten federasyon istiyorlar. Savaş ne kadar düşük yoğunlukta olursa olsun, savaş savaştır. Demokrasi nimetine kavuşamadık. Demokrasi, bir ülkenin onurudur.
Kürtler azınlık sayılmıyor diye dilleri, eğitimleri, edebiyatları yasaklanmış.
Malazgirt'ten bu yana kardeş oldukları, ülkelerinin kurtuluşunda beraber çalıştıkları, zaferlerde beraber sevindikleri kardeşleri onları nasıl azınlık yapabilirdi? Kürtler, insanlıktan mahrum kaldığı halde kendini azınlık saymadı. Çünkü onlar azınlık değil kardeştiler."