Maliye Bakanı Mehmet Şimşek dalgalanmanın petrol fiyatlarındaki düşüşten sonra Çin, Hindistan ve Türkiye’ye sıcak para girişinin fazla olması sebebiyle diğer ülkelere göre yüksek olduğunu belirterek, seçimlerden sonra Amerika ve Avrupa’dan gelen iyi haberler ile telafi olacağını söyledi.Uludağ’daki Ekonomi Zirvesinde son konuşmada durum analize yapan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "AB sürecini devam ettireceğiz. Reform yapacağız. Demografik yapımız güzel. Kürt meselesini halledip, kurumların ve eğitimin kalitesini arttırarak Türkiye’yi birinci lige çıkartacağız. İş alemi endişe etmesin, iş gücü piyasasını da seçimlerden sonra esnekleştireceğiz. Sermayeyi derinleştirip güçlü bir Türkiye formulü ile 2015 yılını yüzde 4 büyüme ile kapatacağız" dedi.KÜRESEL PİYASALARDA OLAN BİTENLER SÜRPRİZ DEĞİLDİHerkesi küresel döviz piyasasındaki dalgalanmaları konuştuğuna dikkat çeken Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Türkiye’de kurdaki dalgalanmalarla ilgileniyor.. Ben uzun vadeli bir perspektif için sunum yapacağım. Küresel döviz piyasalarında olan bitenler sürpriz değil. Avrupa’nın bir miktar deflasyon ile mücadele edip büyümesi lazım. Japonya’da aynı şekildedir. Amerika’da ayrı bir kulvarda, hızlı bir momentum var. Dolar’ın değer kazanması, bu kadar hızlı olması dalgalandırdı. Doların reel efektif döviz kuru son 8 ayda yüzde 17 yükseldi. Bu çok dramatik bir çıkıştır. Bu çıkışta Amerikan ekonomisinin pozitif etkiler olduysa da kısmen, dünyanın diğer bazı bölgelerinde Avrupa’daki olumsuz gelişmelerin etkisi söz konusudur. Karşılaştırma için söylüyorum, bundan önceki dönemde 2002 ile 2007 arasında doların reel efektif endeksi yüzde 25 değer kaybetti. Bunu 5 yılda yaptı. Ama 8 ayda yüzde 17 değer kazanınca bu hızlı oldu. Bu dalgalanma küresel ekonomi bakımından o kadar da kötü değildir. Bu tür kur hareketleri, küresel ölçekte büyümenin yeniden dengelenmesine biraz yardımcı olabilir. Bazı bölgelerde deflasyonla mücadele için dalgalanma gerekiyordu. Diğer birçok boyutu var. Ama böyle bir etkisi olacaktı. Bu uyum, dalgalanma mutlaka bazı olumlu neticeler getirecek. Türkiye için değerlendirmeleri yapacağım. Önemli olan bu dalgalanmalar değildir. Önemli olan bizim gibi bir ülkenin makro ekonomik temelleridir. Onlar sağlam ise temeli sağlam olana rağbet her zaman vardır. Temeli zayıf olanlarda ne kur yoluyla bir rekabet elde edersiniz, ne de yatırım alırsınız" diye konuştu.ÖNÜMÜZDEKİ 1 YILDA NELER OLACAKBakan Şimşek, büyümede bu sene yavaşladığımıza dikkat çekerek, "Bu yılın ilk çeyreği için öncü göstergeler pek de olumlu değil. Bu piyasadaki dalgalanmadır. Seçim öncesi insanların tüketimlerini, yatırımlarını ötelemesidir. Biz bunun farkındayız. Yıla yavaş başladık. Seçim sonrasında, kamuoyu yoklamaları doğru çıkarsa, Ak Parti tek başına iktidar olursa, böyle bir var sayımla özel sektör yatırımları artacaktır. Ötelenen tüketim harekete geçecek. AB’den pozitif sinyaller geliyor. AB Merkez Bankası’nın genişlemeye gitmesi çok önemlidir. Yapısal sıkıntıları çözmez ama Amerika’daki gibi sonuç alınacaktır. AB’de toparlanma olacak. Jeopolitik tehlikeler olmazsa neticeler çok daha iyi olacak. Suriye öngürülebilir değil, Libya sıkıntılı, Kuzey’de sıkıntı var. Jeopolotik gerginlikleri geride bıraktık. Ama bütün bunlara rağmen piyasalarımız iyileşecek. Avrupa’da iyileşince, dış talebin etkisi ve seçim sonrası iç talepteki canlanma ile birlikte, petrol fiyatları düşüşü ve cari açıktaki düşüş sayesinde Türk ekonomisi toparlanacaktır. Geçen yıl yüzde 3 civarında bir büyüme oldu. Bu sene yüzde 4’ü yakalarız diye düşünüyoruz. Bu varsayımlara ilişkin aşağı yönlü riskler gerçekleşirse daha düşük büyüme olabilir. Ama ilk çeyrekteki yavaşlık bizi aldatmasın. Türkiye Amerikan Merkez Bankasının faiz artışına hazır mı. Kim hazır ki. Varlıklar yeniden fiyatlanıyor. Bu durum piyasalarda ciddi bir dalgalanmaya yol açıyor. Eninde sonunda bu toz duman yatışacak. Bu ülkenin az önce sıraladığım çok temel göstergelerine bakmak zorundasınız. Demografik yapısından, sorunların farkında olup çözmek konusunda bir şeyler yapıyor mu. Hindistan, Japonya, Brezilya her yerde sıkıntı var. Yatırımcı şuna bakmalıdır. Bir ülke sounlarının farkında mıdır. Doğru çözüm üretebiliyorlar mı. Reform yapma iradesi var mı. Döviz piyasasındaki dalgalanma hakkında hiç yorum yapmam. Yorum yaparken bile eskiden hata payımız vardır. Şimdi tahmin yapmıyorum. Bilsem zaten buralarda olmazdım (salon gülüyor) Türkiye hazır mı. Avrupa Birliği’nin parasal genişlemeye gitmesi doğrudur. Türkiye’ye gelen sermayenin yüzde 45 I Avrupa’dan geliyor. Sendikasyonların hepsi Avrupa kaynaklıdır. Avrupa toparlarsa bu Türkiye için iyidir. Kaderimiz ilişkilidir. Finans, ve gayrimenkul sektöründe bir takım aşırılıklar olduğuna inanmıyorum. Tahmin etmiyorum. Türkiye’nin iki önemli sorunu var. Cari açık ve enflasyon var. Petrol fiyatları düştü. Hükümet reform açıkladı. Türkiye’ye para akmaya başladı. Petrol düşünce kim faydalanır Çin, Hindistan, Türkiye’dir. Para o zaman aktı. Şimdi çıkışın yüksek olmasının bir sebebide budur. Dalgalanmanın boyutunun daha büyük olmayacağını söylüyoruz. Daha yüksek büyüme için bizim enflasyonu yüzde 7 nin altına indirmemiz lazım. Onun için Merkez Bankası’nı güçlendirmemiz lazım. Maliye politikasını MB’in elini güçlendirmek için sıkı tuttuk. Hala sıkı tutuyoruz. Reformlara alan açmak için, para aktarabilmek için ve cari açıkla mücadele için mali politikaları sıkı tutuyoruz. Hedefimiz 2017 de bütçe fazlasına geçiş vardır" diye konuştu.SİYASİ İSTİKRAR VE ARKA PLAN ÖNEMLİDİRŞimşek sözlerini şöyle sürdürdü:“Siyasi istikrar olmadan bir ülkede reform yapmak mümkün ama kolay değildir. Siyasi istikrar beraberinde reform söz konusu ise o zaman kalıcı bir refah sağlıyor. Türkiye bunu son 10-12 yılda yaşadı. Türkiye Ortadoğu’daki çalkantılara rağmen bu dönemde saygın bir gelişme ortaya koydu. Geçmişte hükümetlerin ortalama ömürleri 17 aydı. Son 12 yılda ise çok ciddi bir siyasi istikrar söz konusudur. 2023 gibi bir vizyon ve hedefler konulabiliyor. Geçen yıl iki seçim geçirdik. Mahalli ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde siyasi istikrar zedelenmeden geride kaldı. 7 Haziran’da genel seçimlerde de bugünki kamuoyu yoklamalarına bakarsanız, nispeten genel kabul görenlerde Ak Parti yüzde 45-50 arasında ve ağırlıklı yüzde 47 ile 50 arasında oy alıyor. Bu da güçlü bir şekilde siyasi istikrarın süreceğini gösteriyor. Geçen sene Türkiye seçimlerle meşgul iken, Babacan başkanlığında çok yoğun bir çalışma dönemi geçirdik. Türkiye’nin yapısal sıkıntıları olduğunu biliyoruz. Performansı son 12 yılda göreceli iyi ama kat etmek gereken mesafe çok fazladır. Yapısal sıkıntılar için 25 maddelik reform programı hazırladık. Geçmişte Türkiye’de birçok program uygulandı. Geçmişte makro nitelikte programlar oldu. Kronik sıkıntısı yüksek bütçe açığı ve reel faiz ile enflasyon problemleri vardı. Zayıf bankacılık gibi kitabi makro sıkıntılar vardı. Bunları 2000 li yıllar başındaki reform programı ve hükümetimiz dönemindeki güçlü uygulamalar ile aştık. Türkiye’de bir cari açık var diyebilirsiniz. Bu problemin temelinde mikro düzeydeki sıkıntılar var. Düşük verimlilik var, düşük tasarruf, global katma değer zincirinde aşağıda olmamız var. Enerji verimliliğinde geriyiz. Cari açık endüstri düzeyinde birçok mikro sorunun yansımasıdır. Bu reform programı onun için uygundur. Türkiye’de enflasyon yüksek diyebilirsiniz. Yüzde 7 üzerindedir. Doğru bu bir makro problemdir. Kısmen rekabetin önündeki engellerden kaynaklanıyor. Tarlada 45 kuruşa mal olan bir portakal süper markette kaç liradan satılıyor. Orada ulaştırmada mı sorun var, başkan konularda mı bir sıkıntı var onu bulmak gerekiyor. Enflasyonun yüzde 5 üzerindeki katı duruşunun temel sebebi mikro sıkıntılardır. Bu program bu mantıkla hazırlandı. Bu seçimi aradan çıkartınca önümüzde 4 yıl olacak. Bu 4 yılın ilginç bir özelliği olacak. Hiçbir seçim olmayacak. Bu 4 yılı biz çok iyi değerlendirip, 2000 li yılların başındaki gibi iyi bir reform uygulayacağız. 25 değişim programında bin 300 mikro reform var. Hangi tedbir alınıp adımlar atacak, kim atacak. Ne zaman atacak. Bunun için gerekli mali imkan ne kadar. Literatürdeki söylemle zamanlama ve sıralaması noktasında gereken hassasiyeti de gösterdik. Bizim program ayakları yere basan bir reform programıdır. Sonuç odaklıdır. Bazı tedbirleri genel hatları ile ifade ettik. Bunları detayı bizde var. Çok detaylı programa vakıfız”.Şimşek, “Yapısal reform programını neden yapıyoruz. Gelişmekte olan ülkeler bizden daha hızlı büyüyor. Bizim yüzde 3 büyüme ile orta gelir tuzağından kurtulamayız. Bu küresel konjonktürde bu ise mümkün değil. Temel hedefimiz sorun çözmenin yanında daha yüksek büyüme patikasına oturtmaktır. Biz temenni listesi ötesine geçtik. Başbakanımız Davutoğlu bunu sahiplendi ve açkıladı Bu programı yaparken kamu kuruluşları ve SKT’ların görüşlerini aldık. Kimse bu süreçte biz yoktuk demiyorlar. Bu programı ciddi takip edeceğiz. Daha düşük enflasyon daha kolay çevrilebilir bir cari açık hassasiyetimiz devam edecek. Son 12 yıldır ne yaptınız deseniz, makro finansal istikrarın korunmasını sağladık. Makro finansal istikrarı öncelendirdiğimiz için büyümeyi aşağıya çektik. Tesadüfü bir yavaşlama değildi, mühendislik hassasiyeti ile yavaşlatılmadır. Uzun vadede bir ülkenin geleceğini belirleyen bir konu, kurumların kalitesidir. Merkez Bankasının bağımsızlığı onun için önemlidir. MB bağımsız değilken bol para basıyorlardı. 2002 yılında Türkiye’nin bütçe açığı milli gelirin yüzde 11 açık vardı. Bunu kapatmak için finanse etmek için para basıyordu. Ne oluyordu yüksek faiz, yüksek enflasyon, yüksek borç ve zayıf bankalar vardı. Kurumlar şimdi kaliteli hale geldiler. Türkiye bugün görüldüğü kadar kötü değil, arzuladığımız kadar da iyi değil. Daha kat edeceğimiz çok mesafe var. Ben AB sürecini şahsen çok önemsiyorum. Etrafımıza bakınca ilham alacağımız neresi var. Kuzeye mi bakacağız. Doğu’ya mı bakacağız. Güney’e mi bakacağız. O zaman bizim için en önemli referans noktası Avrupa Birliği’dir. Bugünkü birçok sıkıntısına rağmen AB büyük bir başarı hikayesidir. 2. Dünya Savaşı sonrasında büyük bir başarı gösterdiler. O kadar yıkımdan sonra bir ekonomik birlik, sonra siyasi birlik var. Komünist blok çöküşünden sonra doğu Avrupa’yı aldı, reel bir yakınlaşma sağlandı. Reformların büyük bir kısmı AB süreci ile alakalıdır. Kurumsal kalite, alt yapı, kurumlar iyileşiyor mu AB ilerleme raporuna bakmanız lazımdır. Ekim 2014 de ilerleme raporu 33 faslın 30’unda az veya çok ilerleme sağlandı. Bunu AB komisyonu söylüyor. Komisyon satır arasında, Türkiye’nin kanuni alt yapısı neredeyse 27 fasılda ileri düzeyde AB ile uyumludur diyor. Bu çok önemlidir. Türkiye bütün bu tartışmalara rağmen, yaşanan sıkıntıya rağmen ilerliyor. Avrupa’da bugün bir genişleme iradesi olsaydı, Türkiye gibi büyük bir ülkeyi içine alma iradesi olsaydı, makul bir iklim olsaydı Türkiye müzakere sürecinin sonunda olacaktı. 27 faslı açıp bitirecektik. Fiiliyatta 14 fasıl açık 1 kapalı 20 fasıl siyasi sebeplerle açılamadı. Açılmaması ilerleme sağlanmadığı anlamına gelmiyor. Alsınlar veya almasınlar Avrupa ile yakınlaşmayı sağlamamız lazım. Ben bunun Türkiye için en temel öncelik olduğuna inanıyorum. 25 alan var, bizim mikro sıkıntılarımızı çözerken AB sürecine de katkı sağlayacaktır. Bazı göstergeler var. Global rekabet endeksinde Türkiye epey mesafe kat etti. 144 ülke arasında 45. Sıra bize yakışmıyor. Burada duramayız. Yolsuzluk algı endeksinde arzuladığımız noktada değiliz. Bizim yolsuzlukla mücadele etmemiz lazım. Yeni bir program hazırladı. Son anda ilave görüşler alınıyor. Yakında mecliste olacak. Dünya Bankası’nın iş yapma endeksi var. Burada 189 ülke arasında 55. sıradayız” dedi.“KÜRT MESELESİNİN ÇÖZÜMÜ İÇİN EĞİTİM VE ALT YAPIYA YATIRIM YAPACAĞIZ”Şimşek, “Türkiye’nin potansiyeli için kendi sıkıntılarını çözmesi lazım. Kürt meselesini çözmesi lazım. Bu bölgede karmaşık etnik problemler nasıl çözülüyor. Orta Doğu’da maalesef çözülemiyor. Suriye’de tam bir kaos var. Irak, Libya ve Yemen de ayın durumdalar. Türkiye ne yapmaya çalışıyor. Böyle karmaşık etnik ve mezhep sorunlarının olduğu bir ortamda Türkiye ne yapıyor. Kürt meselesini daha çok demokrasi ve temel hak ekseninde çözmek istiyorum. Bu önemli bir yaklaşımdır. Etnik olarak Kürt’üm, 7 yaşıma kadar tek kelime Türkçe bilmiyordum. O dönemde çok ciddi yasaklar vardı. Kürtçe’yi korkarak kullanıyorduk. Her şey yasaktı. O zaman o korkular vardı. Bütün kişisel ve kolektif hakların tanınması lazım diyoruz. Örgütsel talepler ayrı bir şeydir. Ama Kürt kardeşlerimizin temel hak ve özgürlükleri noktasında Türkiye çok önemli adımlar attı. Bu meseleyi çözersek Türkiye nasıl etkilenecek. Çok ciddi insan kaybı oldu. 40 bin insan kaybettik. 350 ile 1 trilyon dolar Türkiye’nin kaybı oldu. Son 2 yılda çatışmalar durdu. Müzakereler hiçbir dönemde olmadığı kadar ileri düzeydedir. Yakında silahların bırakılması çağrısı yapıldı. Bu sebeple ilk defa Türkiye, Orta Doğu ve Kafkaslar için bir çözüm çabasındadır. Türkiye Irak gibi değil, Suriye gibi değildir. Suriye’de Kerkük ve Musul altında Kürt yoktur. Türkiye’nin en büyük Kürt nüfusu İstanbul, Ankara ve İzmir’dedir. Mezhep üzerine etnik yaklaşım olmadı. Red inkar siyaseti oldu. Onun faturasını ödedik. Hükümetimiz döneminde red ve inkar siyasine son verdik. Çözülürse ne olur. Bir ekonomist olarak birkaç rakam verebilirim. Şahsi görüşüm böyle bir sıkıntı çözülür ise birkaç 10 yıl içinde ilave yüzde 1 büyüme potansiyeli ortaya çıkar. Ben Batman Milletvekiliyim. 550 bin nüfuslu bir yerdir. Nüfusun yüzde 60’ı 25 yaşın altındadır. Öyle bir demografik yapı var. İnanılmaz bir şekilde büyümeye elverişlidir. 2002 yılında Batman’ın ihracat yok. Bu kriz öncesinde 100 milyon dolara çıktı. Batman OSB’de yer yok. Huzur sağlanırsa, hükümet olarak eğitime yatırım, alt yapı ve teşvikler veriyoruz. Huzur da olursa o bölge Türkiye’nin yeni büyüme motoru olacaktır. Doğu ve Güneydoğu Türkiye’nin Batısı ile arayı kapatacak ve yeni büyüme motoru olacaktır. Bu tahmin abartılı değildir. Bu bölge enerji açısından çok elverişli ve kaynaklar olan bölgedir. Irak’ın Kürdistan bölgesi bizim önemli bir ticaret alanımız 11 Milyar dolar mal sattık. Irak’ta kaos olması, ihracat bunun çok ötesine gidecek. Irak’ın Kürdistan bölgesi ile ihracat demek iç ticaret gibi, aynı dili konuşuyorsunuz. Cari açık 1 puan milli gelire oran olarak aşağıda olabilirdi. En temel kaynağımız insandır. Türkiye’de petrol ve gaz yok. İnsana yatırım yapmamız gerekiyor. Milli Gelir düzeyi ile eğitim arasında çok yakın bir ilişki var. Satın alma paritesi ile eğitim arasında paralellik var. Eğitim düzeyine göre çok yüksek bir gelire sahibiz. Neden böyle, ülkemizde girişimcilik ruhu çok yüksektir. Gelişmekte olan ülkelere bakın eğitim düzeyi kadar milli gelirleri yok. OECD değerlerini yakalarsak, bu eğitim düzeyimiz ile çok çok yüksek milli gelir yakalarız. Bizim hükümetimiz zorunlu eğitimi 12 yıla çıkardı. Şu anda beklenen 25 yaş üstü nüfus için okul süreci en az 14 yıldır. OECD’de 11 yıl civarındadır. Türkiye doğru adım attı. Eğitim kalitesinde arzuladığımız yerde değiliz. Ama bütçenin 5 de 1’ini eğitme harcıyoruz. İkiye katladık. Bütçenin yüzde 19’u eğitime gidiyor. Okullaşma oranlarını çözdük. Kalitede bir miktar sıkıntı var. Eğitimde kalite artışa geçti. Ama mesafemiz var. Önemli reform alanlarından bir tanesi eğitimdir. Alt yapı çok önemlidir” dedi.“İŞGÜCÜ PİYASASINI TÜRKİYE DAHA ESNEK HALE GETİRECEKTİR”Şimşek, “Geçen yıl 37 milyon turist geldi. Şimdi hedefimiz sağlıkta önemli bir ihracat üssü olmaktır. Sağlıkta önemli mesafeler kat ettik. Özel sektör ile devlet arasında rekabet var. Bu yüzden Türkiye’yi bir sağlık ihraç üssü haline getireceğiz. Biz geçen sene şunu dedik. Siz yabancıların tedavisinden 100 dolar gelir elde ederseniz, 50 doların vergi matrahından indirebilirsiniz. Çok ciddi bir teşvik sağladık. İzmir’de bazı hastaneler sadece Libya’lı hastaları kabul ediyorlar. Başka hasta alacak yerleri yok. İşgücü verimliliği son yıllarda arttı. İş gücü ve toplam faktör verimliliği arttı. Şu anda bir yavaşlama sürecindeyiz. İş gücü piyasası reformuna ihtiyaç var. Avrupa’nın da ihtiyacı var, bizimde var. Son yıllarda ilerleme sağlayamadığımız alan iş gücü piyasasıdır. Esnekleştirmede çok konuştu mAalesef hiç adım atamadı. Halen mecliste bir tasarı var. Kadınların yarı zamanlı çalışması ve işsizlik büroları ile alakalıdır. MAalesef bu ülkede işsizin sahibi yok. Sendikalar da bakmıyorlar. Bu işgücü yasası ile devam edemeyiz. Kaçınılmaz olarak daha esnek hale getirecektir. OECD bile en katı iş gücü piyasasının Türkiye’de olduğunu söylüyor. Nüfusunun yarısının aktif olmadığı bir ekonomi birinci lige çıkamaz. Kadınların iş gücüne katılımını daha iyi eğitimle arttıracağız. Üniversite mezunları kadınlar arasında iş gücüne katılım yüzde 74’dür. Lise ve altında yüzde 25 oranındadır. Üniversiteye erişim ile birlikte kadınlar iş gücü piyasasına katılacak. Çalışma çağındaki nüfus yüzde 2 artıyor. 1.2 milyon yeni insanın gelmesi demektir. Kadınlar katılımı yüzde 2-3 puan artıyor. Hükümet reform yapmazsa işsizlik yükselecektir. Bu reformun uygulanacağının garantisi, iş gücü piyasasının dinamikleridir. Uygulamazsak, siyasi maliyeti yüksek olacaktır. Bu seçimi atlatırsın ama 2019 da önüne çıkar. Bu hükümette ben olurum, olmam fark etmez. Bu reform uygulanacaktır. Başka seçenek yoktur. Siyaseten söylüyorum. Biz geçen sene 1 milyon 430 bin kişiye istihdam sağladık. İşsizlik oranı 1 puanı yükseldi. Bundan dolayı oluyor. İş alemi merak etmesin, siyasi istikrar devam ederse reform gelecektir. İş gücü piyasamız esnek olacak. Sermaye piyasamız derin olacaktır. İş gücü esnekleşecek, sermayeyi derinleştireceğiz. Detaya boğmayacağım. İlerleme var. Ama bazı kalemlerde sıkıntı var. Halka açıklıkta gerideyiz. Çok adım attık, meyvelerini toplamaya başladık. Global finansal merkezler endeksinde biz 72. Sırada idik 42. Sıraya yükseldik. 2018 de hedef 25. Sıraya çıkmaktır. Gelişmişlik endeksinde ilerledik. İlk 30’a da gireceğiz. Enerjide dışa bağımlıyız. Cari açığın en önemli sebebi budur. Yüzde 74 dışarı bağımlığıyız. 55 milyar dolar enerji aldık. Cari açık 46 milyar dolar iken bu kadar dışarıdan enerji aldık. Yenilenebilir enerji kaynaklarına eğileceğiz. Yılda kurulu elektrik kapasitesini 6 bin 500 megawatt arttırıyor. Bunun büyük kısmı yerli kaynaklara kuruluyor. Katma değer zincirinde gerideyiz. Mutlaka yükselmek gerekiyor. Ar-Ge’ye yatırım yapıyoruz. Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı çok düşüktür. Hala Milli Gelirin yüzde 1’inden azdır. Çok iyi ülkelerde 5 seviyesindedir. 2018 de 1.8 olacak. 2023 de yüzde 3 e çıkartacağız. Bir patent bulup gelir elde eden firma bundan elde ettiği gelirin yüzde 50 sini matrahtan düşebiliyor. Dönüşüm programının en önemli zincirini katma değerini yükseltme çalışması vardır. Patent, markalaşmada biraz ilerleme var. Patente gerideyiz. Endüstriyel tasarımda iyi noktadayız. Markalaşmada birinci sıraya yükseliyoruz. Bütün bunları yapıp haksız rekabet, kayıt dışı devam edemez. En öncelikli konulardan bir tanesidir. Yeni bir eylem planımız var. Kayıt dışı ekonomiyi 5 puan düşürmek, kayıt dışı istihdamı düşürmektir. Ama hala çalışanların 3 de 1 kayıt dışıdır. Ekonominin de 4 de 1’inden fazlası kayıt dışıdır” şeklinde konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz