Manda ve himaye sistemi nedir? İlk kez nerede reddedildi?

Manda ve himaye sistemi, bir devletin bağımsızlığını sınırlayarak başka bir devlete yönetim ve denetim hakkı vermesi anlamına gelir. Bu sistem özellikle Birinci Dünya Savaşı sonrasında Milletler Cemiyeti tarafından uygulanmaya başlandı. Türkiye, Sevr Antlaşması'nda kendisine dayatılan manda yönetimini 1920'lerde Kurtuluş Savaşı sırasında reddetti. Türk halkı bağımsızlık mücadelesini sürdürerek manda şartlarını kabul etmedi. Peki, manda ve himaye sistemi nedir? İlk kez nerede reddedildi?

1920'lerde Sevr Antlaşması ile Türkiye'ye dayatılmak istenen manda ve himaye sistemi, Türk halkı tarafından kabul edilmedi. Bu sistem, bir bölgenin başka bir devletin denetiminde olmasını ve bağımsızlığının kısıtlanmasını öngörür. Milletler Cemiyeti tarafından uygulanan bu sistem, özellikle savaş sonrası dönemde bazı yenilmiş devletler için gündeme geldi. Ancak Türkiye, Misak-ı Milli çerçevesinde bağımsızlık mücadelesini sürdürerek manda koşullarını reddetti ve tam bağımsızlık için kararlı bir şekilde direndi.

Reklam
Reklam

Manda ve himaye sistemi nedir?

Manda ve himaye sistemi, bir devletin başka bir devletin yönetimine veya denetimine girmesi anlamına gelir. Bu sistem, özellikle bağımsızlık kazanmamış ancak bağımsızlık yolunda olan topraklar için uygulanır. Manda, genellikle bir bölgenin uluslararası denetim altında olmasını ve yönetiminin bir başka ülke tarafından yapılmasını ifade eder. Himaye ise benzer bir şekilde ancak daha az bağımsızlık kaybı ile bir bölgenin dış ilişkilerinin askeri savunmasının ve bazen iç yönetiminin başka bir devlet tarafından düzenlenmesidir.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında, özellikle Milletler Cemiyeti tarafından yenilen devletlere uygulanan manda ve himaye sistemleri yaygınlaştı. Bu sistem, bir bölgenin devletin kendi egemenliği altında olmaksızın başka bir ülkenin kontrolü altında tutulmasını öngörüyordu. Genellikle gelişmemiş veya geri kalmış olarak tanımlanan bölgeler gelişmiş devletlerin denetimine bırakılmaktaydı. Manda yönetimi, belirli bir süre zarfında o bölgenin kendi kendini yönetebilmesi için eğitilmesini ve gelişmesini hedeflese de çoğunlukla halkın bağımsızlık taleplerine karşı bir engel teşkil ediyordu.

Reklam
Reklam

Türkiye, 1920'deki Sevr Antlaşması ile dayatılan manda yönetimini reddetti. Sevr Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu'nun son bulmasının ardından Türkiye'yi manda altına almaya yönelik bir planı içeriyordu. Ancak Türk halkı ve Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğindeki Kurtuluş Savaşı, bu antlaşmanın hükümlerine karşı direndi. Misak-ı Milli çerçevesinde manda ve himaye şartları kesin bir şekilde reddedildi ve Türkiye tam bağımsızlık yolunda büyük bir zafer kazandı. Bu reddedilme, manda ve himaye sisteminin Türkiye için başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oldu.

Manda ve himaye sistemi ilk kez nerede reddedildi?

Manda ve himaye sistemi, ilk kez 1919 yılında Erzurum Kongresi'nde reddedilmiştir.

1920'de Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasının ardından Sevr Antlaşması ile Türkiye’ye manda yönetimi önerilmişti. Bu antlaşma, Anadolu topraklarının büyük bir kısmını yabancı devletlerin denetimine bırakmayı amaçlıyordu. Ancak Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk halkı, bağımsızlık mücadelesini sürdürerek bu koşulları kesin bir şekilde reddetti. Manda ve himaye şartları, Türk milletinin ulusal egemenlik ve bağımsızlık talepleriyle çatışıyordu.

Reklam
Reklam

Kurtuluş Savaşı sırasında Misak-ı Milli çerçevesinde Türkiye bu dayatmalara karşı güçlü bir direniş gösterdi. Türk halkının bağımsızlık mücadelesi sadece ülke içinde değil uluslararası alanda da manda sisteminin reddedilmesini sağladı. Bu manda ve himaye sisteminin ilk büyük başarısızlıkla karşılaştığı ve reddedildiği örnektir. Türkiye, tam bağımsızlık için kararlılıkla mücadele ederek Sevr Antlaşması'nı geçersiz kıldı ve Lozan Antlaşması ile bağımsızlığını kazandı.

Manda ve himaye sistemine örnekler arasında, Fransa'nın Suriye ve Lübnan'ı 1920'deki manda yönetimi, Birleşik Krallık'ın Irak ve Filistin'i 1920-1948 yılları arasında yönetmesi ve Almanya'nın eski kolonisi Namibya sayılabilir. Bu bölgelerde yerel halklar, bağımsızlık mücadelesi verirken dış güçler bölgeyi denetim altında tutmuş ve yerel yönetimleri sınırlı bir şekilde yetkilendirmiştir.

Anahtar Kelimeler: