Türk bankacılık sektörünün herhangi bir şekilde döviz riski bulunmadığını vurgulayan ekonomistler, sosyal medya üzerinden yapılan manipülatif paylaşımlara dikkati çekerek, döviz mevduatlarının belli bir kur üzerinden TL’ye çevrileceği, döviz veya TL mevduatlarına el konulacağı gibi söylentilerin asla gerçeği yansıtmadığını vurguladı.
Türkiye Varlık Fonu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin 2001 krizinin Türkiye için çok önemli derslerin çıkarıldığı kritik bir dönem olduğunu belirterek "Krizin, ödettiği bedel kadar Türkiye'ye kazandırdığı çok önemli tecrübeler oldu. Bunun en önemlisi bankacılık sektöründe yapılan düzenlemeler çerçevesinde açık pozisyonların kapatılması oldu. Türk bankacılık sektörünün herhangi bir şekilde döviz riski bulunmamaktadır." ifadelerini kullandı.
2001 krizinden çıkarılan derslerle BDDK ve siyasal yöneticilerin gerekli yasal düzenlemeleri yaptığını anımsatan Alkin, böylece sektörün açık pozisyon taşımasının önlendiği ve kurlardaki hareketlerden bankaların bilançosunun direkt olarak etkilenecek diye bir endişenin ortadan kalktığını söyledi.
Alkin, 2001'de BDDK ve diğer kurumların krize karşı koordineli çalışma kültürüne sahip olmadığını kaydederek, bugün kurulduğu günden bu yana bankacılık sistemini düzenleyen ve etkin denetlenmesi noktasında tecrübe kazanmış bir BDDK'nın olduğunun altını çizdi.
Kurumların edindiği tecrübeler ışığında geçen perşembeden bu yana derslerine iyi çalıştığı ve pazar gecesinden itibaren koordineli bir şekilde açıklamalar yaptıklarını anımsatan Alkin, bu adımların, ekonomi aktörlerinin yalnız bırakılmayacağı mesajını verdiğini söyledi.
Alkin, ekonominin yüzde 50'sinin psikoloji yönetimi olduğunu vurgulayarak, cuma gününden bu yana seri bir şekilde toplantılar yapan ve alınan kararları hayata geçiren ekonomi yönetiminin, piyasa psikolojisini etkili bir şekilde yönettiğini dile getirdi.
"Cezalar manipülatif haberleri yapanlara karşı en ağır şekilde uygulamalı"
SPK, BDDK gibi Türkiye'yi manipülatif, ekonomik savaşa sürükleyen çevrelerle temas içinde olan veya onların emirleri altında olduğu düşünülen tüm internet haberleşme kanalları ve sosyal medya hesaplarına karşı etkin bir tarama, tespit ve cezalandırma sürecini yürütmesi gerektiğini söyleyen Alkin değerlendirmesine şöyle devam etti:
"Güçlendirilmiş iletişim stratejisinin bir boyutu da ekonomi yönetiminin aldığı tedbirlerin etkinliğini kırmaya yönelik, ekonominin zor durumda olduğu izlenimini vermeye çalışan kişi ve sosyal medya hesaplarına asla izin vermeyecek gözetim ağının çalışması gerekiyor. Kurumların yasalarda yer alan ama bugüne kadar çok fazla uygulamadıkları tüm cezaların, manipülatif haberleri yapanlara, sosyal medyada yalan yanlış söylemlerle provokasyon yapanlara karşı en ağır şekilde uygulanması gerekmektedir."
Alkin, vatandaşların da yetkili kurumların açıklamalarının dışında sosyal medyada kaynağı belirsiz haber ve açıklamaları dikkate almamaları, bu gibi ekonomimizi zor sokma hedefiyle çalışan kişi ve grupların oyunlarına gelmemelerinin kritik önemde olduğunu dile getirdi. ,
Regülatörlerin böyle zamanlarda alıştıklarında daha fazla piyasa diyaloğuna önem vermelerinin çok önemli olduğunu kaydeden Alkin, "Genelikle bu konularda muhafazakar kurumlardır, konuşmaktan hoşlanmazlar, ancak etkin yönetim adına diyalog güçlü tutulmalı. Alınan kararların etkili ve isabetli olması kadar bunun kurumsal iletişim stratejisinin de aynı ölçüde etkili olması bir o kadar önemlidir. Ekonomi yönetiminin bu meşakkatli süreci güçlendirilmiş bir iletişim stratejisi ile yönetmesi hayati önem taşımaktadır." dedi.
"Tasarruflar için en güvenilir alan bankalar"
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. İsmet Demirkol da son günlerde bankacılık sektörünün üzerine sosyal medya üzerinden aslı, astarı olmayan, gerçeği yansıtmayan açıklamalar yapıldığını belirterek, "Öncelikle belirtmek gerekirse bankalarımız çok sağlam durumdadır. Döviz mevduatlarının belli bir kur üzerinden TL’ye çevrileceği, döviz veya TL mevduatlarına el konulacağı gibi söylentiler asla gerçeği yansıtmamaktadır, Türk Bankacılık Sistemi, BDDK ve SPK ile koordineli hareket etmektedir." şeklinde konuştu.
Şu an içinden geçtiğimiz sürecin 2001 krizinden en temel farkının bankacılık sisteminin açık pozisyon riskinin bulunmaması olduğunun altını çizen Demirkol, dolayısıyla tasarruflar için en güvenilir alanın bankalar olduğunun unutulmaması gerektiğini ifade etti.
Demirkol, finansal kesim dışında 217 milyar dolar civarında açık pozisyon bulunduğunu, ancak kısa vadeli olarak reel sektörün net 7 milyar dolar civarında artı pozisyonda olduğunu anımsatarak,değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
"Bir başka ifade ile, bir yıla kadar döviz borçlarının ödenebilmesi ve çevrilebilmesi mümkün gözükmektedir, uzun vadeli dış borçlarımızın ödenebilmesi için üretime dayalı, yüksek teknoloji ve katma değerli yatırımlar desteklenerek kur riskinin önüne geçilmesi gerekmekte olup, toplumun tüm kesimlerinin sağduyulu hareket etmesi gerekmektedir."
"Sosyal medya üzerinden yürütülen dedikodu tabanlı haberlerin hiçbiri gerçeği yansıtmıyor"
AA Finans Analisti ve Stratejist Cüneyt Paksoy ise son dönemde iktisadi ve ekonomik temellerden uzak, özellikle kur üzerinden gelişen ve spekülatif şekilde ilerleyen fiyatlamaların Türkiye ekonomisinin gerçeğini ve temel dinamiklerini yansıtmadığını vurguladı.
Türkiye kamu maliyesinin görece güçlü bir durumda olduğunun altını çizen Paksoy, "Toplam borcun GSYH'ya oranı hala normal düzeylerde ve birçok Avrupa ülkesinden daha iyi durumda. Son dönemde açıklanan mali tedbirler, sıkı maliye politikası vurgusu ve enflasyonla mücadelede mali disipline sadık kalınacağı söylemi bu alanda bugüne kadar işleyen pozitif çıpa ortamının devamı anlamında önemli detaylardır." dedi.
Paksoy, Türkiye'nin ikinci önemli çıpasının güçlü bankacılık sistemi olduğunu belirterek, özellikle sosyal medya üzerinden yürütülen eleştiri, dedikodu tabanlı haberlerin hiçbirinin gerçeği yansıtmadığını kaydetti.
Bankacılık sisteminin eş zamanlı olarak BBDK tarafından takip edildiğini ve olası sorunların sürekli bankalar birliği ile istişare edildiğini ifade eden Paksoy, "Zaman zaman gerçekleşen stres testleri ile bankacılık sisteminde döviz açığı problemi olmadığı görülmekte ve ciddi finansal şoklara dayanabilme kapasitesi eş zamanlı ölçülmektedir." şeklinde konuştu.
Cüneyt Paksoy, bankacılık sisteminin kendi içsel dinamikleri ve temel rasyoları ile kısa-orta vade adına önemli bir problem yaşama riskinin masada olmadığını, BBDK'nın sermaye yeterlilik rasyosu tarafında bankacılık sistemini rahatlatma adına kullanabileceği hala önemli bir alan bulunduğunu dile getirdi.
"Vatandaşlar yetkili mercilerden gelen açıklamaları dikkate almalı"
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'ndan (SETA) yapılan açıklamaya göre ise, finans piyasalarında son derece spekülatif bir dönem yaşandığı belirtildi.
BDDK'nın bankalarla olağanüstü toplantı yaptığı, dolar kurunun sabitlenmesi, dövizlerin devlet eliyle TL'ye çevrilmesi gibi asılsız haberlerin bazı çevrelerce özellikle dolaşıma sokulduğu belirtilen açıklamada, "Manipülatif haberleri ortaya çıkaranlarla ilgili Mali Suçları Araştırma Kurulu'nun (MASAK) inceleme başlatacağını açıklaması bu tür şayiaların önüne geçmek için yerinde bir hamledir. Ekonomi yönetiminin ve kurumlarının piyasalarla iletişim kanallarını etkin bir şekilde kullanması durumunda bu tür manipülatif haberlerin önüne ciddi ölçüde geçilebilir." ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada vatandaşların ilgili kamu kurumlarının resmi açıklamalarını dikkate alarak hareket etmesi gerektiği belirtilerek, "Puslu havalar spekülatörlerin en sevdiği dönemlerdir. Piyasalarda oynaklığın yüksek olduğu böyle dönemlerde manipülatif haber akışını ve spekülatörlerin hareketlerini takip ederek yatırım pozisyonu almak yerli yatırımcıların ciddi maddi zararlarla karşılaşmasına neden olabilir. Bundan dolayı bu gibi durumlarda vatandaşların yetkili mercilerden gelecek açıklamaları dikkate alarak yatırım pozisyonlarını şekillendirmeleri gerekmektedir." değerlendirmesinde bulunuldu.
Bankacılar da mevduatlara ilişkin iddiaları yalanlamıştı
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali de yaptığı açıklamada açık pozisyon ve kurlardaki artışın etkilerine ilişkin, bankacılık sisteminde açık pozisyon olmadığına dikkati çekerek, "Finansal kesimin dışında ise açık pozisyon var. Bu da 217 milyar dolar seviyesinde. Bu rakam bizi ilk bakışta çok ürkütüyor gözükse de kısa vadede reel sektörün 6,5 milyar dolar net artı pozisyonu var. Hem ekonominin hem reel sektörün kendisinin, o dönem içerisinde birtakım karşı tedbirleri alabilecek imkanları var." ifadelerini kullanmıştı.
Bali, hesaplara el konulacağı yönündeki iddialarla ilgili olarak da şu yorumu yapmıştı:
"Bugüne kadar katıldığım resmi nitelikli hiçbir toplantıda bu konunun safsata boyutundan öte değerlendirildiğine tanık olmadım. Ama bu değişik şekillerde çoğaltılıyor. Sosyal medya, bu konuda olağanüstü bir alan haline gelmiş durumda. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Düyun-u Umumiye döneminden kalmış borçlarını ödeyen, tarihin hiçbir döneminde bu tarz bir eyleme girmemiş olan bir ülke… Bunun düşünülmesi bile doğru değil. Bunun düşünülmediğini ifade etmek bile risktir bu piyasalarda. Böyle bir tablo yok."
Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Ümit Leblebici de BDDK ve Merkez Bankası tarafından alınan önlemlerin işe yaradığını görmeye başladıklarına değinerek, "Genel olarak döviz kuruna yönelik halkımızın alım talebi yok. Normal akışına dönmeye başladık. Bunun üzerinde alınacak gerekli önlemler de BDDK ve Merkez Bankası tarafından kurgulanır ve alınır. Birkaç gün içinde piyasanın daha normale dönmesini bekliyoruz." dedi.
Leblebici, mevduata el konulacağı iddialarına ilişkin ise ,"Bunlar aslı astarı olmayan, spekülatif haberler. Zaten Cumhurbaşkanımız 'biz hiç bir şekilde serbest piyasa ekonomisinden taviz vermeyeceğiz' dedi. Bundan daha öte iyi niyet gösterilebilecek bir cümle yok diye düşünüyorum." ifadelerine kullandı. AA