Manyas Gölü yakınlarında heyecanlandıran kazı

Balıkesir'de Manyas Gölü yakınlarında yürütülen arkeolojik yüzey araştırmalarında, 300 bin yıllık olabileceği düşünülen bir alan tespit edildi - İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarihöncesi Arkeolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eylem Özdoğan: "Bandırma'nın güneyinde Manyas Gölü'nün hemen doğusunda, insanlığın ilk aşamalarını yansıtan avcı-toplayıcılara ilişkin somut bulgularla karşılaşıldı" - "Paleolitik Çağ insanları, konar-göçer bir hayat sürdürüldüklerinden söz konusu bölgeyi geçici sürelerle kullanmış, belki de çakmaktaşının bol olduğu bu mevkiye alet yapmak için uğramış olmalıdır"

BALIKESİR (AA) - BÜŞRA NUR ÖZCAN - Marmara'nın güneyinde, Balıkesir'deki Manyas Gölü'nün doğusunda 300 bin yıllık olabileceği düşünülen buluntulara rastlandı.

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi Tarihöncesi Arkeolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eylem Özdoğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Marmara Bölgesi'nin, yoğun kentleşme ve sanayileşmesine karşın Türkiye'nin arkeolojik açıdan az araştırılmış bölgelerinin başında geldiğini söyledi.

Manyas Gölü'nün doğu kıyısında geçen yıl 10 kişilik ekiple arkeolojik yüzey araştırmalarına başlandığını belirten Özdoğan, "Yüzey araştırmalarına, bu bilgi eksikliğini doldurmak, özellikle de konar-göçer bir yaşamdan yerleşik ve üretici bir yaşama geçişe ilişkin ayrıntılı bulgulara ulaşmak amacıyla başlandı." diye konuştu.

Reklam
Reklam

Çalışmalara bu yıl da devam edildiğini aktaran Özdoğan, "Araştırmalar kapsamında, Kuzeybatı Anadolu'daki tarih öncesi dönem toplumlarıyla ilgili yeni sonuçlara ulaşıldı." dedi.
\

- "Avcı-toplayıcılara ait zengin bulgular"

Özdoğan, çalışmaların henüz ikinci yılını tamamlamış olmasına karşın, önemli sonuçlar vermeye başladığını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Bandırma'nın güneyinde Manyas Gölü'nün hemen doğusunda, insanlığın ilk aşamalarını yansıtan avcı-toplayıcılara ilişkin somut bulgularla karşılaşıldı. Bölgede, Orta Paleolitik ve Üst Paleolitik çağlara tarihlenen bir buluntu yeri keşfedildi. Malzemenin yoğunluğu dolayısıyla buranın bir kamp ya da işlik olabileceği düşünülüyor."

Paleolitik Çağ insanının, yaşamını, ağırlıklı olarak çakmaktaşından biçimlendirilmiş aletlere bağlı olarak sürdürdüğüne dikkati çeken Özdoğan, şöyle devam etti:

"Manyas Gölü'nün doğusundan gelen bulgular, ağırlıklı olarak Orta Paleolitik Çağ'a tarihlenmekte ve taş aletlerdeki çeşitlemenin ilk aşamalarını yansıtmaktadır. Ancak bazı taş buluntular, aynı alanın olasılıkla Üst Paleolitik Çağ'ın sonlarında da kullanılmış olabileceğini düşündürüyor. Paleolitik Çağ insanları, konar-göçer bir hayat sürdürüldüklerinden söz konusu bölgeyi geçici sürelerle kullanmış, belki de çakmaktaşının bol olduğu bu mevkiye alet yapmak için uğramış olmalıdır. Alanda gerek dönemsel gerekse de yerleşme özelliğiyle ilgili daha net sonuçlara, çalışmanın ilerleyen yıllarında ulaşılacağını öngörüyoruz."

Reklam
Reklam

Söz konusu bölgede, insanlık tarihinin önemli kırılmalarından biri olan avcı ve toplayıcılığa dayalı konar-göçer yaşamdan yerleşik çiftçilere dönüşüm sürecini yansıtan yerleşimler de bulunduğunu vurgulayan Özdoğan, "Günümüzden yaklaşık 9-11 bin yıl öncesine tarihlendiği düşünülen bu yerleşimler, bölgedeki yarı yerleşik ve ilk yerleşik yerel toplumları yansıtan buluntulara sahip." dedi.

- "Batı Anadolu'nun bilinen en eski yerleşimleri olmaya aday"

Özdoğan, yerleşik yaşamın başlamasıyla insanın alet çantasının giderek çeşitlendiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Maden kullanımından dört-beş bin yıl öncesine tarihlenen ve 'Neolitik Dönem' olarak adlandırılan bir sürece tarihlenen ilk yerleşik toplumlar, besin üretimini de gerçekleştirerek, günümüzün uygarlığına evrilen sürecin de ilk adımlarını atmıştır. Manyas Gölü'nün doğu yakasında izlerine rastlanan söz konusu yerleşimler, Batı Anadolu'da çok az bilinen bu sürece ilişkin somut kanıtları ortaya koyuyor ve Batı Anadolu'nun bilinen en eski yerleşimleri olmaya aday durumundalar. Gölün hemen doğu kıyısında, birbirine yakın konumdaki bu yerleşimler, olasılıkla belirli bir zaman dilimi içeresinde ardışık olarak kullanılmıştı. Bu bakımdan birbirinden tamamen bağımsız olarak değil, bir süreci, belki de kesintisiz olarak yansıtan yerler olarak değerlendirilmeli."

Reklam
Reklam

Bulunan aletlere değinen Özdoğan, "Yongalanmış taş aletler ile sürtmetaş teknolojisi kullanılarak yapılan baltalar ya da öğütme taşları, söz konusu arkeolojik alanın niteliğine ilişkin başlıca somut kanıtları oluşturmakta. Yerleşimlerin süresi, konut gelenekleri, beslenme şekilleri gibi ayrıntılara ulaşmak, yapılacak kazılarla mümkün." ifadelerini kullandı.

Özdoğan, Bandırma Belediyesi tarafından desteklenen çalışmaların devam edeceğini de sözlerine ekledi.

Anahtar Kelimeler: