Kan donduran olay, 19 Ocak'ta Uluslararası İpekyolu'nun Artuklu ilçesi kırsal Yeniköy Mahallesi mevkisinde meydana geldi. Diyarbakır'a gitmek için Irak'ın Duhok kentinden yola çıkan, içinde akraba olan 5 kişinin bulunduğu cipi durduran başka bir araçtaki şüpheliler, kurşun yağdırıp, kaçtı. Ciptekilerden Hındreen Abdullah Salih (39), Waheda Haedar Jasim (63) ve Abdullah Saleh Mustafa (69) olay yerinde, Chiman Shaheen Khalid (75) ile Ahmed Jalaladeen İbrahim (45) ise kaldırıldıkları hastanelerde hayatını kaybetti. Cenazeler, işlemlerin ardından Irak'a gönderilerek defnedildi.
Jandarmanın yaptığı çalışmayla kamera kayıtlarından olaya karıştıkları tespit edilen Murat Yiğit, Faris Akseven ve Abdullah Kaplan, evlerine yapılan baskınla yakalandı. Daha sonra şüphelilere silahları temin ettiği belirlenen İbrahim Doğan da yakalanarak gözaltına alındı. Şüpheliler işlemlerinin ardından sevk edildikleri adliyede çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.
Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmanın tamamlanmasının ardından hazırlanan iddianame, Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. İddianamede, tutuklu sanıklar Murat Yiğit, Faris Akseven ve Abdullah Kaplan hakkında ‘kasten adam öldürme’, ‘nitelikli yağma’ ve ‘ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alma, taşıma veya bulundurma’ suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 11 yıldan 18'er yıla kadar hapis cezası, İbrahim Doğan’a da ‘izinsiz olarak ateşli silah ve mermileri ülkeye sokma imal etme, nakletme ve satma’ suçundan 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası istendi.
Avukatlarının itirazı sonucu, tutuklu bulunanlardan Murat Yiğit ve İbrahim Doğan, tensip zaptı kararı ile adli kontrol hükümleri ve yurt dışına çıkma yasağı tedbirleriyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün görülen davanın ilk duruşmasında tutuklu sanıklar Abdullah Kaplan, Faris Akseven ile tutuksuz sanık Murat Yiğit ve İbrahim Doğan hazır bulundu. Duruşmada ilk olarak söz alan tutuklu sanıklar Faris Akseven ile Abdullah Kaplan iddiaları kabul etmeyerek birbirlerini suçladı. Faris Akseven, “Ben yapmadığım bir şeyle suçlanıyorum. Abdullah Kaplan bana ‘dayı’ diyordu, şimdi zora girince ‘bu adam’ diye hitap ediyor. Beni Tolga aradı; 'Abdullah daha önce bu işleri çok yaptı, sizden 2'ye 5 istiyorum' dedi. Abdullah'a kimseyi öldürmeyeceğimi söyledim ama o emir geldiğini ve kabul etmesek aileme zarar vereceklerini söyledi. Bunun üzerine kabul ettim. Abdullah da Tolga'nın söylediği gibi Irak'tan gelen bir aileyi öldürmemiz gerektiğini söyledi" ifadelerini kullandı.
Duruşmada savunma yapan sanık Abdullah Kaplan da, cinayetleri Faris’in işlediğini savunarak, “Faris işledi, benim üzerime attı. Yolda giderken 'öndeki arabanın tekeri patlak' dedi. Arabayı durdurdu, sonra arabadakileri öldürdü. Neden yaptığını sordum, beni de öldürmekle tehdit etti. Faris bana Irak numarasından bir şey yazıp, diğer numarasından atmasını söylüyordu. Olaydan haberim yoktu. Yolda aracı durdurunca haberim oldu. Faris hava atmak için beni farklı isimlerle tanıtıyordu. Irak'tan biri ile konuşuyordu. Kim olduğunu bilmiyorum. Olay sonrasında da arabadan indi, müziğin sesini açmamı istedi. Telefonla konuştu, duymamamı istedi. Faris istediği için kendimizi devlet adına çalışan kişiler olarak tanıtıyorduk. Irak'taki sevgilisine hava atmak için bunu yapıyordu. İki Irak numarası vardı. Bana Irak numarasından mesajları o yazıyordu, ben de onun yazdıklarını, onun Türkiye numarasına atıyordum. Faris'in kullandığı Irak numarası bulunursa her şey ortaya çıkar. Ben itiraf edince Faris konuşmaya başladı” dedi.
Tercüman yardımıyla Kürtçe ifade veren Iraklı Harbi Jalaladeen, saldırıda ağabeyi Ahmed Jalaladeen İbrahim’i kaybettiğini söyledi. Harbi Jalaladeen, “Mahkemeden hakikati ortaya çıkarmasını istiyoruz. Mahkemeye teşekkür ediyorum. Uzun bir zamandır bu anı bekliyorduk. İnanıyoruz ki; Türk mahkemeleri bu olayın ardındaki hakikati bulacaktır. Bu katliama katılan herkesin, suça dahil olanların tamamının mahkemenin huzuruna getirilip cezalandırılmasını istiyoruz. Bu katliamın müsebbibi kim ise kim azmettiricisi ise bunun açıklanmasını istiyoruz. Biz bu olayın bir soygun olayı olmadığını düşünüyoruz. Bu katliamdır, hırsızlık olayı değildir. Biz bu olayın arkasında birilerinin yönlendirmesi olduğunu düşünüyoruz. Bunların katlettiği kişiler alimdir. Eğer bir plan olmasaydı bu alimleri kimse öldürmezdi. Olayın tüm detaylarıyla açıklanması gerekiyor” diye konuştu.
Harbi Jalaladeen, mahkeme başkanının ‘Siz neden şüpheleniyorsunuz?’ sorusu üzerine, “Biz bilmiyoruz ama belki siyasi bir sebep belki terör olayı olabilir. Çünkü bu olay kesinlikle tasarlanmış bir olaydır. Bize göre bu hakikatin ortaya çıkarılması gerekiyor. Arabayı kiralayan, silahı satan, olaya dahil olan herkesin cezalandırılmasını istiyoruz. Bunlara en yüksek ceza verilmeli. Biz Türk yargısına güveniyoruz. Biz aileler arasında kan davası gibi kötü şeyler gelişmesini istemiyoruz. Bize yapılan bu zulme karşı şehitlerimiz için gereken yapılmalı. Bunlar vahşi, bunların yaptığı vahşet. Biz Türkiye’de kanunların üstün olduğunu biliyoruz. Bu güvenle halkımızı teskin ediyoruz. Eğer kanunlar gerekeni yapmazsa biz kendi akrabalarımızı, kendi halkımızı tutamayız. Fakat mahkemeye güveniyoruz. Kafamdaki soru şu: Bunlar hırsızlık yapmak istedilerse neden parayı almadılar? Bir de şunu merak ediyorum: Zanlılar kurbanları tanıyorlar mıydı? Biz bu insanların en ağır cezayı almalarını istiyoruz. Bütün Kürt halkı bu mahkemenin sonucunu bekliyor. Onlardan şikayetçi ve davacıyım" dedi.
Rassan Reşit Jalaladeen de “Biliyoruz idam yok ama istisna olarak bunların idam edilmesini istiyoruz” diye konuştu.
Daha sonra ailelerin avukatları söz aldı. Olayın siyasi bir nedeni olabileceğini, bunun araştırılması gerektiğini belirten Avukat Mehmet Okatan, “Her ne kadar öyle görünse de bu sıradan bir gasp olayı değil. Aynı 90’larda olduğu gibi işlenen siyasi cinayetlerden biridir. Bu sıradan bir gasp değil, burada salonda bulunanlar da sıradan kişiler fakat tetikçidirler. Özellikle Faris’in Duhok’ta çalışıyor olması bu olayla ilgili bir istihbarat için olabilir. Bu cinayetin arkasında siyasi saikler vardır. HTS kayıtlarının geriye yönelik en az 5 yıl tarama yapılmasını istiyoruz ve bunların hangi terör örgütüyle ne tür bir bağlantılarının olduğunun araştırılmasını istiyoruz. Bu olayla ilgili Duhok’ta 3 kişi gözaltına alınmış ve 4 ay sonra serbest bırakılmış. Sanıklardan Abdullah Kaplan ifadesinde 2016 yılında PKK tarafından kaçırılıp serbest bırakıldığını söylüyor. Bu olayın araştırılmasını talep ediyoruz” dedi.
Sanıkların ve şikayetçi tarafın dinlenmesinin ardından mahkeme heyeti, verdiği kısa aranın ardından tutuklu sanıklar Faris Akseven ile Abdullah Kaplan’ın mevcut delil durumu, suçun vasıf ve mahiyeti ile kaçma şüphesini gerekçe göstererek tutukluluk hallerinin devamına karar verdi, duruşmayı 20 Ekim'e erteledi.
Duruşma sonrası açıklamalarda bulunan maktul ailelerin avukatı Mehmet Okatan, “Olay, basit bir soygun olamayacak kadar farklı bir şekilde işlenmiş. İşleniş tarzı, bir soygun en fazla havaya ateş edilir, belki ayağına sıkılır, omzuna sıkılır, gasp edilir. Ama burada 5 kişinin kafalarına sıkılmış, bazılarının birden fazla kafasında mermi izi var. Olaydaki kişiler de önemli, özellikle müvekkillerimden birisi Irak’ın kuzeyinde önde gelen alimlerinden bir tanesi. Sivil Toplum Kuruluşu temsilcidir. Onun da öldürülmüş olması sebebiyle arkasında siyasi saik olabileceğini düşünüyoruz” dedi.
(DHA)