Mardin'de, "28 Şubat'tan Günümüze Üniversitelerde Yönetim Problemeleri" Konferansı

Mardin'de Kadim Akademi Derneği tarafından "28 Şubat'tan Günümüze Üniversitelerde Yönetim Problemeleri" konferansı düzenlendi. Kadim Akademi'nin Mardin'deki merkezinde düzenlenen konferansta konuşan Artuklu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, üniversitelerin askeri darbeler sebebiyle büyük zarar gördüğünü belirtti. O dönemlerde üniversitelerin ağır bir şekilde cezalandırıldığını dile getiren Ağırakça, şöyle konuştu: "12 Eylül döneminde üniversitelerdeki öğretim üyeleri, araştırma görevlileri ve öğrencileri çok mağdur edildi. Öğretim görevlilerinin maaşlarının yarıya indirilmesiyle çok ağır cezalandırıldı ve üniversitelerde büyük çöküş meydana geldi. Çıkarılan 2547 sayılı kanunla rektörlere büyük imkanlar ve yetkiler verildi. Üniversitelerde ciddi bir akedemik zayıflama başladı. Öğretim üyeleri makale, akedemik dergi ve bilimsel yayınlar doğru dürüst çıkmaz oldu. Bir çok öğretim ve araştırma görevlisi ailesini geçindirmek için ek iş yapmak zorunda kaldı. Böylece akedemik çalışmaların kalitesi düşmeye başladı." İstanbul Üniversitesi'nde çalıştığı dönemde 28 Şubat sürecini yaşadığını anlatan Ağırakça, 28 Şubat süreciyle de üniversitelerin ve eğitimin büyük bir darbe aldığını belirtti. Ağırakça, 1994 yılında Recep Tayip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na seçilmesiyle Türkiye'de çok farklı bir dönem başladığını, Refah Partisi'nin 1995'te birinci parti durumuna geçmesiyle askerlerin tekrar devreye girdiğini ifade ederek "denildi. Ve 28 Şubat'a geldik" dedi. 28 Şubat sürecini hızlandıran etkenlere değinen Dekan Ağırakça, süreci hızlandıran etkenleri şöyle anlattı: "Üniversitelerde müthiş gelişmeler oldu. İyi bir kitle yetişiyordu. Bazı öğrencilerin, namaz kılanlarla, hatta başı örtülü olmadığı halde namaz kılanlarla ve başörtülülerle oturup kalkmaları üniversitelerde büyük bir İslamileşmenin başladığını gösteriyordu. Bu iyi gelişmelerin yanında Refah Partisi'nin birinci ve iktidar partisi olması askerlerin tepesini attırdı. 28 Şubatla birlikte üniversitelerdeki bu iyi gelişmeleri durdurmak için Türkiye'nin en büyük üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi'nden başladılar. Askeriyeye çok yakın olan bir adam buldular kendilerine. Her zaman kendileriyle çok iyi işbirliği yapan Kemal Alemdaroğlu'nu İstanbul Üniversitesi'ne rektör yaptılar. Kemal Alemdaroğlu, zavallı bir adamdı ve piyondu. Türkiye'de başörtüsü yasağını gerçekleştirme ve Türkiye'deki üniversitelerdeki gelişmeleri durdurmak üzere Kemal Alemdaroğlu, Milli Güvenlik Kurulu tarafından görevlendirilmiş bir piyondu. Gerçekten de o başörtüsü yasağını getirdiği gün Türkiye yeni bir döneme girdi ve yeni bir dönem yaşamaya başladı. Başörtüsü yasağını getirirken fazla tepki çekmemek için şöyle dediler; 'sadece başörtüsü yasağı değil, sakallar kesilecek, başörtüler çıkarılacak. Bunu kamuflaj etmek için kızlar mini etekle ve pantalonla da fakülteye gelinmeyecek' Tüm tepkilere rağmen başörtüsü yasağı uygulandı." Başörtü yasağının uygulanmasından sonra Alemdaroğlu ve yardımcısı Prof. Dr. Fatma Nur Serter'in başörtülü kızlara "kan kusturduğunu" belirten Ağırakça, o dönemde başörtülüler için ikna odaları yapıldığını, başörtülü öğrencilerin başını açması için ikna baskıları çalışmaları başlatıldığını bunun neticesinde bazı kız öğrencileri başını açarken bazılarının da başını açmayarak okuldan atılmaya razı olduğunu kaydetti. Ağırakça, 28 Şubat sürecinde, eşi başörtülü olan ve namaz kılan öğretim üyeleri hakkında uyduruk bahenelerle açılan soruşturmalar üzerine bir kısmının emekli olduğunu bir kısmının da meslekten atıldığını, bir kısmının da üniversitenin başka illerdeki bölümlerine gönderilerek pasifize edildiğini kaydetti.