Kült bilimkurgu filmi Matrix’te olduğu gibi bir simülasyonda mı yaşıyoruz? Bilim insanları bu sorunun yanıtını araştırdı ve ortaya dikkat çeken sonuçlar çıktı. Popüler bilim dergisi Scientific American’da yayımlanan yeni bir analiz, insanların Matrix’deki gibi bir simülasyonun içinde olma olasılığının yaklaşık yüzde 50 olduğunu ortaya koydu.
IGN’nin haberine göre söz konusu analizde, insanların simülasyonda yaşıyor olma ihtimali net biçimde hesaplandı. Simülasyon olasılığı yüzde 49,777778 olarak hesaplanırken, yaşadığımız dünyanın gerçek olma ihtimaliyse yüzde 50,222222 olarak belirlendi.
Analizde İsveçli Felsefeci Nick Bostrom'un 2003’te yayımladığı “Bir Bilgisayar Simülasyonunda mı Yaşıyorsunuz?” makalesine geniş yer verildi.
Bostrom, bu makalede üç önerme ortaya atmış ve bunlardan en az birinin doğru olabileceğini savunmuştu:
Birinci önerme şu: İnsan türünün, insan ötesi evreye (insanlığın aşırı gerçekçi simülasyonlar üretecek teknolojiye eriştiği nokta) ulaşamadan savaşlar ya da buna benzer nedenlerle yok olma ihtimali çok yüksek. İkinci önermeye göre bu evreye erişebilmiş herhangi bir medeniyet, kendi evrimsel tarihinin simülasyonunu yaratmaya ilgi duymaz. Üçüncü önermeye göreyse büyük ihtimalle bir bilgisayar simülasyonun içinde yaşıyoruz.
Yani Bossom’un bu ünlü teorisine insanlık eğer simülasyonda yaşamıyorsa, bu ilk iki olasılıktan birinin doğru olması gerekiyor.
Aslında bu teori, tıpkı Matrix serisinde olduğu gibi insanlığın “hesaplama gücünü” temel alıyor. Tüm yaşantımızı simüle edecek bir bilgisayar üretilmesi, ilk bakışta imkansız gibi görünüyor. Ancak böyle bir bilgisayar varsa onun bir parçası olduğumuz için onu fark etmemiz de imkansızlaşıyor.
Bu nedenle Bostom’un teorisi, simülasyonda yaşadığımız fikrine yaklaşık yüzde 50 ihtimal veriyor. Ve Columbia Üniversitesi astronomu David Kipping de Bostrom'un teorisini kendi hesaplamaları doğrultusunda bir rehber olarak kullanıyor.
Scientific American’ın analizinde ise Kipping’e atfedilen şu görüşlere yer veriliyor:
*Çalışmanın bir sonraki aşaması, başka gerçeklikler yaratabilen ‘doğurgan’ gerçekliklerle bunu yapamayan ‘kısır’ gerçeklikleri düşünmeyi gerektiriyor.
Gerçeklik hipotezi doğru olsaydı, kısır bir evrende yaşıyor olma ihtimalimiz yüzde 100 olurdu. Simülasyon hipotezinde bile simüle edilmiş çoğu gerçeklik ‘kısır’ olurdu. Zira simülasyonlar daha fazla simülasyon üretirse, sonraki her neslin ulaşabileceği bilgisayar/hesaplama gücü düşüyor.
Çünkü her birinin gerçekliği, bilinçli varlıkların bulunduğu başka simülasyonlar yaratmak için belirli bir hesaplama gücüne ihtiyaç duyuyor ve bu güç giderek azalıyor. Sonunda gereken hesaplama gücü ortadan kalkıyor.
Bunu Bayes teorisinde incelersek, temel gerçeklikte ya da bir simülasyonda olma olasılığı neredeyse aynı (yüzde 50'ye yüzde 50) oluyor. *
Kipping’in bu hipotezi Rus kültürünün ünlü matruşka bebeklerini anımsatıyor. Çünkü düzenekteki her bebeğin, bir öncekine sığabilmesi için küçülmesi gerekiyor.
Toparlamak gerekirse insanlık, bilinçli varlıkların bulunduğu kendi simülasyonunu hiç yaratmazsa, bir simülasyonda yaşıyor olma ihtimali de madalyonun "evet" kısmına yöneliyor. Çünkü eğer insanlar simülasyonun içindeyse, yeni bir simülasyon yaratamıyor.