Mayının korkunç yolculuğu

7 askerin şehit olduğu mayın patlamasıyla ilgili yargılanan Tuğgeneral Zeki Es ve Tümgeneral Gürbüz Kaya davası için hazırlanan bilirkişi raporu mayının korkunç yolculuğunu gözler önüne serdi.

2009'da Çukurca'da mayına basarak şehit olan 7 askerin ölümünü inceleyen askeri bilirkişi, operasyonda Ottawa Sözleşmesi ve TSK'nın kendi iç talimnamelerine aykırı olarak "kara mayını" kullanıldığını belirledi.
[** **](https://www.mynet.com/ses-kaydindan-korkunc-gercege-110100504867)
Hakkâri'nin Çukurca ilçesinde, 7 askerin şehit düşmesine neden olan mayın patlamasıyla ilgili dosyadan, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde de çok tartışmalara neden olacak tespit çıktı: "Operasyonda, yasalara ve Ottawa Sözleşmesi başta olmak üzere uluslararası sözleşmelere aykırı mayın düzenekleri kullanıldı." Sabah gazetesi, 27 Mayıs 2009'da, yıllardır girilemeyen Hantepe bölgesinde gerçekleştirilecek operasyona hazırlanan askeri birliğin sevki sırasında mayına basma sonucu 7 askerin şehit olduğu "Çukurca Dosyası"nın sır gibi saklanan belgelerine ulaştı. Halen Balyoz sanıklarından, dönemin Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya ile Tugay Komutanı Zeki Es arasındaki "o mayınlar bizimdi" içerikli telefon görüşmesiyle de hatırlanan olayla ilgili Askeri Savcılık, Tümgeneral Fahri Kır Başkanlığı'nda 4 kişilik bilirkişi heyeti oluşturdu.
**SÖZLEŞMELERE AYKIRI**
Bilirkişi raporunda, TSK'ya ait olduğu kabul edilen mayınların özelliği tartışıldı. Raporda, her durumda ancak ve ancak askeri personel tarafından uzaktan kumanda edilebilecek nitelikte mayınlar döşenebileceği belirtildikten sonra Çukurca'daki mayınların, üzerine basıldığında, askeri personelin müdahalesine gerek kalmadan patlayan bir sistemi bulunduğu kaydedildi. Bu özelliğin de mühimmatın "anti-personel kara mayını" niteliği taşımasına neden olduğu ifade edildi. Böyle bir emniyet tedbirinin yönetmeliklere, iç talimnamelere açıkça aykırı olduğu ifade edilen raporda, bu şekildeki tuzaklamanın anti-personel kara mayınlarının yasaklanmasını içeren Ottawa Sözleşmesi başta olmak üzere uluslararası sözleşmelere de aykırı olduğu vurgulandı. Raporda, Kara ve Jandarma komutanlıklarının farklı tarihlerde Ottawa Sözleşmesi'ni hatırlatan ve tüm birliklere dağıtılan iç emirlerine de yer verildi. Raporda, daha önceki operasyonlarda kullanılan ancak patlamadığı için terör örgütünün eline geçen 120 milimetrelik havan mermisinin TSK'ya karşı tuzaklandığı, yapılan keşifler sırasında bunun fark edildiği ancak olduğu yerde patlatılması gerekirken bunun yapılmadığı belirtildi. Düzenek etkisiz hale getirildikten sonra havan mermisinin içindeki patlayıcıdan oluşturulan mayının Tuğgeneral Zeki Es tarafından yeniden kullanıldığı belirtildi. Raporun en can alıcı cümlesi bu bölümde yer aldı. Teröristlerin yerleştirdiği bu mühimmatın yine teröristlere karşı önlem almak amacıyla kullanıldığı belirtilen raporda, "Mühimmatın basma düzeneği ile harekete geçecek şekilde tuzaklandığı, bunun mevcut mevzuata aykırı olduğu tespit edilmiştir" denildi.
**FARK EDİLDİ TEMİZLENDİ**
Dosyadaki diğer belge ve bunlara ilişkin tespitler de mayınların mevzuata aykırı olduğunun farkına varan Tuğgeneral Es'in, askerlerin öldüğü gecenin (patlama 23.30'da oldu) sabahına yakın, bölgedeki mayınları temizlettiğini ortaya koydu. Olayın hemen ertesi sabahı, yani 28 Mayıs'ta Çukurca Başsavcılığı'nın talimatıyla Hantepe'ye giden tim tarafından hazırlanan "Olay Yeri İnceleme Tutanağı" nda da mayınları mevzuata ve uluslararası sözleşmelere aykırı hale getiren basma düzeneğinin bulunamadığı, "Söz konusu basma düzeneği, Olay Yeri İnceleme Timi tarafından yapılan ayrıntılı inceleme sırasında bulunamamıştır" cümlesiyle aktarıldı. Olayı soruşturan askeri savcılık da, basma düzeneğinin imha edildiği tespitini yaptıktan sonra olay yeri inceleme ekibinin incelemesini, Zeki Es'in bu "temizlik faaliyeti"nden sonra yaptığının altını çizdi. Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde yargılanan sanıklar ısrarla "Patlamaya neden olan mayın terör örgütünün döşediği mayındı" savunmasını yaparken Olay Yeri İnceleme Raporu'nda, askerlerin şehit düşmesine neden olan mayın sistemi sistemde fabrikasyon olarak birbirine birleştirilmiş pil sistemi olduğu, pillerin fabrikasyon olarak üretilmiş plastik sistem içine yerleştirildiği kaydedildi. Raporda, pillerin askeri personele ait telsiz batarya sisteminde kullanılan pillerden olduğu, patlama sonrası ortaya çıkan metal parçaların da MKE yapımı 120 mm'lik havan mühimmatına ait olduğu kaydedildi. Bu durum olayın soruşturulması aşamasında savcılıklar ile MKE arasında yazışmaya neden oldu.
**Mayınlara karşı Ottawa Sözleşmesi**
OTTAWA Sözleşmesi, 1 Mart 1999'da imzalandı. Türkiye'nin 2003'te Meclis'te onayladığı sözleşmeye şimdiye kadar yaklaşık 150 ülke taraf oldu. Bu sözleşme hükümlerine göre; anti-personel mayınlarının kullanılması, stoklanması, üretilmesi ve transferleri kesin ifadelerle yasaklanıyor. ABD ve Irak'ın taraf olmadığı Sözleşme'den sonra Türkiye Suriye sınırındaki yaklaşık 1 milyon kara mayınının temizlenmesi için düzenlemeler yaparak ihaleye çıktı.
**Terfiye engelde Hantepe gerekçesi**
BALYOZ Davası'nda Çukurca'daki olay nedeniyle de Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde yargılanan dönemin 3'üncü Taktik Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya'nın terfi ettirilmemesinde 7 askerin şehit olması da etkili olmuştu. Başbakanlık, Kaya'nın "terfi ettirilmeme işleminin iptali" istemiyle açtığı davaya bakan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne gönderdiği savunmada Kaya'nın, olay sırasındaki tutumunu da gerekçe göstermişti.
**İfade değişince komutana tahliye**
ÇUKURCA'DAKİ olayla ilgili dönemin Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya, Tugay Komutanı Tuğgerenal Zeki Es ve mayına basan askeri birliğin komuta kademesindeki 4 asker, Askeri Mahkeme'de yargılanıyor. Davanın 21 Şubat'taki 3'üncü duruşmasında, Uzman Çavuş Mustafa Topuz, daha önceki ifadelerini değiştirdi. Daha önceki ifadelerinde, "Mayınları Es'in talimatıyla ben döşedim" diyen Topuz, sözlerini geri aldı. Es de tahliye oldu.

Anahtar Kelimeler: