MB: Cari açık önemli risk unsuru

ANKARA(ANKA)-Merkez Bankası, yüksek düzeydeki cari işlemler açığının, küresel finans sektöründeki kırılganlıklar dolayısıyla Türkiye ekonomisinde finansal istikrar açısından en önemli risk unsuru olmaya devam ettiğini bildirdi.

Merkez Bankası'nın Finansal İstikrar Raporu yayımlandı. 2007 yılının ABD eşik altı ipotekli konut finansmanı piyasalarında yaşanan sorunların küresel likidite koşulları ve finansal istikrar üzerindeki etkilerine ilişkin kaygıların ön plana çıktığı bir yıl olduğu belirtilen raporda, bunun olumsuz etkilerini azaltmanın, merkez bankalarının önceliği haline geldiği ifade edildi. Raporda, yaşanan dalgalanmanın etkisinin, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde, yerleşmiş eşik altı ipotekli konut finansmanı piyasalarının bulunmayışı ve son yıllarda ekonomik temellerde sağlanan iyileşmeye sayesinde sınırlı kaldığına da işaret edildi.

Reklam
Reklam

-CARİ AÇIK EN ÖNEMLİ RİSK UNSURU

Bu yılın ilk yarısında, Türkiye ekonomisinin tüketim ve yatırım harcamalarındaki yavaşlamaya rağmen dış talebin gücünü koruması sayesinde artan net ihracata bağlı olarak büyümeye devam ettiği belirtildi. Son yıllarda sağlanan makroekonomik istikrarla yakalanan yüksek büyüme oranlarının, temelde tasarruflara oranla yüksek seyreden yatırım eğiliminden kaynaklanması nedeniyle, ihracattaki güçlü artışlara rağmen, cari açığın yüksek seyrettiği vurgulandı.
Raporda, yüksek cari açığa ilişkin şu uyarı yer aldı:

"Bu açık, geçen yıl olduğu gibi 2007 yılında da, daha çok uzun vadeli yatırımlarla finanse edilmekle birlikte, yaşanan küresel dalgalanmanın önümüzdeki dönemde özellikle gelişmiş ülke ekonomileri üzerinde ne boyutta bir etki yapacağı ve küresel likidite koşullarını nasıl etkileyeceği tam olarak belli olmadığından, finansal istikrar açısından en önemli risk unsurlarından birini oluşturmaktadır."

-ENFLASYON YÜKSEK ÇIKACAK

Uygulanan parasal sıkılaştırmanın özel tüketim talebi üzerindeki etkisiyle yıllık enflasyonun düşüş gösterdiği, orta vadeli enflasyon beklentilerinin de buna paralel olarak düşüş eğilimini sürdürdüğü belirtildi. Bununla birlikte, son dönemde enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan artışlarla vergi ayarlamalarına bağlı olarak yıl sonunda enflasyonun belirsizlik aralığının üst sınırını aşacağı tahmini dile getirildi.

Reklam
Reklam

-FDF HEDEFİ TUTMAYACAK, REFORMLARA AĞIRLIK VERİLMELİ

2006 yılında program hedefinin üstünde gerçekleşen konsolide kamu sektörü faiz dışı fazlasının, faiz dışındaki harcamaların vergi gelirlerinden daha hızlı artmasına bağlı olarak bu yıl hedefin altında gerçekleşüiği, yıl sonu hedefinin ise tutturulamayacağının 2008 Yılı Programı'nda öngörüldüğü belirtildi. Öte yandan, kamu net borç stokunun gayri safi milli hasılaya oranının azalmaya devam ettiği, döviz kuruna duyarlı borç stokunun payının azaldığı,

devlet iç borçlanma senetleri stokunun ortalama vadesinin ise uzadığı anlatıldı.

Raporda, "Önümüzdeki dönemde makroekonomik hedeflere ulaşılması, olası kırılganlıklara karşı ülkenin direncinin artırılması ve dolayısıyla finansal istikrarın sağlanması açısından faiz dışı bütçe fazlası hedefinin tutturulmasının ve kamu maliyesine ilişkin yapısal reformların gerçekleştirilmesinin son derece önemli olduğu
düşünülmektedir" denildi.

-DÖVİZ GELİRİ ELDE ETMEYENLER DÖVİZLE BORÇLANMASIN

Reklam
Reklam

Hane halkı yükümlülüklerinin artış göstermekle birlikte, birçok ülkeyle karşılaştırıldığında halen düşük bir düzeyde bulunduğu belirtildi. Ancak, ekonomik istikrarın sürmesi, faiz oranlarının düşmesi ve ipotekli konut finansmanı sisteminin yaygınlaşmasıyla birlikte daha da artması beklenen konut kredisi kullanımıyla önümüzdeki yıllarda Türkiye'de de hane halkı yükümlülüklerinin kademeli olarak artarak, uzun vadede AB ülkeleri düzeyine yaklaşacağı görüşü dile getirildi.
Tüketici kredilerinin sabit faizli olmasının faizlerin yükselmesine karşı hane halkını korumakla birlikte, dövize endeksli yükümlülüklerde bir önceki döneme göre gözlenen artışın maruz kalınan kur riskini artırdığına işaret edilerek, "Dolayısıyla, döviz geliri elde etmeyenlerin döviz cinsinden borçlanmamaları gerektiği hususu önemini korumaktadır" denildi.

-FİRMALARIN KUR RİSKİ

Firmaların borçluluk düzeyinin özellikle banka kredi kullanımına bağlı olarak arttığı, bununla birlikte, banka kredilerinin toplam borç içindeki payının çok yüksek olmamasının kredi riskini sınırlandırdığı görüşüne yer verildi.

Reklam
Reklam

Firmaların kısa vadeli borç ödeme kabiliyetinde ve karlılık oranlarında ise iyileşme olduğuna işaret edildi. 2006 yılında firma satışlarının yavaşlayan iç talep nedeniyle yurt dışı ağırlıklı olarak sürdüğü, firmaların finansman giderlerinin net satışlar içindeki payının bir ölçüde artmasına karşın, satışların maliyetindeki azalışın etkisiyle kar marjlarının arttığı anlatıldı.

Firmaların yabancı para pozisyon açığının 2006 sonuna göre artış gösterdiği, ihracatçı olmayan firmaların pozisyon açığı ve açık pozisyon taşıyanların sayısının arttığı belirtildi.

"Firmaların kur riskinden korunmak amacıyla türev ürünleri kullanmaları, bankacılık sektörünün ise kredi riskini azaltmak için döviz geliri olmayan ve pozisyon açığı yüksek olan firmalara kredi kullandırırken daha ihtiyatlı davranması gerektiği" uyarısı yapıldı.

-BANKACILIK BÜYÜMESİNİ SÜRDÜRDÜ

2007 yılında bankacılık sektörünün büyümesini sürdürdüğü, sektörün bilanço büyüklüğünün GSYİH'ye oranının arttığı belirtildi. Yabancı yatırımcıların Türk bankacılık sektörüne ilgisinin devam etmesinin olumlu beklentilere işaret ettiği, sektörün büyüme potansiyelini ortaya koyduğu ifade edildi.
Haziran 2007'ye kadar yavaşlayan kredi artış hızının bu aydan itibaren ılımlı bir yükseliş gösterdiği, bu hızlanmada faiz oranlarında önemli bir değişiklik olmamasına rağmen siyasi belirsizliklerin azalmasının etkili olduğu belirtildi.
Gelecek dönemde kredi artış hızının seyrini belirleyecek temel unsurun bankaların dış finansman kaynaklarının gelişimi olduğu vurgulandı.
Ayrıca, toplam krediler içinde payı artan tüketici kredilerinin sabit faizli olmasının, bankaların faiz riskine olan duyarlılığını artırdığı belirtildi. Diğer yandan, kredi/mevduat oranının yükselmeye devam etmesinin bankaların aracılık fonksiyonlarının arttığına işaret ettiği, tahsili gecikmiş alacak dönüşüm oranının yatay bir seyir izlemesi ve sektörün yüksek karşılıklandırma politikası ise kredi riski açısından olumlu gelişmeler olarak değerlendirildi.

Reklam
Reklam