McDonald's, haksız rekabetten yakındı

ANKARA (İHA) - 120 ülkede faaliyet gösteren dünyanın en büyük hızlı servis restoran zinciri olan McDonald's'ın Türkiye Genel Müdürü Sadi Fansa haksız rekabetten yakındı ve hayvancılık sektörünün iyileştirmesi yönünde Tarım Bakanlığı'na her türlü desteği vermeye hazır olduklarını söyledi.

Genel Müdür Sadi Fansa, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de 1986 yılından beri faaliyet gösterdiklerini belirterek, "Türkiye McDonald's olarak, ürünlerimizin yüzde 98'ini yerli tedarikçilerden karşılamaktayız ki bu rakam McDonald's'ın faaliyet gösterdiği diğer ülkeler içinde en yüksek orandan biridir" dedi. McDonald's olarak, dünya çapında uyguladıkları çok yüksek standartta gıda güvenliği politikalarını hiç taviz vermeden Türkiye'de de sürdürdüklerini ifade eden Fansa, "Restoranda sunulan 1 hamburger köftesinin, hangi çiftlikteki hangi hayvandan geldiği, söz konusu hayvanın şeceresi vb. tüm bilgilere ulaşabileceğimiz bir 'Geriye Dönük İzlenebilirlik' sistemine sahibiz. Şimdi bu sistemlere sahip bir işletmenin ürettiği hamburger köftesiyle merdiven altında hiçbir gıda güvenliği ve hijyen standardı olmayan ortamlarda kesim yapılıp içine katkılar konarak hazırlanmış bir hamburger köftesinin maliyetlerinin aynı olması mümkün müdür?" diye sordu.

Reklam
Reklam

"ET ÜRETİMİNİN YÜZDE 80'İ DENETİMSİZ"

Genel Müdür Fansa, Tarım Bakanlığı'nın bu konuda samimi olarak iyileştirmeler yapmaya niyetli olduğunu hissettiklerini vurgulayarak, "Asıl işimiz olmamasına rağmen, hayvancılık sektörünün iyileştirmesi yönünde bakanlığa her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu da belirtmek isteriz. Bunun en güzel örneğini de, hiçbir şekilde işimiz olmamasına rağmen, Türkiye'deki pazar koşulları nedeniyle McDonald's olarak dünyada ilk defa bir ülkede hayvancılık sektörüne 7.5 milyon dolarlık bir yatırım yaptık ve başka fırmaları da bu konuda yatırım yapmaya teşvik ediyoruz" diye konuştu.

Fansa, Türkiye'deki et kesimi ve üretiminin sadece yüzde 20'sinin, kurumsallaşmış müesseseler tarafından yapıldığını, geri kalan yüzde 80'inin ise gıda güvenliği, sağlık ve hijyen açısından hiçbir denetime tabi olmadan, ekonomik yönden kayıt altında olmayan kaçak etlerle yapıldığını ve bunların hem sağlık açısından risk oluşturduğunu, hem de ekonomiye hiçbir katkı sağlamadığını bildirdi. Türkiye'de hayvancılık sektöründeki sorunlara yıllardan bu yana hiçbir hükümetin kesin çözüm getiremediğini kaydeden Fansa, "Bilakis yıllar boyunca hayvan hastalıklarının yayılmasında ve önlenmesinde en temel faktörlerden biri olan kaçak hayvan girişine göz yumulmuştur. Türkiye'de canlı hayvan ithalatı resmen yasak olmasına rağmen, bazı yıllar yurdumuza kaçak olarak girmesine göz yumulan hayvan sayısı yıllık toplam tüketimimizin üçte biri, hatta bazen yarısına ulaşmıştır. Yine kanunsuz yollarla sokulmuş olan kesilmiş kaçak eti bunu dışında bırakıyorum" dedi.

Reklam
Reklam

"ETİN ÜÇTE BİRİ KAÇAK"

McDonald's Türkiye Genel Müdürü Sadi Fansa, Türkiye'de etin bu kadar pahalı olmasına ve toplam et üretiminin ihtiyacın altında olmasına rağmen et ithalatının yasak olduğunu hatırlatarak, "Bu yasak hem canlı hayvan, hem karkas, hem de parça et ve bitmiş ürün için geçerlidir. Ancak ithalatın yasak olmasına rağmen, Türkiye'deki et arzının üçte birinden fazlası kaçaktır" diye konuştu. Hayvancılık sektöründe kurumsallaşmanın, kooperatifleşmenin, sermaye birikiminin ve teknolojinin yeterli düzeyde olmadığı, 3-5 hayvan sahibinin besici olarak değerlendirildiği Türkiye'de, sürekli olarak binin üstünde kapasiteyle çalışan besi çiftliği sayısının, bir elin parmaklarını geçmediğini belirten Fansa, "Bunların bir kısmı da zaten faal değildir. Bu çiftlikler tam kapasite ile çalışsalar bile, Türkiye'nin ihtiyacını karşılamaktan çok uzaktır" dedi.

Fansa, hayvancılığın geliştirilmesi amacıyla bu kadar uzun yıllar uygulanan korumacı politikalar sonucunda halen ne besici, ne üretici, ne sanayicinin memnun olduğunu ve tüketicinin de dünyanın en pahalı ve kalitesiz etini risk taşıyarak yediğini vurgulayarak, "Demek ki şayet 30 yıl doyunca uygulanan politikalardan bir sonuç alınamamışsa, bu politikalardaki yanlışlıklar aranmalı ve devamı konusunda ısrarcı olunmamalıdır. Geçmişte benzer manzaralar arz etmiş, ancak bugün son derece gelişmiş olan diğer bazı sektörlerimize bakarak bunlardan dersler çıkartılmalı ve daha liberal, günün rekabetçi koşullarına ayak uyduran yeni politikalar oluşturularak başarısız sonuçlar veren ısrarlardan artık kaçınılmalıdır. Umarım bundan sonra, bu konuya gereken önem bir an evvel verilir ve Avrupa Birliği normlarına geçiş süreci içerisinde hızla sektör geliştirilerek layık olduğu yere getirilir" diye konuştu.

Reklam
Reklam