Meclis yeni yasama yılı için 2 aylık bir tatilin ardından yeniden toplandı.
Meclis'in yeni yasama yılındaki öncelikli işlerinden biri, ekimde süresi dolacak Irak ve Suriye tezkeresi olacak.
Meclis Genel Kurulu, saat 14.00'te özel oturumla toplandı.
Meclis’te yeni yaşama yılı açılış oturumuna koronavirüs önlemleri nedeniyle hiç kimse davet edilmedi.
Kor diplomatik loca boş olacak ancak Azerbaycan’a destek veren TBMM anlamlı bir davette bulundu. Meclis Genel Kurulu özel davetli olarak kor diplomatik locada sadece Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçisi Hazar İbrahim izliyor. Böylece Meclis Genel Kurulu partilerin ortak imzasıyla Ermenistan’ı kınama bildirisinden sonra yaşama yılı açılışında da destek mesajını bu özel davetle vurgulamış oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı tarafından resmi törenle Celal Adan tarafından karşılandı.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, yeni yasama yılının açılış konuşmasını yaptı.
İşte TBMM Başkanı'nın konuşmasından satır başları:
"Büyük bedeller ödeyerek kanımız, canımızla kazandığımız bağımsızlıktır. Biz tam bağımsızlık diyoruz. Bölgemizde ve yakın coğrafyada yaşananları gördükçe, tam bağımsızlığın önemini anlıyoruz. İkincisi, büyük bir devletin küllerinden cumhuriyeti kurmamızdır. Üçüncüsü de demokrasimizdir. Milletimizin bu kazanımları elde etmesinde Meclisimiz öncülük etmiştir. 15 Temmuz gecesi hain terör örgütü FETÖ'nün saldırısına uğrayan ilk kurum Meclisimiz olmuştur. İkinci defa gazi unvanını almıştır. Böyle büyük bir Meclisin mensubu olmak ne büyük bir şereftir. Bu şerefli görevin üzerimize sorumluluklar yüklediği aşikardır. Bizler ülkemizin ve dünyanın bütün sorunlarını bu yüce çatının altında usulüyle konuşacağız, tartışacağız.
Tarihin önemli bir kavşak noktasından geçiyoruz. Değişim sürecinin içindeyiz. Virüs salgınının bu büyük değişime katalizör etkisi yaptığını takip etmekteyiz. Koronavirüs salgını hayatta etkilerini gösterecektir. Bu tablo yapıları ve işlevleri tartışılan uluslararası kuruluşları da gündeme getirdi. Başta BM olmak üzere birçok kuruluş iflas bayrağı çekmiş durumdadır. Böyle dönemleri bizim gibi devletler için yeni imkanlar sunduğunu belirtmem gerekir.
Türkiye uluslararası alanda hukuktan, meşruiyetten, anlaşmalardan yana olmuştur. Türkiye, Doğu Akdeniz'de kendi haklarını aradığı kadar, hakça paylaşımın gerçekleşmesi için vardır. Ağır ekonomik sorunlarla boğuşan bazı küçük ülkelerin tetikçi olarak kullanıldığına şahit oluyoruz. Batılı bazı devletlerin, bir takım kukla devlet yönetimlerine de işaret etmek gerekir.
Türkiye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Azerbaycan'ın yanında olacaktır. Tek millet, iki devlet prensibi sadece bir slogan değildir. Diplomasiden sahaya her alanda yaşayan bir ilkedir. Bu husus ve Türkiye'nin desteği Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ifade edilmiştir.
TBMM Başkanı Şentop'un ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamalarda bulunuyor.
Erdoğan'ın açıklamaları şöyle;
Henüz birkaç asırlık geçmişe sahip toplulukların kendilerine köklü gayretler uydurma gerisinde bu hakikat vardır. Türkiye gerisinde çok geniş bir coğrafyaya yayılmış 2200 yıllık devlet geleneği olan nadir ülkelerden biridir.
Kıbrıs ve Azerbaycan Türklerinden Balkanlar ve Kuzey Afrika'ya kadar her yerde kardeşlerimize samimi destek veren Meclisimiz, milletimizle birlikte tüm dostlarımızın da umut kaynağı olduğunu göstermiştir.
TBMM'nin yasama alanında temsilcisi olduğu kadim duruş evlatlarımıza bırakacağımız en kıymetli hazinedir.
Meclisimizin 100. yıl dönümünü koronavirüs nedeniyle görkemli olarak maalesef kutlayamadık. Bizim Meclisimiz herhangi bir Meclis değildir. Burası milli iradenin tecelligahı olmuş yerdir. "Ya istiklal ya ölüm" şiarı ile İstiklal Harbi'ni yönetmiş gazi bir meclis. Burası son sığınağımız Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Meclis'tir. Nice darbelere ve darbe girişimlerine rağmen bu kutlu çatı, daima milletin onurunu korumuştur. Burada hatırlamak istemediğimiz kimi müessif hadiseler de yaşamıştır. Ama bu durum yüceliğine halel getirmez. 15 Temmuz'daki kararlı duruş dünya demokrasi tarihine geçmiştir.
Sadece son 18 yılda bu çatı altındaki reformalar, düzenlemeler, kararlar, sergilenen tutumlar özellikle hayranlık verici bir başarı hikayesidir. İnşallah önümüzdeki dönemde Meclisimiz çok daha büyük başarılarla tarih yazmayı sürdürecektir. Böylesine köklü yönetim sistemi değişikliklerinin ideal uygulama seviyesine gelmesi elbette vakit alacaktır. Her geçen gün yasama, yürütme ve yargının yeni sistem doğrultusunda kendini geliştirdiğini görüyoruz.
Siyasi rekabet ile millete hizmet yarışı arasındaki çizginin en iyi korunduğu yerin Meclisimiz olması gerektiğini düşünüyorum. Her partiden milletvekillerimize şimdiden teşekkür ediyorum.
Birincisi Türkiye'nin istikrarsızlıklar, çekişmeler, kavgalar sebebiyle uzunca bir süre ihmal ettiği, demokratik ve ekonomik atılımları bu dönemde hayata geçirdik. Bu atılımlar çıkarları zarar görenlerin saldırıları ile karşılaştı. Karşımıza çıkan engelleri birer birer aşarak bugünlere geldik. Gelişmelerin bu derece hızlanmasının ikinci sebebi, dünyanın geldiği yeni yol ayrımıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında galipler tarafından kurulan uluslararası düzen her alanda çatırdıyor. Salgın dönemde bu yıkılış çok daha açıkça görüldü. Gelişmiş denen ülkelerin krizde kendi vatandaşlarına dahi hayırlarının olmadığı görülmüştür. Bir süredir, her platformda dile getirdiğimiz dünya beşten büyüktür tespiti bu gerçeğin ifadesidir. Ya kurumlar istikrarı, refahı insanlığın tamamına yansıtacak şekilde yeniden yapılanacak ya da yeni kurumlar inşa edilecek. Biz kurumların yeniden yapılanması ile bu ihtiyacın karşılanacağını düşünüyoruz. Burada bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Dünyanın doğusu ile batısı ile, kuzeyi ile güneyi ile her köşesinin güvenliğe ihtiyacı var. Aksi takdirde dünyanın dört bir yanında ucu gelişmiş ülkelere de dokunacak şekilde çatışmaların, yağmaların yeniden başlaması kaçınılmaz hale gelmektedir. Türkiye olarak çözümleri gündeme getirmenin, tartışmanın gayreti içindeyiz.
Karadeniz'de Kırım işgali ile başlayan kriz yeniden tırmanma potansiyeline sahip. Kafkasya kriz alanı olma vasfını sürdürüyor. Dağlık Karabağ'ı işgal eden Ermenilerin, Azerbaycan'a saldırısı ile başlayan çatışmalar en somut örnektir. Burada bir kez daha Azerbaycanlı kardeşlerimizin vatanlarını koruma mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu belirtmek istiyorum. ABD, Rusya, Fransa ve bunların hala 30 yıla yakın zamandır bu sorunu ihmal ettikleri için bugünlere yansıyan bu olumsuz gelişmeler karşısında ateşkes arayışı içinde bulunmaları kabul edilebilir bir şey değildir. İşgalcilerin bu topraklardan çıkmaları gerekir ki, burada bir çözüme ulaşılsın. İşgalcilere sessiz kalanların sözünün kıymeti yoktur. Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanındayız. Kardeşlerimize tüm imkanlarımızla desteği sürdüreceğiz. Zalimleri iflah etmeyen alçak oyun inşallah bozuluyor. Kalıcı barışın yolu Ermenilerin işgal ettikleri her karış Azerbaycan toprağından geri çekilmelerinden geçiyor.
Ermenistan'ı ısrarla Türkiye'ye iftira atma gayreti de kurtaramayacak. Ermenistan haydut devlet. Erivan'a destek verenleri uyarıyorum.
Lafa gelince insan haklarını dillerinden düşürmeyenlerin sırtlarını döndükleri mazlumlara sahip çıkmayı biz sürdüreceğiz. AP'de Avrupa'daki yüz binin üzerindeki kayıp mülteci çocuk konusunu gündeme getiren ülkemizden bir milletvekilimiz olmuştur. Suriyelilerin barınması için ülkemize 3+3 milyar avro söz veren, bunun çoğunun üzerine yatan yine AB olmuştur. İspat mı istiyorsunuz, gelin yatırımları yerinde görün.
Doğu Akdeniz'deki gelişmeler ülkemizin denizlerde verdiği en önemli mücadelelerdendir. Türkiye olarak Akdeniz'de çatışma, gerilim, haksızlık peşinde asla değiliz. Tek talebimiz ülkemizin haklarına saygı gösterilmesidir. Siyasi ve ekonomik potansiyelin paylaşımı ile ilgili anlaşmazlıkların hakkaniyetle çözülmesi öncelikli hedefimizdir. Yunanistan ve Rum Kesimi'nin tavrı bu ilkenin çok uzağındadır. Bölgemizde ortaya çıkıp da AB'nin inisiyatifi ile çözüme kavuşmuş tek bir sorun yoktur. Birliği müdahil olduğu her kriz yeni boyutlarla büyümüştür. Türkiye'nin önünde kendi imkanları ile politikalarını kararlılıkla hayata geçirmekten başka seçenek kalmamıştır. KKTC'nin haklarını korumak için başlattığımız çalışmaları Libya anlaşması ile geniş alana yayma imkanı bulduk. Bizi sahillere hapsedecek taleplerle karşımıza çıkanlar önce adımlarımıza tehdit dilini denediler. Kahraman ordumuzun desteklediği kararlı duruş karşısında ise diyalogu kabul etmek zorunda kaldılar. Gerilimi yeniden tırmandırmak da, çatışma çıkarmak da karşımızdakilerin tercihidir. Biz diyalog kanallarını açık tutacağız. Barış için Türkiye kadar mücadele eden acaba kaç ülke var? AB ve komşularımız başta olmak üzere tüm ülkeleri Türkiye'nin verdiği barış mücadelesini desteklemeye davet ediyoruz.
Bir diğer kriz de İsrail'in Filistinlilere yaptığı zulüm ve Kudüs'ün mahremiyetini hiçe sayan fütursuz uygulamalarıdır. Kudüs meselesi bizim için sıradan bir jeopolitik bir sorun değildir. 1. Dünya Savaşı'nda gözyaşları ile terk etmek zorunda kaldığımız bu şehirde hala Osmanlı'nın direniş izleri vardır. Kudüs bizden bir şehirdir.