'Medyada Gayrimüslim Algısı Çalıştayı'nın sonuç metni

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından gerçekleştirilen 'Medyada Gayrimüslim Algısı' Çalıştayı'nın sonuç metni açıklandı. Haybeliada'da...

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından gerçekleştirilen 'Medyada Gayrimüslim Algısı' Çalıştayı'nın sonuç metni açıklandı.

Haybeliada'da düzenlenen çalıştayın sonuç metninde şu maddeler yer alıyor: "Balkan Savaşları ile başlayan ve mütareke yıllarıyla devam eden İstanbul ve Anadolu’nun işgalinin yarattığı travma, Cumhuriyet dönemindeki farklı din ve inanç gruplarına yönelik tutumun en önemli belirleyici unsuru olmuştur. Yaşanan travma cumhuriyeti kuran kadrolar tarafından içselleştirildi ve eğitim sistemi, basın yolu ile sonraki kuşaklara aktarıldı. 1920'li yılların ikinci yarısından itibaren farklı din ve inanç gruplarının devlet kadroları içinde tasfiyesi yaşandı. Bu uygulamalar da ayrımcılığı artırdı.II. Meşrutiyet ile Cumhuriyet’in ilanı arasında görece özgür ve çok sesli olan basın, 1925 yılındaki Takrir-i Sükûn ile bu özelliğini kaybetti. Devlete bağımlı hale gelen basın o günden beri -çoğunluk ve azınlık ayrımı yapmaksızın- din, etnik ve inanç gruplarının mağduriyetlerini ya görmedi, gördüğünde ise olumsuz bir şekilde ele aldı. 1928’de Hukuk Fakültesi talebeleri tarafından başlatılan “vatandaş Türkçe konuş” kampanyaları basın tarafından desteklendi. İnsanlar anadilini konuşamaz hale getirildi. Medya dilinde, gayrimüslim kavramı yerine “farklı din ve inanç grupları” ifadesinin kullanımının daha uygun olduğu dile getirildi. Türkiye’de farklı din ve inanç gruplarının yaşadığı ayrımcı deneyimlerin benzerini Avrupa medyası da yabancı düşmanlığı ve İslamafobi olarak yaşatmaktadır. Türkiye’nin Osmanlı geçmişinde farklı unsurların bir arada yaşama deneyimleri, daha iyi bir gelecek için ilham kaynağı olabilir. Nefret söylemi bağlamında yazılı basınının yanı sıra, televizyon, sinema ve sosyal medyanın da dikkate alınması önemlidir.Demokrasilerde görsel ve yazılı basının vatandaşı bilgilendirmesi ve taleplerini gündeme getirmesi gerekirken, bugüne dek ülkemizde genellikle, medya resmi ideolojiyi topluma empoze eden bir misyon üstlenmiştir. Her toplumsal kesim, eleştirilerini gündeme getirirken öz eleştiriyi de ihmal etmemeli; ayrımcılık ve nefret söylemlerinden kaçınmalıdır. Yerel medyanın farklı din ve inanç gruplarına yönelik nefret söyleminde rolü göz ardı edilmemelidir. Nefret söylemlerini ve ötekileştirmeyi önlemek açısından medyanın kendi öz denetim mekanizmalarını oluşturması önemlidir. Ayrımcılık ve nefret söylemini önlemek üzere uygulama kabiliyeti olacak şekilde hukuki düzenlemeler yapılmalıdır.Ulusal ve yerel medyada farklı din ve inanç gruplarının görünürlüğünün artması empati kurulmasına ve diyaloga katkıda bulunacaktır. Azınlık medyasının da bu amaca hizmet edebilmesi için desteklenmesi önemlidir. Yüz yüze görüşmeler ile “diyaloga açık” her kesime ulaşmak gerekmektedir. Bu süreç karşılıklı empatiyi artırır ve toplumları birbirine yakınlaştırır. İnsanın doğasında “ötekileştirme” sorunu vardır. Ayrımcılık ve nefret söylemini önlemek için cezai müeyyideler uygulanmalı. Daha uzun bir süreç alsa da ailede başlayan bir eğitimin de ayrımcılık ve nefret söylemini engellemek adına bir çözüm yoludur. Yerleşik olumsuz zihniyet kalıplarının değiştirilmesinde siyasi, dini ve toplumsal kanaat önderlerine, büyük görev düşmektedir. Toplumsal kesimler sorunlarının kaynağı olarak birbirlerini görmemeli, demokrasi ve insan hakları için birlikte mücadele etmelidir. Farklı din ve inanç gruplarının birikmiş sorunlarının çözümünün hızlandırılmalıdır. Yeni anayasada eşit yurttaşlık kavramı vurgulanmalıdır.

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: