ANKARA(ANKA) - Çetin Saner, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini söyleyerek, "Bahsedilen BÇG ile karargahta 3 yıl beraber çalışmışız fakat ben nerede çalıştıklarını bugün öğrendim" diye konuştu. Soruşturma kapsamında ifade veren bazı sanıkların avukatları kendilerine sunulan bazı belgelerin o dönem bulunmayan bir yazı karakteriyle oluşturulduğunu ifade ederek, bu belgelerin düzmece olduğunu savundu.
Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nce yürütülen 28 Şubat Soruşturması kapsamında tutuklanmaları talebiyle Nöbetçi Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne çıkarılan sanıklar verdikleri ifadelerde, suçlamaları reddetti. Ankara Adliyesi'nde gün boyu süren sorgularında ardından, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliği'ne çıkarılan zanlılardan emekli Kurmay Albay Erkan Yaykır, emekli Albay Ardan Kıratlı, emekli Başçavuşlar Asım Atak ve Abdullah Hoşgör mevcut delil durumu nazara alınarak serbest bırakıldı. Şüpheliler Korgeneral Tevfik Özkılıç, emekli Korgeneral Mustafa Bıyık, emekli Tümgeneral Muhittin Erdal Şenel, Tuğgeneral Metin Keşap, Tümgeneral Mehmet Faruk Alpaydın, Tuğgeneral Mehmet Ali Yıldırım, emekli Korgeneral Hakkı Kılınç, emekli Tümgeneral Çetin Saner, emekli Tümgeneral Çetin Dizdar, Tuğgeneral Celalettin Bacanlı ve Tümgeneral Berkay Turgut hakkında ise tutuklama kararı verildi. 28 Şubat Soruşturması kapsamında tutuklanan ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan zanlılar, nöbetçi mahkemede verdikleri ifadede haklarındaki suçlamaları reddetti.
-"BAŞBAKAN VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BENİ KUTLADI"-
Tuğgeneral Mehmet Ali Yıldırım nöbetçi mahkemede verdiği ifadede, isnat edilen suç tarihinde Genelkurmay Lojistik Dairesi Başkanlığı'nda binbaşı rütbesiyle görev yaptığını, bu rütbede üst düzey kararlarda rol oynamasının mümkün olmadığını belirtti. Görevi nedeniyle sık sık yurt dışına seyahat ettiğini belirten Yıldırım, "Savcılık aşamasında BÇG yapılanmasıyla ilgil olarak tarafıma gösterilen belgeleri ilk defa gördüm. Bir belgede BÇG çalışma alanına girmeye yetkili kişiler arasında ismim geçmektedir, tarafıma böyle bir görev tebliğ edilmediği gibi ben böyle bir yerde de görev yapmadım" dedi. Zamanın hükümetine karşı herhangi bir oluşum için de bulunmadığını ifade eden Yıldırım, yaptığı bir sunum nedeniyle zamanın Başbakanı ve Başbakan yardımcısı tarafından verilen kutlama yazısını gösterdi.
-"TOPLANTIYA KATIL EMRİ HUKUKSUZ DEĞİL"-
Emekli Korgeneral Hakkı Kılınç da ifadesinde kendisinin Jandarma Genel Komutanlığı tarafından, BÇG tarafından düzenlenen istihbari bilgilerin değerlendirildiği toplantılara Komutanlığı temsilen katılmakla görevlendirildiğini, bu toplantılara 3-5 kez katıldığını, başkaca özel bir görevde bulunmadığını ifade etti. Kılınç'ın avukatı Ahmet Baha Çelikten de BÇG'ye üye olduğu iddia edilen müvekkilinin böyle bir birimin kuruluşunda ve yönetiminde görev almadığını ifade etti. Çelikten, Kılınç'ın 28 Şubat sürecinin yaşandığı dönemde terörle mücadele eden en etkin birim olan Jandarma Harekat Başkanı olarak görev yaptığını söyledi. Dönemin Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman'ın Kılınç'a Genelkurmay'da yapılan toplantılara katılması yönünde sözlü emir verdiğini ifade eden Çelikten, "toplantıya katıl' emrinin hukuksuz bir emir olmadığını, bu nedenle müvekkilinin bu emre karşı çıkmasının söz konusu olmadığını kaydetti.
-"MEĞER 3 YIL BERABER ÇALIŞMIŞIZ"-
28 Şubat döneminde Genelkurmay Başkanlığı'nda İstihbarat Başkanlığı yapan Emekli Tümgeneral Çetin Saner de Nöbetçi Mahkemedeki ifadesinde suçlamaları reddetti. "Bahsedilen BÇG ile karargahta 3 yıl beraber çalışmışız fakat ben nerede çalıştıklarını bugün öğrendim" diyen Saner, yaşı ve sağlık durumu nedeniyle tutuksuz yargılanma talebinde bulundu. Saner'in avukatı da Saner'in BÇG ile ilişkisini gösteren herhangi bir belge bulunmadığını belirtti.
-"RÜTBE YANLIŞ YAZILDI"-
Emekli Tümgeneral Çetin Dizdar da ifadesinde üzerine atılı suçlamaları reddetti. Dizdar'ın avukatı Ulvi Tunç, müvekkiline gösterilen isminin geçtiği 1998 tarihli bir belgede rütbesinin Tümgeneralliğe terfi etmediği halde Tümgeneral olarak yazıldığını, söz konusu belgenin TSK'nın yazışma kurallarına aykırı olduğunu belirterek belgenin gerçek olmadığını ifade etti.
-SİLSİLEYE UYMAYAN İMZA-
Tümgeneral Berkay Turgut o dönemde çalıştığı birimin isnat edilen suçlarla alakası olmadığını, yoğun çalışma temposu nedeniyle ikiz görevlendirmenin de söz konusu olamayacağını kaydetti. BÇG çalışma alanına girmeye yetkili olduğunu gösteren belgeyi ilk kez gördüğünü ifade eden Turgut, kendisine gösterilen propaganda ile ilgili belgede 3 kişiyle birlikte kendi isminin de olduğu belirtilmişse de bu belgede imzasının bulunmadığını, belgenin imza silsilesinin kendi sistemlerine uygun olmadığını belirtti. Aynı belgede Başkanvekili olarak gösterilen Tevfik Özkılıç'ın o tarihte Başkanvekili olmadığını kaydeden Turgut, suçlamaları reddetti.
-"YAZI STİLİ TUTMUYOR"-
Turgut'un avukatları Akın Şenol ve Selen Kılıç, müvekillerinin bahsettiği 1997 tarihli belgenin düzmece olduğunu savundu. Avukatlar, 1997 tarihli belgeden ifade sırasında haberdar olduklarını belirterek, "En önemlisi bu belgede "calibri' denilen yazı stili kullanılmış olup bu yazı stili Microsoft tarafından 2007 tarihinde ürün olarak piyasaya sunulmuştur" dedi ve belgenin daha sonraki bir tarihte oluşturulduğunu ileri sürdü. Müvekkillerinin belirtilen tarihlerde Yarbay rütbesinde olduğunu ifade eden avukatlar, belgenin üzerindeki tarihe yakın tarihlerde yurtdışına gönderilen Turgut'un hem iddia edilen görevleri yerine getirmesinin hem de iddia edilen BÇG'de görev yapmasının mümkün olamayacağını ifade etti.
-"GÜVEN ERKAYA'NIN DAMADI OLDUĞUMDAN"-
Emekli Albay Ardan Kıratlı da hakkındaki suçlamalarla ilgili olarak 28 Şubat döneminde yüzbaşı rütbesinde bulunduğunu, gösterilen listelerde isim ve imzasının bulunmadığını söyledi. Kolluk aşamasında kendisinin BÇG belgeleri nedeniyle değil, iki adet ihbar mektubu nedeniyle soruşturmaya dahil olduğunun söylendiğini belirten Kıratlı, "Bu aslı astarı olmayan iki ihbar mektubu vesilesiyle bu davayla ilişkilendirilmemin başlıca sebebinin o dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı olan merhum Güven Erkaya olması ve benim de onun damadı olmamdan kaynaklanmaktadır" diye konuştu.
Emekli Başçavuş Asım Atak da üzerine atılı suçlamaları reddederek, rütbesi itibariyle bahsedilen suçları işlemesinin söz konusu olamayacağını söyledi. Emekli Başçavuş Abdullah Hoşgör de hakkındaki iddiaları reddetti ve astsubay olduğu için kendisinin emredilen görevleri yaptığını belirtti.
-BELGELERİN BAZILARI SAHTE-
Korgeneral Tevfik Özkılıç, 1996-1998 döneminde Genelkurmay Başkanlığı'nın Personel Dairesi'nde görev yaptığını, BÇG isimli bir grubu karargahta duyduğunu fakat bu grupta görev almadığını ifade etti. Kendisine gösterilen bazı evrakların yazım tekniği nedeniyle sahte olduğu kanaatinde olduğunu belirten Özkılıç, mahkemedeki ifadesinde iki evrakı da örnek olarak gösterdi. BÇG alanına girmeye yetkili kişileri gösteren listede kendi isminin de bulunduğunu, fakat bu listenin imzasız bir dijital çıktı olduğunu kaydeden Özkılıç, iddia edilen BÇG şeması ile kendisine gösterilen diğer belgeler arasında çelişkiler bulunduğunu söyledi. Kendisine gösterilen 1997 tarihli ikinci çıktının da askeri hiyerarşiye uygun olarak düzenlenmediğini vurguladı. Kendisinden kıdemli kişilerin, kendisinden kıdemsiz gibi sıralamaya yazıldığını belirten Özkılıç, "Yine sunduğum () tarihli () konulu belgeye göre personel dairesi başkanı olan D.T., Nisan 1997'de iki kez Bosna'ya gitmiş olup bunun dışında görevinden ayrıldığına dair belge yoktur. Bu da söz konusu belgenin sonradan düzenlenmiş bir dijital çıktı olduğunu göstermektedir" iddiasında bulundu.
Özkılıç'ın avukatı Haluk Pekşen de gösterilen belgelerde yazı karakterlerine dikkat çekerek, "Söz konusu CD'ler halen devam eden dava kapsamında ortaya çıkmış, bahse konu CD'nin içerisinde yer alan bilginin tamamı uluslararası ve ulusal uzman kuruluşu tarafından sahte olduğu ortaya konmuştur" dedi. Dosyada 3 ayrı yazım stiline bağlı belge bulunduğunu kaydeden Pekşen, "Genelkurmay Başkanlığı tarafından gönderilen resmi BÇG'nin kuruluşunu gösteren yazı içeriği her şeyiyle bütünlük arz etmekte olup yazı karakteri diğer iki yazıdan farklıdır. Bu resmi yazıların içerisinde müvekkilin ne adı geçmekte ne de bağlı bulunduğu birime resmi görev verilmektedir" dedi. CD'nin "calibri' olan yazı karakterinin 2007 yılında icat edildiğini dikkat çeken Pekçen, bu yazı sisteminin 1997 yılında resmi olarak Genelkurmay'da kullanılan sisteme entegre edilerek bir suç üretilmeye çalışıldığını söyledi. BÇG organizasyon şemasında personel daire başkanlığında bir personel subayın görevlendirileceği gösterilmesine rağmen soruşturma kapsamında o birimden 5 kişinin soruşturmaya dahil edildiğini ifade eden Pekşen, "Bu birimde resmi olarak kimin görevlendirildiği Genelkurmay'a sorulmuş olsaydı müvekkilim burada olmayacaktı" dedi.
-"MÜVEKKİLİM KAHRAMAN"-
Emekli Korgeneral Mustafa Bıyık da mahkemedeki ifadesinde, kendisine gösterilen belgeyi ilk kez gördüğünü belirterek atılı suçu reddetti. Bıyık'ın avukatı Hulusi Coşkun da müvekkilinin iddia edilen bu tür oluşumların hedefi konumunda olduğunu, görevini yapan bir asker hatta "kahraman" olduğunu kaydetti.
-"ADLİ MÜŞAVİR OLARAK ARALARINDA NE İŞİM VAR?"-
Emekli Tümgeneral Erdal Şenel ise ifadesinde 28 Şubat sürecinde Genelkurmay Adli Müşavirliğini yönettiğini, bu makamın icra makamı olmadığını, BÇG ile ilgili olmadığını ve bu konuda sadece duyuma dayalı bilgisinin olduğunu ifade etti. BÇG ile bağlantılı olduğu iddia edilen kişilerin çoğu istihbarat ile ilgili görevlerde çalışmalarına rağmen kendisinin adli müşavir olarak onların arasında neden bulunduğunu anlamadığını söyleyen Şenel, "Bana Bu BÇG olarak bir takım yazılı emir ile yani Çevik Bir talimatıyla suç duyurusunda bulunma görevi verilmiştir. Bunun dışında hiçbir faaliyetim olmamıştır" diye konuştu.
Tuğgeneral Metin Keşap da ifadesinde 1998 yılında Genelkurmay Başkanlığı'nda İstihkam Daire Başkanlığı Plan Şube'de Proje Subayı olarak binbaşı rütbesinde görev yaptığını, iş yoğunluğu nedeniyle başka bir şeyle uğraşmasının mümkün olmadığını kaydetti. Tümgeneral Mehmet Faruk Alpaydın, Tuğgeneral Celalettin Bacanlı da haklarındaki iddiaları reddetti. Emekli Kurmay Albay Erkan Yaykır ise ifadesinde, isnat edilen suç tarihindeki görevi nedeniyle sadece dış istihbari bilgilerle ilgilendiğini, BÇG'nin herhangi bir faaliyetinden haberdar olmadığını ifade etti.