Meme kanseri neden tekrarlıyor?

Şu an uygulanan kemoterapi yönteminin meme kanserini tamamen ortadan kaldıramaması nedeninin, bu tedavinin tümörün kök hücrelerini yok etmemesi olabileceği bildirildi.

ABD'nin Baylor Tıp Fakültesinden araştırmacılar, sıradan kanser ilaçlarının kanserin yayılmasını engellediğini ancak kanser kök hücrelerinde etkili olamadığını belirttiler. Bunu "bahçıvanın bahçedeki karahindibaları kesip köklerini bırakmasına" benzeten araştırmacılardan Dr. Michael Lewis, "Şu an uygulanan kemoterapinin sık sık başarılı olamaması nedenlerinden birinin, tedavinin tümörü yok etmesi ancak kök hücrelere dokunmamasıyla açıklanabileceğini" söyledi.

Bu hücrelerin doğaları gereği mevcut kanser tedavilerinin etkilerine dirençli olabileceğini belirten Lewis, tümörlerle daha etkili mücadele için izlenmesi gereken yolun, özellikle kök hücreleri hedef alan ilaçların geliştirilmesinden geçtiğini ifade etti.

Reklam
Reklam

"HALEN DENEME SAFHASINDA"

Lewis, halen deneme safhasında olan Lapatinib (Tykerb) adlı ilacın diğer kanser ilaçlarıyla kullanıldığında hem kanser kök hücrelerini, hem de meme tümörünü yok etmekte etkili olabileceğini söyledi.

Araştırmacılar, farklı tedavilerden önce ve sonra hastaların meme tümörlerinde biyopsi yaptılar. Mevcut kemoterapi yöntemi uygulanan ilk gruptaki 31 hastada tümör yapan kanser hücrelerinin sayısı önemli oranda azaldı ancak kanser kök hücrelerinin oranının tedaviden öncekinden daha fazla olduğu görüldü.

Araştırmacılar, kanser kök hücrelerinin oranının çok önemli olduğunu çünkü kemoterapinin kanser hücrelerini yok ettiğini ve kök hücrelerine dokunmadığını vurguladılar.

Metastas riskini artıran HER2 proteininin fazla olduğu 21 hastadan oluşan ikinci grupsa Lapatinib tedavisi gördü. Kötü hücrelerin sayısı önemli oranda düşerken kanser kök hücrelerinin oranı aynı kaldı ya da azaldı. Araştırmacılardan Jenny Chang bunun, kanser kök hücrelerinin tümörün kendisiyle aynı oranda yok olduğu anlamına geldiğini ve bunun bu araştırmayla ilk kez gösterildiğini söyledi.

Reklam
Reklam

Araştırma ABD Ulusal Kanser Enstitüsü dergisinde yayımlandı.

Anahtar Kelimeler: