Mamografinin, duyarlılığı yüksek bir tarama yöntemi olmakla beraber, tüm kanserleri saptayamayacağını açıklayan Prof. Dr. Oktay, "Mamografi, uygun teknik kullanılarak yapıldığında, tek başına memedeki kanser odağını saptamadaki duyarlılığı yüzde 85-90 oranındadır. Bir başka deyişle, yüzde 10-15 oranında kanser mamografide görülmeyebilir. İncelenen memenin doku yapısı yada tümör tipi bu yalancı negatif sonuçlardan sorumludur. Bu bakımdan mamografi ile birlikte meme muayenesinin de yapılmasında büyük yarar vardır. Mamografiyi tamamlayıcı olarak, gerekli görüldüğünde ultrasonografi de ek inceleme olarak yapılır" diye konuştu.
Mamografinin başarısının iyi teknik kalite ve iyi yorumla çok yakın ilişkili olduğunu kaydeden Prof. Dr. Oktay, "Yetersiz kalitedeki mamogramlar, meme kanserinin erken saptanmasını zorlaştırır, tanı gecikmelerine yol açar ve mamografiye olan güveni sarsar. İkinci olumsuz sonuç olarak, gereksiz ek incelemeler, ek masraf ve zaman kaybına yol açar. Bu nedenle görüntü kalitesine ve uygulamada yüksek teknik standarda büyük önem vermek gerekir. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Avrupa Birliği ülkelerinde, mamografik incelemelerde sağlanması gereken teknik koşullar ve kalite kontrol işlemleri, son 10-12 yıl içinde standardize edilmiştir ve mamografi uygulamaları akreditasyon kurulları tarafından denetlenmektedir. Benzer düzenlemeler ülkemizde de mutlaka sağlanmalıdır. Bu amaçla, Türk Radyoloji Derneği çalışma başlatmış ve Sağlık Bakanlığı ile işbirliği içinde konunun çözümlenmesi için girişimde bulunulmuştur" şeklinde konuştu.