Günümüzde, kaybedilen memenin yerine yenisinin oluşturulmasının mümkün olduğunun altını çizen Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Deniz İşcen, tıbbi müdahaleyle kanser hastalığından kurtulan kadının, yapılacak meme onarımıyla da eski görüntüsüne kavuşacağını söyledi. Prof. Dr. İşcen, meme kanseri tedavisinin, bütün ek tedaviler sonlandığında mutlaka onarımla tamamlanması gerektiğini vurguladı.
Memedeki tümörün rutin taramalar sırasında henüz başlangıç halindeyken tespit edilebildiğini belirten Prof. Dr. Deniz İşcen, "Bu hastalar genelde aynı seansta yapılacak meme onarımına da uygundur. Bu durumda çoğunlukla memenin kendi dokusu şekillendirilebilir, karşı meme ile simetri sağlanabilir. Biraz daha büyük tümörler ya da kemoterapi, radyoterapi gibi ek tedavi görmesi gereken hastalar, daha sonraki seanslarda çeşitli yöntemlerle onarılabilir. Tümörün cinsi, evresi, yaygınlığı, yapılan tedavi ve cerrahi girişimin özellikleri, ayrıca hastanın bedeninin genel özellikleri seçilecek onarım yönteminin tekniğini belirleyecektir. Bu noktada hastanın özelliklerinin yanı sıra hekimin bu konudaki görüşleri ve deneyimi, bir anlamda bilimselliği ve cerrahi sanatı da büyük rol oynayacaktır." dedi.
Meme onarımının yaşı olmadığı ifade eden Prof. Dr. Deniz İşcen, yeni memenin orijinal meme dokusu olmadığını, vücuttaki diğer dokulardan, en çok da kas ve yağ dokusundan alınan parçalarla oluşturulduğunu söyledi.
Yeni meme oluşturulurken bazen silikon kullanıldığını, bazen de hem silikon hem de kas ve yağ dokusu kullanıldığını belirten Prof. Dr. İşcen, "Bu tamamen hastanın vücut özelliklerine bağlıdır. Dolayısıyla, meme dokusundan oluşmayan bu yeni memenin çocuk emzirmesi mümkün değildir. Zaten böyle bir hastalığı olan hastalara, hastalığın özelliklerine göre doğurma izni verilir veya hiç verilmez" diye konuştu.
Memenin alınmasından sonra doğal olarak olumsuz etkilenen cinsel yaşamın yapılacak bu ameliyatla olumlu yönde seyredeceğini ifade eden İşcen, "Bedeni ile barışık bir bireyin cinsellikten alacağı zevk de daha gelişmiş olacaktır. Bu, bireyin eşini de mutlaka daha olumlu etkileyecektir."dedi.
Kanser nedeniyle yapılan ameliyatların çeşitliliğine dikkati çeken Prof. Dr. Deniz İşcen, hastalığın cinsi ve evresine göre bazen derinin bırakılarak sadece meme dokusunun, bazen memenin bir kısmının, bazen de hepsinin alındığını söyledi.
Bu durumlara göre cerrahi seçenekler olduğunu ifade eden İşcen'in verdiği bilgiye göre; İyi huylu bir tümörün çıkarılması sonucu oluşan deformiteden, tümü alınmış memeye dek her hastada ayrı teknik kullanmak mümkün. Meme dokusu bir miktar varsa bu dokuyu şekillendirmek, deri bırakılmışsa protezlerden yararlanmak, eğer deri yoksa deriyi genişletmek veya kas-deri flabı denilen yöntemlerle bölgeye doku getirmek, yeni meme oluşturmada uygulanan teknikler. Ayrıca bölgeye getirilen doku, aşamalı olarak şekillendirilip daha sonra meme başı yapılabiliyor. Yani işlem en az iki veya üç ameliyatla tamamlanıyor. Dolayısıyla yeni memenin tamamlanması aylar alan bir süreç, ama hasta bu aralarda işine ve normal yaşamına dönebiliyor.
Plastik Cerrahi Uzmanı Profesör Doktor Deniz İşcen, erken tanı konulup, tedaviye erken başlanılması durumunda meme kanserinin korkulacak bir hastalık olmadığını belirterek, "Bütün kadınlar genel durumu elverdiği sürece yeniden meme sahibi olma hakkına kavuşturulmalıdır. Bu hakka önce hekimler inanmalı, hatta onarım isteyen hastayı vazgeçirme noktasına getirmekten kaçınmalıdır" dedi.
Profesör Doktor Deniz İşcen, meme onarımının mutlaka bu konuda deneyim sahibi bir merkezde yapılması gerektiğine de dikkati çekti.