İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Teke Tek programında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı. İşte Meral Akşener'in sorulara verdiği yanıtlar...
Fatih Altaylı: Türkiye korona ile size göre başarılı bir mücadele gösterdi mi? Sağlık, sıhhat açısından.
Meral Akşener: Sağlık çalışanları, Sağlık Bakanlığı, sayın Bakanın kendisini iyi niyetli gayretli buluyorum. Sağlık ordusuna ben de teşekkür ediyorum. Temizlik işinde çalışan insanlar dahil doktorlara, bilim insanlarına, Bilim Kurulu'na teşekkür ediyorum. Biz hastalıkla mücadelede başarılıyız diyebiliriz. Milletçe başarılıyız. Çok az miktarda ihlal edenler olsa da büyük bir disiplin içerisinde her türlü karara uyuldu. Tedbirler anlamında baktığımızda maalesef çok iyi değiliz. Biz bütün bu kararlarda bir tek kişinin fikrine, kanaatine mahkum durumdayız. O da sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamı sebebiyle. 2017'de 16 Nisan'da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçtik.
Kimse yetki kullanamıyor, sorumluluğu üstlenemiyor. Her türlü kararı sayın Erdoğan'ın vermesi gerektiği sistem olduğu ortaya çıktı. Tek adamın her şeyi biliyor, karar veriyor olan sistemin sonucu olarak bu pandemi Sağlık Bakanlığı'nın kontrolünde olmalıydı. Bilim Kurulu'nun önerdiklerinin siyasi onaya ihtiyacı olmamalıydı.
Fatih Altaylı: Bilim Kurulu konusunda yüzde 100 katılıyorum. Bilim Kurulu'nun aldığı kararların, yaptığı önerilerinin siyasi otorite tarafından kabul edilmesi, uygulanması gerekmiyor muydu? ABD'de öyle oluyordu.
Meral Akşener: Onun için de Trump kaybedecek diyorlar. Onların sistemi içinde kontrol ve denge mekanizmaları var. Biz de bu mekanizmalar ortadan kalktı. Her konunun sonuçta tek karar vericisi sayın Erdoğan oldu. Ben burada sayın Erdoğan'ı da kötülemiyorum. 11 Şubat'ta grup toplantısında söylemiştim. Ölüm yoktu, sınırların kapatılmasıyla ilgili tedbir alınması gerekiyordu.
En önemlisi İran'da çıkmıştı. 1,5 ay sonra kapatıldı. İlk Kovid-19 görüldüğünde 3 haftalık tam karantinaya alınması, özellikle büyük şehirlerin. Önlemede bir sıkıntı oldu. Biz bunu kontrol edebilir hale gelebilirdik. Ekonomik maliyeti daha az olurdu.
Fatih Altaylı: Kapıları erken kapamamamızı zaafiyet olarak görüyorsunuz?
Meral Akşener: Evet, umre dönüşünde karantina yapılmamasını zaafiyet olarak görüyorum.
Fatih Altaylı: Umre dönüşünde rehberler konuklara ilaç vermişler, geçebilsinler diye...
Meral Akşener: Bu sistemin daha iyi yönetilmesi lazımdı ve daha iyi sonuçlar alınması lazımdı. Sağlık Bakanı iyi niyetli, çalışkan. Mesela sokağa çıkma yasağını Hıfzısıhha Kurulu'nun ilan etmesi lazımdı. Sayın Soylu, 'Ben Sayın Cumhurbaşkanının talimatı üzerine ilan ettim' dedi, sonra 'Sorumluluk bana aittir istifa ediyorum' dedi, sayın Cumhurbaşkanı bunu kabul etmedi. İçişleri Bakanı bu yönetimsizliği kabul etmedi ve buradaki hatayı sorumlululuk duygusuyla istifa etti.
Fatih Altaylı: İstifanın kabul edilmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Meral Akşener: Sayın Erdoğan 'sorumluluk senin değil kardeşim benim' demiş oldu.
Fatih Altaylı: Bana bilgi veren bir kaynak, AVM derneğinin başkanı diyor ki, kendisi hukuk profesörüdür, 'bize bakan yardımcısından talimat geldi, ayın 11'inde açacaksınız dedi. Sağlık Bakanlığı bize bildirsin' dedi. Siz bu normalleşme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Meral Akşener: Günün sonunda ekonomik hayat devam etmek zorunda elbette. Bilimsel olarak sizin Teke Tek programından samimi olarak bilgilendiğimi söyleyebilirim. Çok büyük bir hizmet yaptınız. Kafa karıştırmayan çok net bilgiler verildi burada. Bilim insanlarının ve bilimin ışığında günlük vaka sayısı 10'un altına düşüldüğü zaman normalleşme başlar. 10'un altına düştüğünde işte Temmuz gibi bir tarih veriliyor. Dolayısıyla nasıl tedbirlerde ağır aksak gittiysek, bir an evvel olsun diyerek hızlı hareket edildiği takdirde yeni bir dalgayla Türkiye Allah muhafaza olarak ekonomik olarak zor duruma düşer. AVM'leri açmak yerine küçük esnafı, KOBİ'lere ve insan çalıştıran, istihdam sağlayan herkese çalışan işçi başına işletmelere 10 bin lira para verin dedik. Bunu bir yılını siz ödeyen, geri kalanına da ana parayı da 1 yıl ödemesiz ondan sonra işletme sahipleri bunu ödesinler.
Bir şey daha öneriyorum. Sokağa çıkma yasağıyla 11 gün sokağa çıkma yasağı ile karşılaşmış olacağız. Lokanta, berber, kuaför kapalı şimdi. Ben buradan Sağlık Bakanlığı'na öneride bulunmak isterim. Rastgele taramanın hazır evlerde iken kapılar çalınarak yapılması gerektiğini öneriyorum. Filyasyon yapılması lazım tabi. Şu dönemde tarama yapılması lazım. Hazır evde iken insanlar yapılması lazım ki bize bir resim çıksın. İstanbul gibi şehirlerde apayrı bir normalleşme bakış açısının, ayrı projeyle İstanbul'u ayırarak bir normalle planının yapılması lazım. Mesela garsonlar, yevmiye ile çalışanlar, taksiciler işsiz. Bir televizyon programına katılacağım diye sosyal medyadan yayınladığım zaman 'bizden de bahsedin' diyorlar. Ekonominin canlı hale getirmek için insanların tüketmesi ve parası olması lazım. Biz dedik ki 'ailelere 500 lira para verin'. İhtiyaç sahibi ailelere kişi başına 500 liradan yardım yapılsın demiştik. Ayrıca harcama garantisi olan fiş, kart, kuponun verilmesi lazım geldiğini söylemiştik. Şimdi de çalışan başına işletmelere 10 bin lira para yardımı yapılması gerekiyor.
"ÇARÇUR EDİLEN KAYNAKLAR, SONUÇ ALINAMAYAN PROBLEMLER"
Bu geçilmeyen tünellere, köprülere ödenen paranın yarısı ediyor. İşsizlik Fonu vardı, ne olduğunu bilmiyoruz. Varlık Fonu var, bugün ortaya çıkan bilgiler ışığında 70 milyar lira borçluymuş. Merkez Bankası'nın ihtiyat akçeleri gitti. Ekonomik olarak hazırlıksızmışız. Sayın Erdoğan her ağzını açtığında birilerini karşısına düşman olarak dikerek gidiyor. OECD ülkeleri bizim gibi yönetilenler için problemlerini doğru tespit edemezler, doğru çözüm üretemezler, kaynaklarını doğru kullanamazlar, bunu da ben ekliyorum; sürekli kutuplaştırmaktan, düşman üretmekten beslenirler. Çarçur edilen kaynaklar, sonuç alınamayan problemler. AK Parti'nin beledieyeleri de yardım için organize oldular. Gaziantep, Trabzon, Konya. Ankara'da Mansur Bey, burada Ekrem Bey, Adana, İzmir, Antalya ve Mersin bir organizasyon yaptı.
Şimdi bu belediyelerin insan kaynağından, organizasyon yeteneğinden faydalanmak dururken, el ele tutuşmak varken niye düşman ilan edersiniz bunu anlayabilmiş değilim.
"KORKUM ODUR, ENDİŞEM ODUR"
Fatih Altaylı: Onu kimse anlamadı zaten. Akıl ve mantık diyor ki, merkezi yönetim belediyeleri çağırır, hep beraber koordinasyon yapıp, kaynakları efektif kullanır. Parası olan belediye, parası az olan belediyeye yardım edebilir. Böyle bir çağrı geldi mi belediyelere? Siz ret mi ettiniz?
Meral Akşener: Hayır! Böyle bir şey olmadığı gibi paralel yapı olmakla, ekstra devlet olmakla suçlandılar. Sayın Erdoğan'ın siyasi algoritmasını biliyorum, ama bugün normal bir zaman değil be kardeşim! Ona diyorum size değil. Bugün insanlar can derdinde. Arkasından da ne gelecek? Cüzdansızlarla vicdansızlar arasında bir kavga gelecek. Korkum odur, endişem odur. O düşman, bu düşman olduğu zaman, koronayı atlattık diyelim. İşsizlik Fonu'nda para yok, öbür taraf borçlu, Merkez Bankası'nın yedek akçeleri gitmiş, geçilmeyen yollara, binilmeyen uçaklara para ödüyoruz. Bugün birlik, beraberlik olmak vesaire gibi bir dönemde muhalefete kaldı birlik beraberlik çağrısında bulunmak. Sayın Erdoğan hep AK Parti Genel Başkanı şapkasıyla geziyor. Cumhurbaşkanı şapkasını başına geçirip, Meclis'te grubu olan ya da yeni kurulan siyasi partilerin sayın Babacan, sayın Davutoğlu'nu davet ederdim. Bir arada istemiyorsa tek tek bizlerle konuşması, karşılıklı fikir alışverişinde bulunması. Tamam burada bir sürü yanlış var ama iyileri de söylüyoruz.
"AMA DAMADI İKNA EDECEĞİNİ SANMIYORUM"
Bugün bitti diyelim, ekonomi nasıl olacak? Bütüncül, kapsayıcı bir ekonomik programın Nisan ayında çıkması lazımdı. Bilim Kurulu gibi ekonomik kurulun kurulması lazımdı. Ekonomide öne geçmiş bilim insanları, her siyasi partinin çok iyi ekonomistleri var. Milletvekilleri, bürokrasiden gelen önemli insanlar var. Bizlerden ve diğerlerinden bizlerden ekonomik program için yardım istenmeliydi, çağrılmalıydı. Korona sonrası için ekonomi programı yapılmalıydı. Sizin aracılığınızla sayın Erdoğan belki duyar, bizim ekonomi programımız hazırlandı. Birkaç gün üzerinde çalışabilecek rötuş kaldı. Durmuş Bey var, Can Bey var. İsmail Tatlıoğlu var. Tarım'da fevkalade yetkin arkadaşlarımız var. Bu grupların altında, bu kişilerin ekipleri var. Yatırım bankacısından tutunuz, kalkınmayla ilgili arkadaşlarımız var. Çok genç de bir yapı var. Bu insanların en azından İYİ Parti açısından söylüyorum ortaya koyduğu bu ürünleri hiç kıskanmadan, yeter ki istensin biz vermeye hazırız. Ama damadı ikna edeceğini sanmıyorum.
Fatih Altaylı: Şehir hastaneleri önemli deniyor, bununla ilgili fikriniz değişti mi?
Meral Akşener: Hayır değişmedi. Sağlık Bakanı ifade etmişti, 'Bundan sonra biz yapacağız' diye. Şehir hastanelerini İngiltere önce yaptı. Ekonomisini göçertince vazgeçti. Hastane yapmayın diyen yok ki. Yatak sayısı artsın, ama siz hasta garantili yapıyorsunuz. Kütahya'da havaalanı var, uçak inmiyor doğru dürüst ve biz onun parasını ödeyeceğiz. Şehir hastaneleri de benzeri. Epey ödeceğiz. Benim fikrim değişmedi. Hastane yapılmasına karşıyız diye bir şey yok.
"İMAMOĞLU, ŞEYTAN KOVALAMAKTAN NAMAZA VAKİT BULAMIYOR"
Fatih Altaylı: İstanbul'da şehir hastanesi yapıldı. Ancak yolları bitmemişti. Hastaneye ulaşılamadı. Bununla ilgili olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na yoğun eleştiri var, 'bilerek yapmadı' deniliyor. Siz ne diyorsunuz?
Meral Akşener: Ekrem İmamoğlu, şeytan kovalamaktan namaza vakit bulamıyor. Bütün dikkat İstanbul Belediyesi'nin üzerinde. Ne travmaymış atlatılamadı gitti. Ne zormuş. Azıcık nefes almaya fırsat tanısın onların büyükleri. Kafayı kaldırdığında çekiç vuruluyor.
Fatih Altaylı: Şehir hastanesinin yollarının yapılmama sebebi bir önceki dönemde bu yollar yatırım giderinden çıkarılmış, tünel inşaatına aktarılmış. O tünel inşaatı da durmuş vaziyette. Böyle olduğunu okudum.
"BAŞARISIZ OLUNSUN DİYE, HER ŞEY YAPILIYOR"
Meral Akşener: Başarısız olunsun diye her şey yapılıyor. Bu millete, İstanbulluya ayıptır. Biz salgınla can pazarındayız. Yarım talebiyle, bağış alma hakları var belediyelerin. Ben de 3 emekli maaşımı Ankara'ya, 3 İstanbul'a bağılamıştım, parama el konuldu biliyor musunuz?
Fatih Altaylı: Bağış meselesine ne diyorsunuz? Nasıl olmalıydı?
Meral Akşener: El ele verilmeliydi. Yardım istemesine itiraz edemem iktidarın. Zorlu zamanlarda vatandaş devletini yanında görmek ister. İktidar olarak değil devlet olarak görmek ister. Tayyip Bey bugün Cumhurbaşkanıdır yarın başkası gelir. Türkiye Cumhuriyeti devletine onu yöneten iktidarı sebebiyle bir güvensizlik yaratıldığı zaman bu yanlıştır. ABD'ye yardım, İspanya'ya, İtalya'ya yardım gönderiyoruz. İtalya'nın GSMH 35 bin dolar. Biz yardım gönderdik.
Fatih Altaylı: İyi bir şey ama..
Meral Akşener: İyi bir şey de bu Yeni Camii'de dilenip Sultanahmet'te sadaka dağıtmak gibi bir şey. Maske veremiyorsunuz, eczanelerde maske yok. Bana geldi, eşime gelmedi. Oğluma gelmedi. Böyle bir durum.
Fatih Altaylı: Şimdi ona gerek kalmadı gidip alıyorsunuz ama eczanelerde muazzam kuyruk.
Meral Akşener: Şimdi maske yardımı yapıyorsunuz dış ülkeye. Türkiye'nin PR'ı. Sağlık Bakanı 'Biz o kadar yüce gönüllüyüz ki başka ülkelere yardım yapıyoruz' dedi. Yardım ettiğimiz ülkelere vatandaşa IBAN numarası fermedi, IBAN numarası istediler. 8500 dolar fert başına milli gelir olan ülkesiniz. Kendi ihtiyacımız olduğunu Sağlık Bakanı söylüyor.
Fatih Altaylı: Ama bunun pozitif etkileri oldu sanki...
"EKONOMİK KURULU KURARDIM"
Meral Akşener: Bu kadar kör gözün üstüne parmak sokmak derler ya.
Fatih Altaylı: Siz olsaydınız nasıl bir yöntem izlerdiniz.
Meral Akşener: Salgın var, ben Başbakanım, Cumhurbaşkanı var, Meclis var, siyasi partiler var gruplar var. Bunu her kesimin meselesi olarak görürdüm. Kapsayıcı, bütünlükçü bakardım. Üretime dayalı, hızlıca ekonomiyi harekete geçirecek ekonomik kurulu kurardım. Diğer siyasi partilerin de görüşlerini, onların ekonomistlerin fikirlerini alarak. Bu iktidarın meselesi değil devletin meselesidir. Siz gelir geçersiniz, ama devlete duyulan güvenin sorgulanması, bunu çözmek zor zaman alır. Zedelenen güven duygusunun yerine hiçbir şeyi koyamazsınız. Başından beri tarım diyorum. Seçim kampanyamı tarım üzerinden götürdüm. Biz kendine yeten bir ülke olmak zorundayız.
Fatih Altaylı: Uzun zamandır kendine yeten bir ülke değiliz.
Meral Akşener: Evet. Japonya çok pahalıya pirinç üretir ama vazgeçmez. ABD benzer ürünlerde benzer tutum içindedir. Mazot çok pahalı bizde. Bizdeki 1 litrelik mazot orada 1 galon. Bütün ülkeler çiftçisini bir şekilde destekliyor. Buğdaş ithal eden ülkeden en büyük buğday ihraç eden Rusya var. Biz et, buğday, saman, canlı hayvanı ithal ediyoruz. Şeker fabrikalarını kapattık. O fabrikalar yan ürün olarak hayvancılığa yem üreten yerlerdi. Sanayi, teknoloji yatırımı olmak zorunda. Koronadan sonra daha hızlı olması gerekir. Bu kararlar alınırken diğer siyasi partilerin de görüşlerini, önerilerini, eleştirilerini almak kaydıyla. O zaman zaten böyle bir demokrasi problemimiz olmazdı.
Fatih Altaylı: Evet maskelerin Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak gitmesi lazım. İyi kötü maskesiz kimse yok. Sokakta herkesi görüyorum. Sistem aksak işliyor ama bir şekilde idare ediyoruz. Biz zengin ülke değiliz ama çok veren maldan, az veren candan diyoruz. Yarın öbür gün bu ülkelerle bizim başka işlerimiz olacak. Borç, kredi, ithalat, sanayi transferi vs. Osmanlı döneminde İrlanda'ya yaptığımız yardım hala etkisini koruyor. Bu olumlu bir adım sayılmaz mı?
Meral Akşener: Türkiye'nin PR'ı açısından itirazım yok dedim. Ama sürdürülebilir sistemimiz yok bizim. Yarın sayın Erdoğan'ın şahsıyla ilgili eleştiri gündeme geldiğinde 1 dakikada değişeceğine inanıyorum. Sayın Erdoğan şahsına ait, bu ülkenin babası gibi istediği gibi adalet, hukuk, ulufe dağıtıyor. Saray hazinesinden gönderilen bir hediye şeklinde. Buna işaret ediyorum. Siz Ankara ve İstanbul Belediye Başkanlarının yaptığı işleri, dağıttığı ekmeği engelleyemezsiniz. Onlar düşman değil ki.
Fatih Altaylı: Daha önce belediyeler AK Parti'deyken depremde yardım yapardı.
Meral Akşener: Yurt dışıyla kapsayıcı durumumuz oldu kendi insanına da bu kapsayıcılığı yapmalıydı diyorum. Bu Hazine'den yapılan yardımlar da Türkiye Cumhuriyeti devletidir.
Fatih Altaylı: Merkez Bankası bir miktar para basmış. Bu enflasyonist baskı yaratmaz mı deniyor. Siz sektörleri canlandırmak için böyle bir yöntemi doğru bulur musunuz?
Meral Akşener: Biz arkadaşlarımızla bu konuyu çalıştık. Zaten Merkez Bankası basıyor. Meşhur, malum gruplara gidiyor para. Vatandaşın eline geçen para yok. Üretimi esas alan, vatandaşı kalkındırmayı yönelik kararlar ortaya çıkmalı. Bir plan ve program yok ortalıkta. Devlet olarak yılların sanayi sistemi bir şahsın olabilir ama aynı zamanda bu ülkenin milli serveti. Onların hisselerini devlet almalı, ama kayyum atamamak kaydıyla. Ondan sonra iş kurtarıldıktan sonra rayiç bedelden yeniden devretmemeli o insanlara. O işletmeler batırılmamalı, başkalarının eline geçirilmemelidir. Aynı şey toprak için olacak. Bunlara karşı dikkat etmesi gerekiyor. Maalesef para basılsa da iddialara göre malum beşli çete.
Fatih Altaylı: Bir siyasetçiye somut konuşmak daha doğru olmaz mı?
Meral Akşener: Şu an itibarıyla bir şey bilmiyoruz. Ama geçmiş geleceğin teminatı. Şimdi müşteri garantili yerlere bunlara devletin ödemesi gereken paralar ödenmesin bakalım. Onun yerine alın size kaynak.
Fatih Altaylı: Ödenmezse dava konusu olmaz mı?
Meral Akşener: Mücbir sebep var. Hiç değilse 3 ay boyunca ödememekten bahsediyorum.
"SİLİNEN VERGİ BORÇLARINI BİLİYORUZ TARİHTE"
Fatih Altaylı: Devlet onlara el koysun deniyor, böyle bir hakkı yok.
Meral Akşener: Bir paket açıklandı, içinde yardım yok. 3-4 milyar nakit yardımı var diğeri borçlandırmak üzere. Küçük esnafa kredi gelmiyor, takip ediyorum. Para basıldı, nereye gitti? Belli değil. Silinen vergi borçlarını biliyoruz yakın tarihte.
Fatih Altaylı: Yakın tarih değil o, yaklaşık 500 milyon dolarlık borçtu. Silindiği tarih itibarıyla ama yakın değil.
Meral Akşener: Geçmiş geleceğin garantisidir diyorum, o manada söylüyorum.
Fatih Altaylı: Vatandaş diyor ki, kendileri orada olsa nasıl davranacaktı? Kendilerine yakın grupları korumayacaklar mıydı? Tansu Çiller AK Parti'nin en büyük destekçisi diyorlar.
Meral Akşener: Sayın Çiller'le yolumu ayırdım ben. Sayın Çiller'in yol ahbaplığını bunları söyleyenlerin dikkatine sunarım. İki köprüyü devlet yapsaydı diyorum. Köprüleri, yolları devlet yapmasın demiyorum, kaynak aktarmasın diyorum. Sizlerin cebinden, vatandaşın cebinden. İstanbul'a gelmeyen bile ödüyor onların parasını. Bugün Aksaray'da bir kişi kendini asmış, sosyal medyada gördüm. Cebinden bir kağıt çekmiş, 'korona beni öldürmedi, sahipsizlik, açlık, susuzluk öldürdü' diyor. Bunlar için söylüyoruz. Taş üstüne taş koyandan Allah razı olsun. 'Çalıyorlar ama çalışıyorlar' deniyor. Ne çalınsın, çalışılsın. En verimli şekilde kaynaklar kullanılsın. Sayın Erdoğana bakarsak cankurtaran, ambulans yokmuş Türkiye'de. Ondan evvel hiçbir şeyler yokmuş.
Meral Akşener: Ben üç sınıf bir arada ilkokulda okudum. İzmit'te bir köyde okudum. Askerlik yapan insanların öğretmenlik yapan insanlarla okudum. Hastalandığımızda cankurtaran gelirdi. Haksızlık etmiyorum kimseye, 100 sene olmuş, 23 Nisan'da Meclis'in açılışının 100. yılını kutladık. Bu ağaç kovuğu içinden çıkmış devlet, millet değil ki. Çok savaştan dolayı yanmış, yıkılmış bir ülkeyle karşı karşıyasınız. 1. Dünya Savaşı sonrası en ağır kayıp bizim askerimizdir. Trablusgarp, İstiklal Savaşı. Ben tarihçiyim. Bir Amerikalı gazeteci kadın, bahçe ekonomisi diye ekonomi ismini veriyor İstanbul'daki kadınlarla Anadolu'daki kadınların takasla belli mamülleri değiş tokuş etmesi üzerine. Açları doyurdular, çıplağı giydirdiler diyor. Bu insanlar oradan geliyor. Sayın Erdoğan ipin ucunu kaçırdı. Eskiden Cumhuriyetin ilk dönemlerine rahmetli İnönü'ye vururken şinmdi ne Özal'ı, ne Demirel'i kaldı Allah rahmet eylesin.
Meral Akşener: Ben bir kadınım, köyde doğdum. Küçük bir memurun kızıyım. Okudum, sizin karşınızda oturuyorum. Cumhuriyetin sosyal demokrasi, sosyal adalet alanını eğitim yoluyla bizim gibilere fırsat tanıyarak nasıl gerçekleştirdiğini gösteren bir cisim oturuyor karşınızda. Ben üniversite hoca oldum. Profesör olarak emekli olacaktım. Şimdi bu fırsatı sağlayan Cumhuriyet. Sayın Erdoğan'a, Sayın Gül'e, Sayın Kılıçdaroğlu'na da sağlayan Cumhuriyet.