Esenboğa Havalimanı'na saat 13.00'te inen Merkel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilecek.
Merkel, daha sonra TBMM'ye giderek darbe girişimi sırasında bombalanan kısımları ziyaret edecek.
Başbakan Binali Yıldırım ile de bir araya gelecek Angela Merkel'in gündeminde geçen yıl Türkiye’ye yaptığı üç ziyarette olduğu gibi sığınmacı krizinin çözümü yer alıyor.
MERKEL'İN ZİYARETİNİN ÖNEMİ NE?
Merkel’in Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye'ye ilk ziyareti, ayrı bir önem taşıyor.
Alman Başbakan Angela Merkel, Ankara’da. Ziyaret, Türkiye-AB ilişkilerinin gerildiği ve mülteci anlaşmasının tehlikeye girdiği bir döneme denk geliyor. Ankara, mülteci anlaşmasının gereği olan 3 milyar Euro'nun çok büyük bir kısmının yatırılmadığı gerekçesiyle tepkili. İlişkilerin gerilmesinin asıl sebebi ise, Gülen örgütü üyeleri ve PKK'lıların Almanya tarafından iade edilmemesi.
Alman Başbakan Merkel, öğle saatlerinde Ankara’ya geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmesi başlayan Merkel, ardından Başbakan Yıldırım'la görüşecek, Yıldırım'la düzenleyeceği ortak basın toplantısının ardından akşam saatlerinde de Almanya Büyükelçiliği Rezidansı'nda CHP lideri Kılıçdaroğlu ile bir araya gelecek.
15 Temmuz'da darbecilerin hedefi olan TBMM'yi de ziyaret edecek olan Merkel'in, CHP lideriyle burada görüşmesi planlanıyordu. Ancak Cumhurbaşkanlığı ziyaretin bir gece öncesine kadar randevu saatini bildirmediği için, CHP lideriyle görüşme daha ileri bir saate ertelendi. Erdoğan'ın 13.30'a randevı vermesinin ardından, Kılıçdaroğlu'yla görüşmenin 20.00'da TBMM yerine Rezidans'ta yapılması kararlaştırıldı.
ANKARA BERLİN'E TEPKİLİ
Ankara Berlin'e tepkili. Tepkinin başlıca nedenleri, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası beklenen desteğin gelmemesi ile PKK ve Gülen örgütü mensuplarının Almanya tarafından iade edilmemesi. Mülteci anlaşması gereği AB'nin 2016 için söz verdiği 3 milyar Euro'nun ise onda biri bile gönderilmedi.
Merkel’in gündemindeki öncelikli konular arasında göç sorunu, Geri Kabul Anlaşması, güvenlik işbirliği ve ticari ilişkiler var. Merkel, AB ile gerilen ilişkiler kapsamında göç anlaşmasının yürütülmesini istiyor.
“ALMANYA, TÜRKİYE ALEYHTARLARINI HİMAYE EDİYOR”
Ankara’nın tepkisini, ziyaretten bir gün önce AA’nın sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak da bir kez daha dile getirdi. "Almanya’da bizim dertlerimiz var" dedi:
"Almanya'da evet mülteci meselesi var, Almanya'da bizim başka dertlerimiz var. Almanya hem PKK teröristlerine hem DHKP-C teröristlerine, Türkiye'nin başına bela olan her türlü teröriste kucak açmış bir ülkedir. En son darbecilerin önemli aktörleri, yargı ayağı, Almanya'da misafir ediliyor."
Daha önce Adalet Bakanı Bekir Bozdağ 11 Kasım’da AA’ya verdiği röportajda, PKK'nın, FETÖ’nün, DHKP-C'nin ve aşırı sol örgütlerin Almanya'da hem destek bulduğunu hem de rahat bir şekilde faaliyetlerini yürüttüğünü ifade etmişti:
"Fetullahçı Terör Örgütü Almanya'da destek görüyor... Türkiye'nin aleyhine kim ne faaliyette bulunursa, Almanya o faaliyette bulunanları himaye eden bir yaklaşım içinde."
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, 3 Kasım’da yaptığı bir konuşmada Almanya’yı aynı konuyla ilgili olarak eleştirmişti:
"Biz 35-40 yıldır terörizmle mücadele ediyoruz. Sayın Şansölye'ye 4 bin ismin yer aldığı dosya verdim. Şu an 4 bin 500 oldu. Sorduğumda yargı süreci devam ediyor deniyor. Geciken yargı süreci bir şeye yaramıyor. Dost ülkelerde bu mücadele yok ki. Almanya'da insanlar endişesiz, rahat bir şekilde hayatlarını sürdürebiliyor."
Bu eleştirilerin ardından 15 Kasım’da dönemin Alman Dışişleri Bakanı Steinmeier Ankara’ya resmi bir ziyarette bulunmuş, aynı eleştiriler bu ziyarette de dile getirilmişti. Steinmeier, gerginliği azaltmak için yaptığı ziyaretin ardından, ‘gerilime rağmen diyaloğun sürmesi gerektiği’ ve Almanya’nın, terörle mücadelede Türkiye’nin yanında olduğu mesajını vermişti.
Ancak o ziyaretten bu yana herhangi bir iade yapılmadı. Erdoğan ve Yıldırım, tepkilerini Merkel'le görüşmelerinde de dile getirecek.
DARBECİLERİN İADESİYLE İLGİLİ İLİŞKİLERİ GEREN AÇIKLAMALAR
15 Temmuz sonrasında Almanya’daki Gülen örgütü mensuplarının iadesiyle ilgili ilk açıklama, Almanimler Birliği’nden geldi.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun darbe girişiminin hemen arkasından ‘paralelin bazı hakim ve savcıları Almanya’da, onların da iade edilmesi gerekiyor’ ifadelerinin ardından 30 Temmuz’da AFP’ye konuşan Alman Hakimler Birliği Başkanı Jens Gnisa, Türk hükümetinin çağrısının iade için tek başına yeterli olmadığını söyledi:
“Alman yargısı tüm iade taleplerini hukuk devletinin temel ilkeleri doğrultusunda kapsamlı bir şekilde inceleyecektir. İadenin söz konusu olabilmesi için Alman yargısının, Almanya'da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Türkiye'deki darbe girişimine karıştığı yönünde somut, kanıtlanabilir dayanak noktalarına ihtiyacı vardır."
Kasım ayı başında da Alman Adalet Bakanı Heiko Maas, Ankara’nın tepkisini çeken bir açıklama yaptı:
"Siyasi nedenlerden dolayı gelen iade talepleri konusunda bunları işleme almama hakkını saklı tutuyoruz."
Türkiye’de gündeme gelen idam tartışmalarını da hatırlatan Maas “Türkiye’de idam cezasının gelmesi durumunda gelecekte daha da zorlaşacağını" belirtti. Gülen örgütü için de "Bir örgüt olarak burada var olduklarına dair yeterince bilgi de yok" iddiasında bulundu.
ANKARA’DAN GERİ KABUL ANLAŞMASI’NIN İPTALİ SİNYALLERİ GELDİ
AB ile Türkiye’nin ilişkilerinin gerildiği bir dönemde, birliğin lideri konumundaki Almanya’dan yapılan bu ziyaret, Geri Kabul Anlaşması’yla ilgili son yapılan açıklamaların ardından büyük önem taşıyor.
Türkiye’nin AB üyeliğine her zaman mesafeli olan Merkel, 2015 yazından itibaren göçmen krizinin büyümesi ve milyonlarca göçmenin Avrupa’nın kapılarına dayanmasıyla birlikte, Ankara ile temaslarını sıklaştırmıştı. Ekim 2015’ten bu yana üç kez ikili görüşmeler için, iki kez de uluslararası zirveler kapsamında Türkiye’ye gelen Merkel’in girişimleriyle, Mart 2016’da AB-Türkiye mülteci anlaşması imzalanmıştı. Bu süreçte Merkel, Türk liderlerle (Cumhurbaşkanı ve Başbakan düzeyinde) tam 13 kez ikili görüşme de yapmıştı.
Mayıs 2016’daki İnsani Zirve’den bu yana Türkiye'ye ilk kez gelen Merkel için, yasadışı göçle mücadelede işbirliğinin sürmesi büyük önem taşıyor.
Erdoğan ve Merkel’in Eylül ayında Çin’deki G-20 zirvesi sırasında yaptığı son ikili görüşmede, vize muafiyeti konusunda çıkan sıkıntılar masadaydı. Ankara, vize muafiyeti için şart koşulan terörle mücadele kanununun değiştirilmemesinde ısrarlı. AB ise bu durumda Schengen ülkelerine girişler için için vizeyi zorunlu tutmaya devam ediyor.
Ankara’dan bu süreçte sözlerin tutulmadığı gerekçesiyle Avrupa Birliği’ne yönelik sert açıklamalar gelse de, Merkel tonunu daha yumuşak tuttu. Bugüne kadar yaşanan tüm gerginliklere rağmen Türkiye’nin göç krizi için krtik önemde olduğunu söylemeye devam etti. Bir yandan da tüm kriterlerin yerine getirilmesi gerektiğini vurgulamayı sürdürdü.
Ankara’nın tepkisinin sebeplerinden biri de, AB ile Türkiye arasında yapılan mülteci anlaşmasına göre Türkiye’ye taahhüt edilen 3 milyar Euro’nun henüz onda birlik kısmının bile verilmemiş olması. 2017 sonuna kadar Türkiye’de Suriyeli mülteciler için mutabık kalınan projeler kapsamında 2 milyar 240 milyon Euro ödenmesi gerekirken, bugüne kadar bu projeler için sadece 222 milyon Euro yatırıldı.
Son olarak 26 Ocak’ta Yunanistan’ın Gülen Örgütü mensubu 8 darbeci askeri iade etmeme kararı vermesi, Ankara’dan tüm AB’yi ilgilendiren sert bir tepkinin gelmesine yol açtı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Yunanistan ile aramızdaki ikili Geri Kabul Anlaşması'nın iptali dahil, gerekli adımları atacağız” açıklaması yaptı.
Yunanistan’la yapılan anlaşmada en büyük rolü Merkel oynamıştı. Tüm bu gerilimlerin ardından Merkel, yaklaşık 9 ay aradan sonra yeniden Türkiye’de.
Merkel’in ziyaretinden bir gün önce konuyla ilgili konuşan Veysi Kaynak, Yunanistan ile Almanya arasındaki ilişkiye de değindi:
“Almanya, Yunanistan'la AB içerisinde en iyi ilişkiler kurabilen, Yunanistan'a ekonomik açıdan büyük destekler verilmesini sağlayan bir ülke.
Yunanistan'ın darbeci askerleri, bizzat darbeye katılan, bizzat helikopterimizi alıp Yunanistan'a o helikopterle kaçan darbeci askerleri vermemesiyle, Almanya'nın darbeci yargıçları ve savcıları, diğer PKK teröristleri vermemesi arasında bir fark yoktur."
ERDOĞAN’A İZİN YOK, KARAYILAN’A VAR
Almanya’yla kırılma noktalarından biri de yine 15 Temmuz sonrasında yaşandı. Darbe girişimiyle ilgili Almanya’dan beklenen destek gelmezken Alman Anayasa Mahkemesi, Ankara’nın daha büyük tepki vermesine yol açacak bir şey yaptı. 31 Temmuz’da Köln’de darbe karşıtı Türk kökenlilerin düzenlediği ‘Darbeye Karşı Demokrasi Mitingi’ne Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın videokonferans aracılığıyla bağlanmasına Köln polisi, ‘güvenlik gerekçesiyle’ izin vermedi.
Karar önce yerel, ardından üst mahkemeye taşındı. Mahkemeler Köln polisinin kararını onayınca karar Alman Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Anayasa Mahkemesi de bağlantıya izin vermeyince, Erdoğan miting için toplananlara planlandığı gibi hitap edemedi. Onun yerine, mesajı okundu.
Bu iznin verilmemesiyle ilgili Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın “kabul edilemez bir durum” açıklaması yaptı:
"Geçmişte bölücü terör örgütünün eylem ve gösterilerine sessiz kalan makamların, darbe karşıtı bir demokrasi mitingini 'şiddet olayları çıkabilir' gibi bir gerekçeyle zan altında bırakmaya ve engellemeye çalışması kabul edilemez. Güvenlik tedbirleri, demokrasi mitingini düzenleyenlere değil, terör örgütü yanlılarına ve demokrasi karşıtı provokatörlere karşı alınmalıdır."
Ankara’daki Alman Maslahatgüzar da Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı ve tepki bir kez de bu şekilde ifade edildi.
Kalın’ın sözünü ettiği ‘geçmişte sessiz kalınan olay’ ise, birkaç gün sonra ortaya çıktı. PKK yöneticilerinden Murat Karayılan’ın, 3 Eylül 2011 tarihinde yine Köln’de yapılan 19. Kürt Kültür Festivali’ne Kandil’den gönderdiği görüntülü mesaj yasaklanmamıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karayılan’la ilgili görüntülerin de ortaya çıkmasının ardından, Almanya’nın elindeki iade taleplerini de hatırlatarak Almanya’ya tepkisini şöyle dile getirdi:
“Pazar günü Almanya’daki STK’larımızın orada düzenlediği ‘Darbelere hayır demokrasiye evet’ mitingine Türkiye’den videokonferansla bağlanmamı hazmedemediler. Belediye, yerel mahkeme ‘hayır’ dedi. Anında Anayasa Mahkemesi de ‘hayır’ kararı verdi. 4 bin terörist 4 bin 500 oldu. O dosya, ‘geciken adalet adalet değildir’ dediğimde neden çalışıyor yargınız? Ama burada 2 saatte karar veriyor Anayasa Mahkemeniz. Nedir o karar? Erdoğan konuşmasın orada. Geçmişte terör örgütü PKK’nın lider kadrosundakini konuşturuyorsun video konferansla.”
TİCARİ İŞBİRLİĞİNİ ARTIRMA HEDEFİ
Merkel’in ziyaretinde, ayrıca, bir hafta önce Ankara’da olan İngiltere Başbakanı Theresa May’in da asıl gündem maddesi olan ticari işbirliği görüşülecek. Almanya, Türkiye’nin en büyük dış ticaret ortağı ve en fazla ihracatı gerçekleştirdiği ülke konumunda.
İki ülke arasındaki dış ticaret hacmi 2015’te 34,779 milyar dolarken, 2016’da bu rakam 35,479 milyar dolara yükseldi. Ancak 2015 öncesi rakamlar 37 milyar doların üzerindeydi. Hedef öncelikle bu rakamlara dönülmesi, ardından daha da yükseltilmesi.
Merkel’in ziyareti, Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi için yapılacak olan resmi müzakerelerin de öncesine denk geliyor.
Müzakerelerin çerçevesini oluşturan teknik görüşmeler 2016 yılının Nisan ayında tamamlanmıştı. 2017’nin ilk yarısında resmi müzakerelerin de başlaması öngörülüyor. Böylece Gümrük Birliği günün koşullarına uyarlanacak, ABD-AB arasında görüşmeleri süren Serbest Ticaret Anlaşması doğrultusunda Türkiye’nin zararının önlenmesi için çalışılacak.
SAVUNMA İŞBİRLİĞİNİN ARTIRILMASI İÇİN GÖRÜŞECEKLER
NATO’nun güneydoğu sınırında yer alan ve Irak ile Suriye krizlerinden büyük ölçüde etkilenen Türkiye’nin güvenliği, Avrupa için de kritik önemde. Bu sebeple Alman Başbakan bölgede yaşanan krizleri ve güvenlik işbirliğinin artırılması konusunu da Ankara’da Yıldırım ve Erdoğan’la birlikte masaya yatıracak.
Özellikle yeni dönemde ABD’nin daha içine kapalı bir dış politika izleyeceği ve NATO içindeki Avrupa ülkelerinin rolünün artması gerektiği endişesi, Avrupa’nın en güçlü ülkesi olan Almanya’nın gündeminde. 20 Ocak’ta göreve gelen ABD Başkanı Trump’ın NATO’yla ilgili “Miadını doldurdu” açıklamasının ardından Beyaz Saray Sözcüsü Sean Spicer da, “Başkan Trump NATO’nun kuruluş amacına uygun hareket ettiğini veya etkili etkili olduğunu düşünmüyor” açıklaması yapmıştı. ABD’nin NATO’ya gerektiğinden fazla para aktardığını düşündüğünü de belirtmişti.
Ankara’da bu kapsamda başta IŞİD olmak üzere terörle mücadele, Fırat Kalkanı Operasyonu, sığınmacılar, Astana ve Cenevre’de yapılan Suriye görüşmeleri de masaya yatırılacak.
Ankara ise güvenlik işbirliği konusuyla ilgili Almanya’ya tepkili. Zira Almanya, PKK’nın Suriye kolu olan PYD’nin bürosunun ülkesinde açılmasına izin verdi. Ankara aynı zamanda Berlin’i, Türkiye’nin iadesini talep ettiği bazı PKK’lıları iade etmemekle suçluyor.
Kaynak: Al Jazeera, AA