Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 19 Mart'ta görevden aldığı Naci Ağbal'ın yerine Merkez Bankası Başkanlığına atadığı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu, 2018'den beri Yeni Şafak gazetesindeki haftalık köşesinde ekonomi hakkındaki görüşlerini aktarıyor. Kavcıoğlu'nun yazılarını inceleyerek faiz, kur ve enflasyon gibi kilit öneme sahip göstergeler hakkındaki fikirlerini derledik.
Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu, 19 Kasım'daki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu'nda alınan politika faizini yüzde 10,25'ten 15'e çıkarma kararından 5 gün sonra yazdığı yazıda, "Soros ekibinin" Türkiye'yi faiz artırımı yönünde köşeye sıkıştırmak için tüm yolları kullandığını söyledi.
Kavcıoğlu, o dönem Merkez Bankası'nın yanı sıra Hazine ve Maliye Bakanlığı yönetiminin de değişmesinin "faiz lobisi ve destekçilerini" umutlandırdığını belirtti ve bu grupların bağımsız bir Merkez Bankası Başkanı istediğini aktardı.
Piyasalarda daha fazla faiz artırımı beklentisi olması hakkında ise şu yorumları yaptı:
"Öyleyse neden ısrarla faiz artırımı istiyorlar. Çok basit. Yüksek faizle Türkiye'nin yatırımlarının önünü kesmek. Diğer taraftan da oluşacak bu yüksek faizle Türkiye'yi sömürmeye devam etmek ve gücünü zayıflatmak. Yani döviz kurunu bir siyasal mühendislik aparatı olarak belki de daha da ötesi bir silah olarak kullanıyorlar."
Kavcıoğlu, 9 Şubat'taki yazısında ise Merkez Bankası'nın faizleri yükseltmesiyle birlikte kurun bir miktar dizginlendiğini yazdı ve "Fakat kurda elde edilen bu kazanımların, ne kadarı faiz artırımı kaynaklıdır? Parasal genişleme etkisiyle başlayan süreçte maliye politikasından ziyade faizin tercih edilmesinin bedeli ne? Nereye kadar kullanılmalıydı?" sorularını sordu.
Pek çok kişinin yüksek faiz uygulanmadığı durumda Türkiye'de hukuk ve adalet bulunmadığı; itibar, güven ve şeffaflık sorunları olduğu; insan hakları, düşünce özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün çiğnendiği; enflasyon, bütçe açığı ve cari açığın yüksek olması gibi gerekçelerle Türkiye'nin yatırım çekemeyeceğini düşündüğünü aktaran Kavcıoğlu, dünyanın çoğu ülkesinde aynı sorunların yaşandığını ama bu ülkelerin negatif faiz vermeyi başardığını iddia etti.
Kavcıoğlu aynı köşe yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iktisatçılar tarafından eleştirilen "Faiz neden, enflasyon sonuçtur" görüşüne paralel bir şekilde, faiz artışının enflasyonda da artışa yol açacağını öne sürdü.
"Yüksek faiz düşük kur politikasından kaybeden hep ülkemiz oldu" diyen Kavcıoğlu, üreticilerin yüksek faizle borçlanmasının üretim maliyetini artırdığını, bunun da vatandaşa enflasyon olarak döndüğünü ve ayrıca kuru artırdığını yazdı.
Kavcıoğlu bundan bir hafta önceki yazısında da Merkez Bankası'nın yüksek faiz politikası nedeniyle yalnızlaştığını öne sürdü. TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB ve TESK'in Merkez Bankası'nın kararını desteklediğini söyleyen Kavcıoğlu, yüksek faiz kararıyla "faiz lobisini oluşturan tüm kesimlerin, özellikle de TÜSİAD'ın" ile yüreğine su serpildiğini, fakat "faize karşı duyarlı olması gereken" MÜSİAD'ın da bu kararı desteklemesinin dikkat çekici olduğunu belirtti.
Naci Ağbal başkanlığındaki Merkez Bankası yönetiminin IMF tarafından takdir edilmesini "manidar" bulan Kavcıoğlu, muhalefetin de yüksek faiz uygulamasını desteklediğini belirtti ve "Tüm bu açıklamaları okurken Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği 'Kimler kimlerle beraber' sözü aklıma geldi" dedi.
Kavcıoğlu 2 Mart'taki yazısında ise muhalefetin eleştirdiği, 2020'de Merkez Bankası rezervlerinin kullanılması durumunu savundu.
Türkiye'de reel sektörün döviz borçlarını azalttığını ve "çıkışların TCMB rezervlerinden karşılandığını" söyleyen Kavcıoğlu, Türkiye'de reel sektöre kullandırılan kredilerin 2020'de yüzde 35 arttığını, "Yaklaşık 1 trilyon TL olarak kullandırdığı kredilerin, kısa vadeli olarak yaklaşık 600 milyar TL'si TCMB'den borçlanarak kullandırıldığını" yazdı.
Kavcıoğlu "İhtiyaç olduğunda rezervler kullanılmayacaksa ne zaman kullanılacak? Eğer rezervler böyle zamanlarda kullanılmasaydı, USD/TL kuru ne olurdu? Enflasyon ya da faizler kaça yükselirdi?" sorularını sordu ve 2020'de Çin hariç tüm büyük ekonomiler küçülürken Türkiye'nin yüzde 1,8 büyümesini rezervlerin kullanımına bağladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 12 Mart'ta açıkladığı "ekonomik reform paketinden" dört gün sonra, bazı ekonomistlerin yetersiz bulduğu paket hakkında bir köşe yazan Kavcıoğlu, "reform paketi, geçmişten bu yana gelen talepleri içermesinden dolayı iş dünyasında oldukça tatminkâr bir hava oluşturdu" ifadelerini kullandı.
Kavcıoğlu, Naci Ağbal'ın yönetimindeki Merkez Bankası'nın aldığı kararları önceki aylarda da eleştirmişti.
19 Ocak'taki köşe yazısında, Naci Ağbal'ın göreve geldikten sonra yaptığı ikinci faiz artışı olan yüzde 2'lik artışın "Bankaların faizleri yükseltmesine yaramaktan başka bir fayda sağlamadığını" öne sürdü.
2021'de Türkiye'nin önündeki en önemli sorunun ödemeler dengesi sorunu olduğunu belirten Kavcıoğlu, çözüm önerilerini şöyle sıraladı:
Kavcıoğlu'nun bu yöndeki fikirleri yeni değil.
Naci Ağbal'ın Merkez Bankası Başkanlığı'na atandığı Kasım ayında da köşesinde "herkes döviz olarak tuttuğu parasının sadece %20'sini TL'ye çevirse, kısa sürede ülkede hem kurlar hem de faizler önemli oranda aşağı gelecektir" yazmıştı.
Kavcıoğlu aynı yazıda "Bu ülkede kazanırken bu ülkenin tüm nimetlerinden faydalanırken bu ülkeyi çok güvenilir bulup, konu parayı değerlendirmeye gelince ülkenin güvenilmez olduğunu düşünmek çok ahlaki değil" ifadelerini kullanmıştı.
Kavcıoğlu Yeni Şafak'taki ilk köşe yazısına "Farklı bir milli kalkınma ve büyüme stratejisi ortaya koymalıyız" başlığı atmış, Türkiye'nin 10 yıl boyunca yüzde 8 büyüyerek kişi başı milli gelirini 25 bin dolara çıkarmasının mümkün olduğunu yazmıştı.