Fazilet Partisi'nden 1999 seçimlerinde İstanbul milletvekili seçilen ve Meclis'e türbanla giren Merve Kavakçı "Başörtüsüz Demokrasi'de Adım Konmamış Darbe" kitabında o dönem yaşadıklarını anlattı. Kavakçı, ilk baskısı 2004 yılında yapılan kitabında daha önce açıklamayı uygun bulmadığı detayları ekledi.
Kitaptan bazı anekdotlar şöyle...
Habertürk'ten Ümran Avcı'nın haberine göre, (Milletvekili adaylığı kesinleştiğinde Abdullah Gül ile de partideki odasında Washington Post Gazetesi'nden gelen röportaj teklifini değerlendirdiklerini kaydederek) "Sayın Gül o anda, bana çok garip gelen bir teklif getirdi: 'Merve kardeşim, röportajı yaparken, başını böyle değil de, şöyle bağlasan' dedi ve eli ile anneannelerimizin kullandığı çene altından bağlama şeklini gösterdi. Bu tarzın bana yakışmayacağına inandığımı söyledim ve baş örtüş şeklimin neden bu kadar önemli olabileceğini düşündüm kendi kendime... "
OLUMLU BAKMIYORDU
"Yine dönelim 1999'a... Bir gün kuzenlerimle beraber Tayyip Erdoğan Bey'in ofisindeydik. Tayyip Bey, benim adaylığıma pek olumlu bakmıyordu. Daha doğrusu başı örtülü bir hanımın milletvekili adaylığına olumlu bakmıyordu. 'Şimdi bu adamlar her konuyu alet ederler pis oyunlarına. Bir de şu var tabii; parti ileriki günlerde senin arkanda olmayabilir' diyor ve ekliyordu: "Ben Mart'ın 26'sında cezaevine gireceğim. O zamana kadar nasıl bir yardımım olabilirse yaparım. Ondan sonra da gayret ederim."
'KİMSEDEN DESTEK KALMAZ'
"(...) Tayyip Erdoğan Bey'i Kırklareli'ndeki cezaevinde iki defa daha ziyaret ettim. Birinde Emine Abla ile beraber, diğerinde kardeşim Ravza ile beraberdik. (...) İkinci ziyaretim ise benim için endişenin daha da arttığı yemin törenine yaklaştığımız günlerdeydi. Sayın Erdoğan önceki sefer gibi cezaevinin üst katında daha önce bizi kabul ettiği çalışma odasında kabul etmedi, bunun yerine aşağıda bir odada görüştük. (..) Ben bir noktada, 'Arkamda halkın desteği var' dedim. Erdoğan'ın cevabı manidardı: "Kimseye güvenme, hapse girersen bir anda herkes unutur, kimseden destek kalmaz' dedi.
'RECAİ BEY SİZ KORKAKSINIZ'
"(...) 'Genel Kurul'a girmemeniz kararı alındı' deniliyor. Nee!!! Kaynar sular başımdan aşağıya iniyor... Neler oluyor bu partide, neler dönüyor burada, kim aldı bu kararı?... 'Burada neler olup bittiğini bilmek benim en doğal hakkım' diyorum. Recai Bey 'Aydın Menderes Bey partinin Erbakan Hoca'yla olan bağını açıklama tehdidinde bulundu. İstifa edeceğini söyledi. Demirel'in ‘ajan provokatör' sözleri de fikrimizi değiştirmemizde rol oynadı' diyor... Demirel'in söylediklerinin iftira olduğunu bildikleri halde bunu sebep olarak ileri sürmeleri beni çok sinirlendiriyor, vücudumdaki bütün kanın beynime sıçradığını hissediyordum. Ailemizin bir dostu olarak yıllardır tanıdığım Recai Bey Amca'ya, bu sefer Başkanı'nı uyaran bir partili olarak 'Recai Bey, siz korkaksınız!' diye bir anda haykırdığımı fark ediyorum...
MAAŞ'TA GİZLİ EL
"Abdullah Gül Bey, Ahmet Ağabeyimi arayarak, 'Merve Hanım hemen gitsin, maaşını alsın, bunu ihmal etmeyin lütfen' demiş. (...)Hemen bankaya gidiyoruz. Maaşın alınması bir manada milletvekilliğinin tasdik edilmesi anlamına geliyordu. Banka 'Meclis onaylamadı' diyor, Meclis Genel Sekreterliği ise paranın bankada hazır olduğunu söylüyordu. Sonunda üç teşebbüsten sonra maaşı alıyordum. Alıyordum ama... (...) benim maaş almam da yıllar sonra 2012 yılında tekrar gündeme gelecek, ancak konu ben olunca işler değişecekti. Bu sefer Sayın Cemil Çiçek'in başkanlığındaki TBMM, bana maaşımı yine vermeyecekti. Bu arada gün yüzüne çıkacak bazı başka bilgiler de gündeme o günlere dair 'örtülü ödenek' tartışmalarını getirecekti. Meğer Abdullah Gül Bey'in uyarısı sonucunda aldığım o maaş, daha sonra 'gizli bir el' tarafından yerine konmuş ki, 'başörtülü milletvekiline hata ile ödenen maaş gözükmesin'. Bu parayı kim ve nasıl geri koymuştu?"