Hz. Mevlana, 1207-1273 yılları arasında yaşamış büyük bir düşünürdür. Sözleri ve eserleri, dünyanın her yanında, sadece müslümanlar tarafından değil herkes tarafından dikkate alınmış bir alimdir. Şeb-i Arus yani Düğün Gecesi ile sevgilisine kavuşan Mevlana “Gel, her ne olursan ol, gel” diyerek hoşgörünün sembolü olmayı başarmıştır. Mevlana sözleri, her dönem paylaşabilen çok anlamlı sözlerdir. Özellikle aşk sözleri, özellikle sosyal medyada en çok paylaşılan Mevlana sözleridir. Kısa Mevlana, Mevlana Aşk sözleri, resimli Mevlana sözleri şeklinde haberimizde sizler için derledik.
Hz. Mevlana, 1207 yılında Horasan'ın Belh bölgesinde Afganistan sınırların içindeki Vahş kasabasında dünyaya geldi. Babası, "Alimlerin Sultanı" ünvanı taşıyan Muhammed Bahaeddin Veled'tir. 1232 yılında babasının ölümünden sonra Mevlana, Konya'ya göç etmiştir. Seyyid Burhaneddin'den manevi dersler alan Muhammed Celâleddîn-i Rumi'ye, "Efendimiz" anlamına gelen Mevlana ünvanı verilmiştir. 1244 yılında ise Tebrizli Şems ile tanıştı. Kaynaklar tarafından iki denizin buluştuğu nokta denilen Merec-el Bahreyn'de kavuştular birbirlerine. Fakat Mevlana ile Şems'in tanışması talebeleri tarafından hoşgörülmedi. 1247 yılında ise Şems, 2. ve son kez ortadan kayboldu. Şems'in gitmesi sonrasında Mevlana, Selahattin Zerkübi ve sonrasında Hüsamettin Çelebi ile birlikte Mesnevi adlı eserini yıllar süren çalışmalar sonucu ortaya koymuştur. Mevlana, yaşadığı dönemden bu zamana kadar sözleri ile birçok insanı etkilemeyi başarmıştır. Sadece İslam dünyası değil dünyanın her yanından her çeşit düşüncede insan, Mevlana ve onun felsefesini benimsemiştir. Mevlana'nın yıllara meydan okuyan ve birçok konuya ışık tutan özlü sözlerinin bir kısmını sizler için yazımızda bir araya getirdik.
Mevlana Celaleddin Rumi tarafından dile getirilen en kısa söz içerisinde bile derin anlamlar vardır. Mesnevi adlı eserinde toplanılan bu sözleri, asırlardan beri herkes tarafından istifade edilmektedir. İşte bu meşhur sözlerinden sizlere birkaç örnek...
Sözünü öyle bir izah et ki havas da avam da istifade etsin.
Kötülük insana tamahtan gelir. Kanaatten kimse ölmedi, hırsla da kimse padişah olmadı.
Kötü zanda bulunan kişi çirkindir. Aslında o kendi içini vurur karşıya.
Hacca gideceksen, bir hac yoldaşı ara. İster Hintli olsun ister Türk ister Arap. Şekline, rengine bakma, maksadı ne, ona bak.
Cahille oturup bal yiyeceğine, alimle oturup kuru ekmek ye…
Hadi yaramı sarmaya merhemin yok. Yalandan da olsa gönül alamaz mısın?
Muhabbet ve merhamet insanlığın; hiddet ve şehvet de hayvanların sıfatlarıdır.
Kötülük insana tamahtan gelir. Kanaatten kimse ölmedi, hırsla da kimse padişah olmadı.
Kötü zanda bulunan kişi çirkindir. Aslında o kendi içini vurur karşıya.
Ateşin kıvılcımlarıyla al al bir yüzü vardır. Ama yaptığı kötü işe bak, karanlığı seyret.
Güzel ve iyi yüz, kötü bir huyla beraber olunca bil ki, kalp akçe bile etmez.
Koruktaki su ekşidir ama koruk üzüm olunca tatlılaşır, güzelleşir. Derken küpte yine acır, haram olur fakat sirke olunca ne güzel katıktır.
İyi ağaçtan talihli dal çıkar.
Üzülme! Çünkü yaradan umudu en çaresiz anlarda yollar. Unutma; yağmurun en şiddetlisi en kara bulutlardan çıkar.
Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.
Şimdi sen; Uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın? Yoksa tutmayacak bir ele uzattığın için, kendine mi kızgınsın?
Korku erkektir, umut ise dişi; onlardan ölümsüz ve temiz şeyler doğar.
Güçlük kolaylıkla beraberdir, kendine gel, ümidi bırakma! Akıllı insan bilir ki, ölümün arkasında bile daha güçlü bir hayat beklemektedir.
Söz söyleyen kemal sahibi olursa, marifet ve hakikat sofrasını serdi mi, o sofrada her türlü yemek bulunur. Herkes orada gıdasını bulur.
Mevlana’nın bütün eserleri ilahi aşka dayanmaktadır. Öyle ki ölüm gününe bile Allah'a kavuşacağı için Şeb-i Arus yani "Düğün Gecesi" demiştir. Varlığın mayası aşktır, aşkın en ileri noktası olan Allah aşkı ve muhabbeti her şeyin üzerinde değere sahiptir. Mevlana bu düşünceden hareketle, binlerce beyitte ilahi aşkı söylemiştir. Mevlana’nın aşk üzerine söylediği sözlerine örnek olarak birkaçını aşağıda sizler için derledik.
Aşk, her şeydedir ama hiçbir şeyde görünmez.
Aşk öyle engin bir denizdir ki, ne kenarı vardır, ne de ucu bucağı.
Ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir.
Ey sevgili, ilacım da sensin, çarem de sensin. Yüz parça olmuş gönlümün nuru da sensin. Çaresiz gönlüm de, senden başka ne varsa hepsi yok oldu. Beni kimsesiz bırakma! Gel!
Hüzün taze tutar aşk yarasını. Yaramdan da hoşum, yarimden de…
Aşk; sandığın kadar değil, yandığın kadardır.
Sen beni sevdikten sonra malın mülkün değeri mi olur? Zaten toprak üstünde ne varsa hepsi de toprak olacaktır.
Sen sadece sen değilsin; bensin, benimsin, bendesin.
Acı, acıyla iyileşir. Aşk ise daha büyük bir aşkla.
Aşk, altın değildir, saklanmaz. Aşkın bütün sırları meydandadır. Hz. Mevlana
Aşk, acısı taşımayan yürek ya deliye aittir ya ölüye.
Aşk, ücreti ve karşılığı olmayan bir hastalıktır, Aşk hükmetmez ; terbiye eder…!
Seni Seveni Zehir Olsada Yut , Seni Sevmeyeni Bal Olsada Unut..!
Aşk kalpten vurur, dost ise sırttan. Kalp iyileşir ama sırt hep kambur kalır.
Aşk; ateşten bir denizi, mumdan kayıkla geçmektir yanıp kül olmadan asla geçemezsin.
Aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasır gibidir. Ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın. İki yolda da tek bir gerçek olacak; canın çok ama çok acıyacak…
Mevlana’ya sormuşlar “sevgili” nasıl olmalı diye. Sevilecek biri olmadığı zamanlarda bile seni sevmeli.
Sarılacak biri olmadığı zamanlarda bile sana sarılmalı dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı.
Aşıkların derinden çektikleri “aah” gönlün yedi kat semasından gelmektedir. İşte bu yüzdendir yakıcılığı.
Kaderde sevmek var ama kavuşmak yok ise şayet, Olsun! Vuslata aşık gönül susmayada razı. Dediler ki: Gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Dedim ki: Gönüle giren gözden ırak olsa ne olur.
Ey sevgili. Sen benim içten içe kanayan en derin yaramsın. Ne kadar özlendiğini bir bilsen, yokluğundan utanırsın.
Aşk öyle engin bir denizdir ki, ne kenarı vardır, ne de ucu bucağı.
Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide: Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki..
Aşk kalpten vurur, dost ise sırttan. Kalp iyileşir ama sırt hep kambur kalır.
Aşk okunun açtığı yaradan, nice bağrı yaralı, nice avlanmış hasta var! Fakat ortada ne ok görünüyor, ne de yay.
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.
Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.
İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.
Mevlana Celaleddin Rumi
Cömertlikte ve yardım etmede akarsu gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol
Hoşgörülülükte deniz gibi ol
Ya olduğun gibi görün
Ya göründüğün gibi ol
Nerde akarsu varsa, orada yeşillik vardır. Nerde akan gözyaşı varsa, oraya rahmet gelir.
Topraktan geldik, toprağa gideceğiz. Mühim olan çamurlaşmamak.
İyiyse de senden yetişmiş, yeşermiştir; kötüyse de. Hoş nahoş.. gönlüne gelen her şey senden, senin varlığından gelir.
Odun yanınca kül olur, insan yanınca kul olur…
Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol. (becerebilirseniz çok yerinde bir söz, görünmek istediğin gibi olmak zordur ama imkansız değildir, Yüce yaratıcının bize verdiği bu güzelliği yaşatmak için çalışmalıyız)
Bu dünya zindandır, biz de zindandaki mahkumlarız. Zindanı del, kendini kurtar
Sır gibi seversen eğer, muradın gerçekleşir. Çünkü tohum, toprağa gizlenirse yeşerir.
Taş, taşlıktan çıkıp yok olmadıkça, mücevher olup yüzüğe takılır mı hiç?
Biz süt taşıyan memeye benzeriz. Bizi çeken ele göre süt veririz.
Yokluk, varlığın aynasıdır.
Zor diyorsun, zor olacak ki imtihan olsun.
Madem ki hırsızsın, bari o güzelim inciyi çal, madem ki gebe kalıyorsun, bari yüce bir çocuğa gebe kal.
Eğer parça buçukta bütünle beraberdir, ondan ayrılmaz diyorsan, diken ye, diken de gülle beraberdir.
Başın ırmağın suyuna daldı mı, suyun rengini nasıl görebilirsin?
Tahta içinde yaşayan kurt, o tahtanın fidan olduğu vakit ki halini bilir mi hiç?
Tavus kuşu gibi sadece kanadını görme, ayağını da gör.
Denizden bile yerine su koymadan devamlı su alsan, bu işin denizleri çöle çevirir.
Unutma, sır gibi seversen eğer muradın gerçekleşir. Çünkü tohum toprağa gizlenirse yeşerir.
Sen bana kendi gözünle bakma, benim gözümle bak da biri iki görme! Bana, bir an olsun benim gözümle bak da varlıktan öte bir meydan gör! Üstünün dostu ol ki üstün olasın.
Kasırga pek çok ağaçlar yıkar fakat yeşermiş bir ota isanlarda bulunur.
Akılsız, yüzü güzele ; Akıllı, gönlü güzele talip olur . Zaman yüz güzelliğini tüketir ama gönül güzelliğini artırır.
Sus artık yeter! sır perdelerini pek o kadar yırtma. Çünkü bize, kırıkları sarıp onarmak, sırları örtmek yaraşır.
İki kişiyi aşan, bir başkasına da söylenen her sır, yayılır.
Ya Rabbi!
Bildirde ben beni bileyim.
Beni bilen ben ile kendime geleyim.
Benim bensizliğim ile ben seni bileyim.
Seni bilmeyen beni neyleyeyim.
Kuru duayı bırak!
Ağaç isteyen tohum eker!
Sizi harekete geçirmeyen imanın, sizi sırattan geçirmesine imkan yoktur.
Nefsinin istediğini yapıp da bir de “inşallah” demek Allah’la alay etmektir. Kimi kandırıyorsun?
Münafığın özrü kabul edilmez. Çünkü o özür dilindedir kalbinde değil.
Kötü yaratılışlı kişi, Allah’a yalvaramasın diye; Allah ona, dert keder vermez! Unutma; Firavun’un başı, bir kez bile ağrımadı!
Sen şekillerde kalırsan puta tapıyorsun demektir. Her şeyin şeklini bırak, manasına bak.
Sen de sağ eline bir sopa aldın ama senin elin nerede, Musa’nın eli nerede.
Yol afetleri içinde şehvetten beteri yoktur.
Alem O’nunla kaimdir ve O’nsuz olan hiçbir şey yoktur. O’nun rızası, rahmeti, bereketi ve tecellisi olmayan hiçbir şeyin değeri yoktur.
İçen akıllıysa, aklının parlaklığı daha da artar, fakat kötü huyluysa daha beter olur. Ama halkın çoğu kötü olduğundan, beğenilmez huylara sahip bulunduğundan, içki herkese haram edilmiştir.
Tövbe bineği, şaşılacak bir binektir. Bir solukta aşağılık dünyadan göğe sıçrayıverir.
Kimi insan yaşadığı zorlukları bahane edip Allah’tan uzaklaşır, Kimi insan da yaşadığı zorlukları vesile edip Allah’a yakınlaşır.
A kardeş, keskin kılıcın üzerine atılmadasın, tövbe ve kulluk kalkanını almadan gitme.
Nefsin, üzüm ve hurma gibi tatlı şeylerin sarhoşu oldukça, ruhunun üzüm salkımını görebilir misin ki
Gönül aynası saf ve pak bir hale gelince (onda) sudan topraktan hariç suretler görürsün.
Nedamet ateşiyle dolu bir gönülle ve nemli gözlerle tövbe et. Zira çiçekler güneşli ve ıslak yerlerde açar.
Herkesin günahını kapatamayacağına göre, kendi göz kapağını kapat.
Kendi içini günahlardan temizle de, gizli ay, perdelerden sıyrılsın, sana görünsün.
Gizli kader yayından gece ve gündüz oklar uçuyor; tatlı canı korumak için siperin yoksa ne yapacaksın?
Nefis üç köşeli dikendir, ne türlü koysan batar.
Herkes herkese bir lokma şey verebilir ama boğaz bağışlamak, ancak Allah’ın işidir.
Öküz, ansızın Bağdat’a gelir, şehri bir baştan öte gezip, dolaşır. Bütün o zevki, hoşluğu, tadı, tuzu görmez de göre göre karpuz kabuğunu görür.
Kitaplardan önce kendimizi okumaya çalışalım.
Sonsuzun iki yanı da yoktur, ortası nasıl olabilir?. Bal yiyen arısından gocunmaz..
Güneşin ışığı pisliğe vursa bile pislenmez, ışıktır o.
Eğri ayağın gölgesi de eğridir.
Huzurunda bulunmayanlara bile böyle elbiseler, böyle yiyecekler verirse, kim bilir konuğun önüne ne nimetler koyar.
Satrançta piyon yola çıkar da, sonunda yüce vezir olur.
Gözyaşının bile görevi varmış; ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış.
Ne diye böbürlenip büyükleniyorsun? Doğumun bir damla su, ölümün bir avuç toprak değil mi?
Sen çiçek olup etrafa gülücükler saçmaya söz ver. Toprak olup seni başının üstünde taşıyan bulunur.
Allah’a ulaşacak birçok yol var. Ben Aşk’ı seçtim.
Padişahın adamlarından biri, zindanın burcunu yıksa, zindancının gönlü bu yüzden kırılır mı hiç?
Hiçbir şeyden haberi olmayan cansızlardan, gelişip boy atan bitkiye, bitkiden yaşayış, derde uğrayış varlığına, sonra güzelim akıl, fikir, ayırt ediş varlığına geldin.
Dünya pazarının sermayesi altındır. Öte alemin sermayesi ise; aşk ve daim nemli iki göz. Gönlüm bağdır, gözüm bulut. Bulut ağladı mı bağ yeşerir. Mum gibi yaş dök ki gönül evin aydınlansın.
Söküklerini dik sözlerinin, dilini kalbine yanaştır; dilinle söylediğini kalbinle de söyle. Kalbinden geçmeyeni diline değdirme.
Her diken gül vermez.
Hiç derede kuru toprak bulunur mu?
Sen ise bir havuz başında yer açılmasını bile istemedin kendine. Biz ne yerler açıyoruz kendimize, kul hakkını yiye yiye, eze eze, üze üze, neleri kimlerden kapmaya çabalıyoruz…
İki yüz batman bala, bir okka sirke döksen, balın içinde erir, gider. Balı tattın mı sirkenin tadını bulamazsın fakat tartarsan bir okka fazla gelir. Demek ki sirke, hem yok olmuştur, hem vardır.
İki parmağını gözünün ucuna koy bir şey görebiliyor musun bu dünyadan sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir insan gözden ibarettir aslında, geri kalan cesettir göz ise ancak gerçek dostu görendir insan gözdür, görüştür, gerisi ettir insanın gözü neyi görüyorsa değeri o kadardır.
Yine gel, yine gel, her ne olursan ol yine gel İster kafir, ateşe tapan, putperest ol yine gel Bizim bu dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Yüz defa tövbeni bozmuş olsun da yine gel.
Hiç köpeğin havlaması, ayın kulağına değer mi?
Ana karnındaki çocuğa doğmak, dünyadan göçmektir.
Minareden düşenin parçası bulunur, bulunur da; Gönülden düşenin parçası bulunmaz ..!
Zıddı meydana çıkaran, onun zıddı olan şeydir. Bal, sirkeyle belirir.
Rengi kara bile olsa, bir kişi seninle aynı maksadı güdüyorsa, ona ak de, senin rengindedir.
Terazide arpa altınla yoldaş olur ama bu, arpanın da altın gibi değerli olmasından değildir.
Adalet nedir?
– Ağaçları sulamak.
Zulüm nedir?
– Dikene su vermek.
Tam inanç aynası kesilen kişi, kendini görse bile, Tanrı’yı görmüş olur.
Can, doğan kuşuna benzer, beden ona bir tuzak.
Felsefeye sarılan kişinin aklı, akılla anlaşılabilen şeylere bağlanmış kalmıştır. Mevlana sözleri
Oltandaki et lokması, balık avlamak içindir. Öyle lokma ne bağıştır ne cömertlik.
Güzel söyle de halk, yüzyıllar boyunca okusun. Tanrı’nın dokuduğu kumaş ne yıpranır, ne eskir.
Aşk şeriatı, bütün dinlerden ayrıdır. Aşıkların şeriatı da Allah’tır, mezhebi de.
Sen, değerinle ve düşüncenle iki aleme bedelsin. Ama ne yapayım ki kendi değerini blmiyorsun. Kendini ucuza satma, çünkü değerin yüksektir.
Biz birleştirmek için geldik, ayırmak için değil.
Güzel üslupla söz söyleyenleriz; Mesih’in talebesiyiz; nice ölülere tuttuk da can üfürdük biz.
Tapımızda (yolumuzda) riyazat yok; burada hep lütuf var, bağış var. Hep sevgi, hep gönül alış, hep aşk, hep huzur var burada.
İnsanlar günahları ile övünüyor sevaplarıyla alay ediyorlarsa şeytan yüreklerinde tavaf ediyor demektir.
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez.
Sen, yerdeki yeşillik gibisin, ayağın bağlı. Bir yel esti mi, tam inanca ulaşmadan başını sallarsın.
Biliyorum, sığmazsın hiçbir yere bu sevdayla, dünya sana dar. Ama dayan gönlüm. Dayan ki her gecenin mutlaka bir sabahı var.
Herkesin bir derdi var; Her derdin bir acısı.. Acılarım katlanılmaz değil ama bir de tuz basanı var..
Uçan kuş, yeryüzünde kalsa tasalanır, derde düşse ağlayıp inlemeye koyulur. Fakat ev kuşu, kümes hayvanı, yeryüzünde sevinçle yürür, yem toplar, neşeyle koşar durur.
Hani bir hayvan vardır, porsuktur adı. Dayak yedikçe semirir, büyür, köteği yedikçe daha iyileşir, sopa vuruldukça semirir, insan da gerçekte porsuktur, çünkü o da dert, mihnet sopasıyla büyür, semizleşir.
Niçin çocuk dokuz ayda yaratılmakta? Çünkü Allah’ın adeti bir şeyi yavaşlıkla yapmaktır.
Sabır, kurtuluşun anahtarıdır.
Sabırlı kuş, bütün kuşlardan daha iyi uçar.
Ey gönül ses etme! bekle! Ya nasip de Rabbine bırak….
Herkes güneşi görebilseydi, güneşin ışıklarına delalet eden yıldızlara ne ihtiyaç vardı?
Bir kuyudan her gün toprak çeker, her gün orayı kazar, eşersen, sonunda arı duru suya ulaşırsın.
İnsanları iyi tanıyın, her insanı fena bilip kötülemeyin, her insanı da iyi bilip övmeyin.
Kabiliyetsiz olmak bir kusur değildir. Ama Karaktersiz olmak çok büyük bir kusurdur.
Ey sevgili.. Biz seninle bir salkımın iki aşık üzümüyken, başka şişelerde şarap olmuşuz, başka hayallerde harap olmuşuz…
Pirenin ısırışından meydana gelen yanış, seni yılan soktu mu yok olur gider.
Padişah, töhmet altına alınanı Karun’a çevirir. Artık suçsuzu ne hale kor, onu sen düşün.
Yılan yumurtası da serçe yumurtasına benzer ama aralarında ne kadar fark var.
Kara yüzlüye ha sabun, ha kara boya.
Malını-mülkünü ver de bir gönül al; al da o gönül, mezarda o kapkara gecede ışık versin sana.
İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir.
Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu, dinleyenin dinlemesinden, anlamasından ileri gelir.
Nakşı da müşahede edersin nakkaşı da; devlet yaygısını da onu döşeyeni de.
Topraktan yaratılan beden kabadır karadır; ama cila kabul eder onu cilala!
Hilal gerçekte noksanlık kabul etmez; görünüşteki bu noksanlık yavaş yavaş dolunay haline gelmek olgunluk kazanmak içindir.
Yolumuz yar ile gül bahçesine uğradı; Ben gafletle güle nazar edince dedi ki yar : Muhabbetin şartı bu mudur, utan yaptığından! Ben varken güle bakmak nasıl elinden gelir?
İnsan gözdür, görüştür, gerisi ettir. İnsanın gözü neyi görüyorsa, değeri o kadardır.
Ey gönül! Mideleri bozulmuş hastalara bal yedirme; kör kişilere de, göze ait sözler söyleme.
Mala mevkiye aşık olan gönül ya bu toprağa zebundur ya kara suya!
Senin aynan niçin sır vermiyor biliyor musun? Üzerindeki pas duruyor da ondan.
Bütün akıllı kişiler, dünyalık düşünmekte, hırkalarını dikmekteler! Halbuki, aşıkların içlerindeki ateş, hırkaları yakıp durmadadır.
Kim daha güzelse kıskançlığı daha fazla olur. Kıskançlık ateşten meydana gelir.
Dünya tuzaktır. Yemi de istek. İstek tuzaklarından kaçının.
Yüzün rengi, kalplerin casusudur.
Gördüğün sahil ise dilim. Kıyılarıma vuran dalgalarıma şaşma. Onlar aşk’tan gel-git’im. Beni mecnundan Leyla’dan sorma. Ben yalnız Mevla’dan bir izim.
Ben kimim. Beni söylediklerimde arama. Ben söylemediklerimde gizliyim görmediğin koskoca derya gönlümdür.
Hiç ay, yeryüzünde ev sahibi olur mu?
Demirciliği bilmiyorsan, demirci ocağından geçerken sakalın da yanar, saçın da.
Acı su da, tatlı su da berraktır. Sakın görünüşe aldanma… Görünüşte herkes insandır ama gerçek insan hal ehli olandır.
Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse padişah olmadı.
Tefekür sahipleri bedence zayıflar. Mum ne denli erirse alevi o kat parlar.
Ne kadar zengin olsan, ancak yiyebileceğin kadar yersin. Denize testiyi daldırsan, alabileceği kadar su alır, gerisi kalır.
Cahille oturup bal yiyeceğine, alimle oturup kuru ekmek ye…
Cahil ile sohbet etmek güçtür bilene ; Çünkü cahil ne gelirse söyler diline.
Nice balık vardır ki su içinde her şeyden eminken boğazının hırsı yüzünden oltaya tutulmuştur.
Dilini terbiye etmeden önce yüreğini terbiye et; Çünkü söz yürekten gelir, dilden çıkar.
Ey Gönül! En acı ilaç ayrılıktır; zira onun içinde Aşk gibi bir şifa saklıdır.
Eğer Rabbim seni bana yazmışsa, Benden kaçışın yok..! Lakin kader seni benden almışsa, Ağlamaya lüzum yok…
Yalnızlık, adam olmayanın vereceği sevgiden, saygıdan yeğdir.
Aşk kalpten vurur, dost ise sırttan. Kalp iyileşir ama sırt hep kambur kalır.
Gülün dostu dikendir.
Dost ise düşünme, ver ömrünü gitsin. Dost değilse, hiç bekletme yol ver gitsin.
Bir kişiyi tanımak istiyorsan, düşüp kalktığı arkadaşlarına bak.
Sende en iyi ne varsa dostuna onu ver.
Dostluk illa yan yana, diz dize olmak değildir. Asılcan cana, kalp kalbe olmaktır.
Dost; acı söyleyen değildir. Acıyı tatlı söyleyebilendir.
Her şeyi aramadıkça bulamazsın; fakat bu dost başka; bunu bulmadan arayamazsın.
Dost sanma şanlı vaktinde dost olanı. Dost bil gamlı vaktinde elinden tutanı.
İnsanın kanadı, gayretidir.
Hazine, eziyet çekene gözükür.
Ağır yükün altına giren hamal, başkalarından yükü kapar.
İnsan, ancak çalıştığını kazanır.
Bilgiye ulaştı mı ayak, kanat olur.
Soru da bilgiden doğar, cevap da.
Sözünü öyle bir izah et ki havas da avam da istifade etsin.
Nice bilginler vardır ki gerçek bilgiden, hakiki irfandan nasipsizdirler. Bu ilim sahipleri, bilgi hafızıdır, bilgi sevgilisi değil.
Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir. Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.
İnsanın ilim ve edebi, en büyük varlığıdır. Eskimez, çürümez, kaybolmaz.
Gençlerin aynada göremediklerini, yaşlılar bir tuğla parçasında okurlar.
Ey oğul, herkesin ölümü kendi rengindendir. Düşmana düşmandır, dosta dost!
Mezarlığa git de taşın, kerpiçin altına bak; yatanların başlarını ayaklarından ayırt edemezsin.
Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur..
Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi. Sonunda sana da dikişsiz elbiseyi giydirecekler.
Gördüğün, ölümün yüzü değil, kendi çirkin yüzün. Canın bir ağaca benzer; ölüm onun yaprağıdır.