MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "PKK terörüyle Kürt kökenli kardeşlerimizi kesinlikle ayrı tutacak bir dikkat, basiret ve bütünlükçü bir milli politika kurgulanmalıdır. AKP hükümeti yıkım projesinden vazgeçmeli ve bölücülüğü hedefine alan çok yönlü politikalar tayin etmelidir. PKK militanları terör eylemlerine hiçbir şart ileri sürmeksizin derhal son vermelidir" dedi.
Partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Bahçeli, AK Parti hükümetinin dış politika alanındaki savrulmaları ve sürekli kriz üreten zihniyetinin her gün aşama kaydettiğini ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gittiği her yerde konuştuğu her platformda takılmış plak gibi Suriye'yi diline doladığını ve bu ülkeye yönelik muhtemel bir müdahalenin alt yapısını oluşturmaya çabaladığını ileri sürdü. Dünyanın Suriye'deki olaylara bigane ve duyarsız kaldığını bıkmadan usanmadan gündeme getirdiğini ifade eden Bahçeli, "Hatta bu konuda öyle bir noktaya gelmiştir ki, sınır ihlallerinden dolayı NATO Anlaşması'nın beşinci maddesini taraflara hatırlatarak, Suriye'yi hedefine alan bir girişim için adeta çağrıda bulunmaktan kaçınmamıştır. Ne var ki demokrasiden, özgürlüklerden ve halkın tercihlerinden bahsederken tenakuza düşmekten de kendisini alıkoyamamıştır. Suriye'de demokrasi açığını vurgulayan Başbakan, aynı vizyonu paylaşmaktan mutluluk duyduğu Katar ve sık sık müşterek planlarını gözden geçirdiği Suudi Arabistan'da demokrasi'nin d'sinin bile bulunmadığını nedense görememiştir. İlave olarak Irak Merkezi Yönetimi'ni de kafasına takan bu zihniyet, söz konusu ülke yönetimiyle gerilimi artıran ve husumeti yaygınlaştıran bir tavır içine girmiştir. Iraktaki gelişmeleri hayra alamet görmeyen Başbakan Erdoğan, Irak yönetimi tarafından suçlanan ve hakkında tutuklama kararı çıkarılan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi'nin Türkiye'de bulunmasına onay vermiş ve görüşmeler yapmıştır. Küresel plan ve tezler doğrultusunda, Irak'ı merkezine alan mezhep geriliminin tarafı ve tetikleyicisi haline gelen AKP hükümeti, Tarık El Haşimi'nin kışkırtmasıyla Nuri El Maliki hasmı haline gelmiştir. Suriye'nin içişlerinden sonra Irak'a el atan iktidar zihniyetinin, arkasındaki suflör tarafından karanlığın içine çekildiği görülmektedir. Irak'ın bütünlüğünden bahsederken, aslında söz ve beyanlarıyla bölünmesine çanak tutan BOP eşbaşkanının, çok yanlış bir yolda ve yönde olduğu tüm çıplaklığıyla gün yüzüne çıkmıştır. Bu
çerçevede Türkiye'nin Irak ve diğer komşularıyla ilgili dış politika uygulamaları müflis ellerde çoraklaşmış, tüm kırmızı çizgiler birer birer çiğnenmiştir. İstanbul'da Tarık El Haşimi'yle Irak'ın kuzeyindeki peşmergeyi buluşturarak var olan bloğu güçlendiren AKP zihniyetinin, tüm politikaları ABD mihmandarlığında yürümektedir. Gelişmeler bize bunu göstermekte ve ispat etmektedir" dedi.
"PEŞMERGE KÜSTAHLIĞININ GERÇEK NİYET VE HEDEFİNİ FAZLASIYLA BİLİYORUZ"
Bahçeli, geçen hafta Irak'ın kuzeyini mesken tutmuş fitne başı peşmergenin, ülkemize teşrif buyurduğunu, Başbakan Erdoğan'ın özlediği Okyanus ötesinin havasını beraberinde İstanbul'a taşıdığını kaydederek, "Ecdat yadigarı Dolmabahçe Sarayı'nda Başbakan Erdoğan tarafından hürmet, izzet ve ikramla konuk edilmiş, devlet başkanlarına uygulanan bir protokolle kendisine kucak açılmıştır. Peşmerge reisinin son altı ay içerisinde, Türkiye'ye yönelik artan ilgi ve merakından dolayı iki defa gerçekleştirdiği ziyaretleri bir hayli manidar olup üzerinde mutlaka durulmayı hak etmektedir. Meselenin bir diğer düşündürücü yanı ise, Başbakan Erdoğan'ın Barzani'yle görüşmesi sonucunda, verdiği demeçleri ve açıkladığı düşünceleri olmuştur. Bu kapsamda Başbakan, hasret giderdiği aziz dostuyla, Suriye ve Irak'taki gelişmeleri değerlendirdiklerini, PKK terör örgütüyle alakalı olarak da yaklaşım tarzlarının örtüştüğünü ifade etmiştir. Ayrıca karşılıklı olarak bölücü terör örgütünden rahatsızlık duyduklarını Katar ziyareti
öncesinde ortaya koymuştur. Peşmerge reisi, ardından Ankara'da Cumhurbaşkanı tarafından iltifata layık görülmüş, Dışişleri Bakanıyla sabah kahvaltısında buluşmuş ve BDP yöneticileriyle otel odalarında bir araya gelmiştir. Bununla da yetinmeyen bu şahıs, Irak'a döner dönmez 'Türkiye'nin iç sorunları ve PKK konusunda bizim tutumumuz ve tavrımız açık ve nettir. Biz barışçıl tüm çabaları destekliyoruz, lakin silahlı çözümün yanında yer almayacağız' sözleriyle farklı anlamlara çekilecek bir duruş göstermiştir.
Ne derse desin, hangi görüşleri ileri sürerse sürsün, biz Irak'ın kuzeyindeki terör bataklığını muhafaza ve teşvik eden peşmerge küstahlığının gerçek niyet ve hedefini fazlasıyla biliyoruz" diye konuştu.
MHP'ye göre, terörün sona ermesi için 5 maddelik bir çıkış yolu bulunduğunu ve bunların uygulanması için her girişim başlatılması gerektiğini belirten Bahçeli, "PKK terörüyle Kürt kökenli kardeşlerimizi kesinlikle ayrı tutacak bir dikkat, basiret ve bütünlükçü bir milli politika kurgulanmalıMn Türkiye'de bulunmasına onadır. AKP hükümeti yıkım projesinden vazgeçmeli ve bölücülüğü hedefine alan çok yönlü politikalar tayin etmelidir. PKK militanları terör eylemlerine hiçbir şart ileri sürmeksizin derhal son vermelidir. Örgüt elebaşları da dahil, tüm militan kadro silahlarıyla dağdan inip, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne teslim olmalıdır. Bunlar, Türk adaletinin kendileri hakkında vereceği hükme katlanmalıdır" dedi.
"BAŞBAKAN TAVİZ VERDİKÇE BÖLÜCÜ CANİLER ŞIMARMAKTA VE ÖLÜM SAÇMAKTADIR"
"Bunun dışındaki her yöntem, AKP'nin egemenlik haklarımızı, devlet olmaktan kaynaklanan şerefimizi ayaklar altına alması ve teröre peşkeş çekmesi demek olacaktır" diyen Bahçeli, şunları söyledi:
"Çok açık söylüyorum; bunun adı da hıyanetten başka bir şey olmayacaktır. Dikkatimizi çeken asıl noktalardan birisi de, peşmerge ağzının, Başbakan Erdoğan'ın PKK'ya yönelik olarak sarfettiği 'Silahı bırakırlarsa operasyonlar durur' ibareleriyle paralellikler içermesidir. Başbakan'ın bu sözünde, gizli mesajlar vardır. Bu ifadede, teslimiyet ve masaya davet vardır. Bir tarafta üç buçuk terörist diyerek küçümsediklerini, diğer tarafta muhatap kabul eden zillet yer almaktadır. Ancak PKK terörünün saldırıları
durmamakta, vatan evlatlarımız peşi sıra adice şehit edilmektedir. Son zamanlarda üç askerimizin Şırnak'ın Uludere ilçesinde, iki askerimizin Amasya'da, bir askerimizin de Hakkari'de şehit olmasıyla analar bir kez daha ağlamıştır. Başbakan Erdoğan taviz verdikçe bölücü caniler şımarmakta ve ölüm saçmaktadır. Bununla birlikte, Başbakan Erdoğan'ın bölücü terör maşalarına karşı, 'Silahı bırakırsınız masaya gelirsiniz' ifadelerinin üzerinden de çok geçmemiştir. Hatırlanmalıdır ki, bu garabetin ve ateşkes
çağrısının ardından İmralı canisine boyun eğilmiş, Habur rezaleti yaşanmış, Kandil'e yüz sürülmüş, Avrupa ülkelerinde katillerle el sıkışılmış, yıkım demokratik açılım olarak yutturulmaya çalışılmıştır. Başbakan Erdoğan şayet peşmergeyle PKK terörü konusunda benzer görüşlere sahip olduğunda ısrarlı ise o zaman değişenin kim olduğunu, iki taraftan hangisinin taviz verdiğini ve eski konumundan kimin ayrıldığını da izah etmek durumundadır. Buna göre kanlı terör örgütünün destekçisi ya Barzani'dir ya da Başbakan'ın bizatihi kendisi ve hükümetidir. Bunun dışında bizim başkaca bir yorum yapma ve değerlendirmede bulunma şansımız kalmamıştır. Bize göre Kandil Dağı'nın bekçisi ve bakıcısı peşmerge reisiyle Irak, Suriye ve PKK meselelerini konuşmak, kediyle ciğer hakkında konuşmaktan farksızdır. Vampirle kan müzakeresi yapmak, canavarla avı hakkında fikir alışverişlerinde bulunmak, peşmergeyle terör konusunda uzlaşmaya girmekten daha vahim değildir. Başbakan Erdoğan bunları bilemeyecek ve göremeyecek kadar gerçek durumdan ve zeminden kopmuştur. Kendisinin peşmerge reisiyle aynı üslubu benimsemesi, benzer manalara gelen konuşmaları bir defa AKP'nin nasıl bir açmazın içinde olduğunu da açıklıkla resmetmektedir. Bildiğimiz kadarıyla Barzani bugüne kadar ki fikir ve tercihlerinden dolayı herhangi bir pişmanlık emaresi göstermemiştir. Özür dilememiş, yanlış yaptığını kabullenmemiştir. Kaldı ki hepimizce malum olan görüş ya da fiMn Türkiye'de bulunmasına onakirlerinde herhangi bir geri adım veya farklılık da göstermemiştir. Dün ne söylüyorsa bugünde aynısını, değişik ton ve yaklaşımlarla gündeme taşımıştır. Geçmişte terör konusunda askeri operasyonların işe yaramadığını, silahla bir yere varılamayacağını, barışçı yolların tercih edilmesi gerektiğini söyleyen Barzani bugün de benzer şeyleri söylemektedir. Kürt kökenli kardeşlerimizin doğal temsilcisi gibi görüşmeler yapan ve ayrımcılığı süslü sözlerle tevil eden bu sefaletin, inisiyatif alarak meşru bir aktör haline geldiği ayan beyan ortadadır."
"PEŞMERGE REİSİ HANGİ SENARYONUN BİR PARÇASIDIR..."
Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nı dünkü sözleri ile bugünkü duruş ve düşüncelerinin tam anlamıyla tezatlık arz ettiğini savunan Bahçeli, "2007 yılının Şubat ayında peşmergenin 'Kürdistan'a alışın' sözlerini 'muhatap almıyorum' diyerek tepki gösteren dönemin Dışişleri Bakanı, bugünün de Cumhurbaşkanı olan Sayın Gül'dür. Barzani'yi kast ederek; 'Ortadoğu'daki irrasyonel liderlik ve maksimalist hayalperestliğin halkların başını daima belaya soktuğunu' dile getiren, ama bugün de bu eli kanlı şahsı Çankaya Köşkünde gülücükler saçarak misafir eden yine Sayın Gül'dür. Peşmergenin, 'Türkler Kerkük'e girmeye kalkarsa, biz de Diyarbakır'a ve diğer şehirlere karışırız' ifadeleri karşısında; 'Barzani'ye cevabı göreceksiniz' diyen ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı'na bunu şikayet etme aczini gösteren de Sayın Abdullah Gül'den başkası değildir. Elbette Başbakan Erdoğan'ın Erbil'de dostum, kardeşim diyerek sazlı sözlü sıra gecelerinde kucaklaştığı, AKP'li bakanların ise 'abi' diyerek hitap ettiği peşmergeye yönelik inişli çıkışlı görüşleri de hafızalarımızdadır. Değişik zamanlarda, 'Sözlerinin altında ezilir, bedeli ağır olur, haddini aştı, cevabını alacak' açıklamaları bizzat Recep Tayyip Erdoğan'dan işitilmiştir. Bugün ise Başbakan Erdoğan'ın, peşmergeyle görüşlerinin çok yakın olduğunu ve üstelik aynı düşünceleri paylaştığını ifade etmesi AKP açısından büyük bir mağlubiyet ve utanç vesikasıdır. Anlaşılmaktadır ki, bir yanda PKK'yı kollayan, diğer yanda ise yıkım projesini destekleyen peşmerge başı,
Okyanus ötesinden aldığı talimat listelerini AKP'ye bildirmiş, buna birlikte boyun eğeceklerini iletmiştir" şeklinde konuştu.
MHP olarak bu kapsamda cevabını bekledikleri soruları sıralayan Bahçeli, "Peşmerge reisi hangi senaryonun bir parçasıdır ve AKP'ye neyi kabul ettirmeye çalışmaktadır? PKK'nın koruyucusu olan bu şahısla gerçekte neler görüşülmüş ve hangi sözler verilmiş ya da alınmıştır? Kürdistan'ın kurulması konusunda Barzani ile Başbakan Erdoğan arasında adı konulmamış bir mutabakat sağlanmış mıdır? Irak Merkezi Yönetimiyle köprülerin atılmasında, bu ülkenin parçalanma hesabı var mıdır ve Barzani'ye bu konuda destek mahiyetli herhangi bir umut verilmiş midir? PKK'nın kaçaklılık yoluyla finansman sağladığı biliniyor ve bununla ilgili sorunlar ortada duruyorken; sınır ötesinden kaçak mal girişinin bir numaralı failiyle nasıl olurda bir araya gelinmiş ve devlet başkanı muamelesi yapılmıştır? Biz bu sorularımızın cevaplarını, dfiMn Türkiye'de bulunmasına onaünyayı kurtarmaya soyunan, ama vakti geldiğinde kendini kurtaramayacak olan 'one minute'çü kurnazlıktan beklediğimizi bu vesileyle de ifade etmek istiyorum" dedi.
"VATANDAŞIMIZ AÇ, YOKSUL VE İŞSİZDİR"
Milletin ekonomik anlamda zorluklara ve sıkıntılara fazlasıyla katlandığını ve ortaya çıkan ağır maliyetlere dayanmak durumunda kaldığını belirten Bahçeli, AK Parti'nin büyüme, gelişme ve zenginleşme hikayelerinin gerçekleri bastırmaya ve uzun süreli örtmeye yetmediğini ve Türkiye ekonomisinde mızrak çuvala sığmadığını, sorunlar, şikayetler ve sızlanmaların kapatılamadığını savundu. Bahçeli, "Rekor kıran büyüme rakamları altında, ne büyük bir çelişkidir ki, vatandaşımız aç, yoksul ve işsizdir. Zamlar yağmur gibi yağmakta, gelirler azalmakta, haciz ve icra memurları fazla mesai yapmaktadır. İşsizlerimizin sayısı tüm aksi iddialara rağmen artmakta ve sayıları beş milyona yaklaşan vatandaşımız perişanlıkla örülmüş hayat şartlarına mecbur bırakılmaktadır. Öte yandan bütçenin dönemsel avantajlardan kaynaklanan olumlu havası da tersine dönmeye ve bu konuda tehlike çanları gür bir şekilde çalmaya başlamıştır. Nitekim bu yılın Mart ayında bütçe açığı 5,5 milyar liraya çıkmış ve büyü bozulmuştur. Bu yılın ilk
çeyrekteki bütçe açığı, AKP'nin tüm iddialarını boşa çıkaracak ve hamaset yüklü sözlerini yere çalacak bir kıvam ve kulvarda ilerlemektedir. Hükümet ise, her yıl bulunan ilave kaynak ile günü kurtarmaya çalışmakta, şimdi de 2/B arazilerinin satışından elde edeceği kaynakla ekonomideki delikleri yamamaya çabalamaktadır. Bütçe açığı, tasarruf açığı, performans açığı, cari açık ve dış açık derken Türkiye ekonomisinin gedikleri büyüyerek bir de güven açığına meydan vermekte, sonuçta vatandaşlarımız ek külfet ve zahmetlerle hırpalanmaktadır. Son 6 ayda doğal gaza yüzde 35, elektriğe yüzde 18 civarında yapılan fahiş zamlar enflasyon canavarının iştahını kabartmış, bundan kaynaklı hayat pahalılığı dayanılmaz bir aşamaya gelmiştir" diye konuştu.
Memurun hala bu yılın ilk yarısına ait zammı alamadığına işaret eden Bahçeli, "Sorarım sizlere, böylesi bir sorumsuzluk ve düşüncesizlik dünyanın neresinde vardır? İşçimiz sendikal haklarını tam olarak kullanamamakta toplu sözleşmelerde ömür tüketmektedir. Esnafımız derseniz sattığının yerine yenisini dahi koyamamaktadır. Çiftçimiz ise dert küpüdür. Bankalara borçlar artmakta ve toplamda 170 milyar lirayı aşmaktadır. İç ve dış borç toplamı yaklaşık 517 milyar dolar düzeyindedir. İnsanımız günlük tüketimini karşılamak için kredi kartlarına başvurmakta ve banka kuyruklarında çile çekmektedir. Yandaş ve hanedan mensuplarına devletin imkanlarını ardına kadar açan hükümet, çalışanlarımıza ve değişik meslek gurubundaki vatandaşlarımıza gelince cimrilik yapmakta ve kaşıkla verdiğini kepçeyle almaktadır. Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı yeni teşvik paketi ise sırf iş olsun, bir şey yapıldı imajı ortaya çıksın türünden nafile ve beyhude çırpınışlarıdır" şeklinde konuştu.
Başbakan'ın geçen haftaki konuşmasında 28 Şubat sürecini kMn Türkiye'de bulunmasına onaast ederek, "O dönemin karanlık ve sisli günlerinde yumruklarımızı sıkardık, dudaklarımızı ısırırdık, hep ya sabır derdik. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste" ifadelerini kullandığını belirten Bahçeli, "Peki Sayın Başbakan, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik kötürüm tablosundan dolayı yumruklarını sıkanlara, dudaklarını ısıranlara, ya sabır diyenlere karşı şimdi sen ne diyeceksin? Günahına girdiğin mazlumun, canına okuduğun fakirin ve mağdur ettiğin milyonların ahı karşında hem bu dünyada hem de ilahi huzurda nasıl hesap vereceksin? Gün gelecek bugün arşa ulaşan ahlar, beddualar ve yenilen haklar Başbakan ve partisinin yakasından tutacak; o zaman yumrukları sıktıran, sabırları taşıran uygulamaların hakkından gelecektir. Merak etme Sayın Başbakan, gün gelecek tekrar dudağını ısıracağın, ya sabır diyeceğin zamanlar inşallah gelecektir. Bunu da, Allah'ın izniyle aziz milletimizin desteğini alacak olan Milliyetçi Hareket Partisi sağlayacaktır. Konuşmama son vermeden önce bir hususu tekraren ifade etmeyi yararlı görüyorum" dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz