Michael Brown ile Ali İsmail Arasındaki 6 Fark

Michael 18, Ali İsmail 19 yaşındaydı.

Michael'ı Amerikan polisi öldürdü. Ali İsmail'in öldürülüşü fırıncı, simitçi ve polis işbirliğiyle söz konusu oldu.

*

Michael polis kurşunuyla öldürüldü. Ali İsmail sopalarla dövülerek...

*

Michael Brown öldürülünce Amerika karıştı. Ali İsmail öldürülünce Türkiye ses çıkarmadı.

*

Michael'ı öldüren polis hakkında "Yargılanmasına gerek yoktur" kararı verildi. Ali İsmail'i öldürenler hakkında henüz karar verilmedi.

*

Michael için Obama üzüntü beyan etti. Ali İsmail için devletin en tepesinden bir üzüntü beyanı gelmedi...

Reklam
Reklam

Vicdanlı ve ahlaklı biri 17 Aralık'a nasıl bakar?

"17 Aralık ve ötesi bir darbe girişimidir" diye hüküm veriyorlar.
Ardından da...
Bu hükmü bize ezberletmek istiyorlar.
Bu hükümle her türlü tartışmanın önünü kesmek istiyorlar.
Bu hükümle yolsuzluk iddialarının üstünü örtmeyi meşru kılmak istiyorlar.
Bu hükümle "İyi ama para kutuları" falan diyen herkesi "Darbeci" pozisyonuna düşürmek istiyorlar.

*

Darbe yapmak için...
Askerin olacak.
Tankın olacak.
Topun olacak.
Halkı sindirebilecek gücün olacak.
Herkesi susturacak otoriten olacak.
Zor kullanabilecek potansiyelin olacak.

*

"17 Aralık ve ötesi"ne imza atan savcı ve polis şefleri, "Darbe" gibi ciddi bir olayı gerçekleştirecek çapta ve güçte değildirler.
Darbe yapmaya girişmek, onların boyunu çok aşan bir iştir.
Üç tayin, beş düzenlemeyle bertaraf edilivermeleri de bunun apaçık göstergesidir.

*

"17 Aralık ve ötesi" bir darbe girişimi değildir.
Ancak "17 Aralık ve ötesi"...
Dört başı mamur, hesapsız, salt hukuk adına gerçekleştirilen bir operasyon da değildir.

Reklam
Reklam

*

"17 Aralık ve ötesi", bir "Malzeme kullanma" girişimidir.
Bu operasyonları yapan savcı ve polisler, bağlı bulundukları "Cemaat"in iktidarla giriştiği savaşa omuz vermeye kalkışmışlardır.
Ellerinde beklettikleri yolsuzluk malzemelerini, belirli bir plan ve strateji doğrultusunda, AK Parti iktidarını yıpratmak ve yaklaşan seçimde AK Parti'nin oyunu geriletmek amacıyla kullanmaya çalışmışlardır.
Hedefleri şudur:
Gözden düşmüş ve oyları gerilemiş bir AK Parti...

*

Bu durumda...
Tarafsız, hakkaniyet sahibi, vicdan sahibi, ilkeli, ahlaklı bir kişi, "17 Aralık ve ötesi" ile ilgili nasıl bir tavır alır?

*

Cevap veriyorum.
Şu iki tutumu aynı anda alır:

*

BİR: Savcı ve polislerin ellerindeki yolsuzluk malzemelerini "Cemaat" adına hükümete karşı kullanmalarına şiddetle itiraz eder... Ve "Cemaat" ile polis ve savcılar arasındaki her türlü ilişki ağının ortaya çıkarılmasını ve hukuk çerçevesinde bu ilişki biçiminin hesabının sorulmasını talep eder.

*

İKİ: Ortaya çıkarılış amacı ve hedefine bakmaksızın... 17 Aralık'ta ve daha sonra ortaya konan tüm yolsuzluk iddialarının üzerine hiçbir kuşkuya yer vermeksizin gidilmesini ister. Hırsızlıkların, hortumlamaların, para kutularının, kol saatlerinin hesabının sorulmasını talep eder.

Reklam
Reklam

*

Dikkat edin ve test edin lütfen...
Eğer bir kişi...
Bu iki tavrı aynı anda koymuyorsa...
Bu iki talebi aynı anda seslendirmiyorsa...
Bu iki talepten sadece birinin üzerine abanıyorsa...
O kişi vicdanlı, ahlaklı, tarafsız, hakkaniyet sahibi bir kişi değildir.

Yayın yasağına ne gerek vardı ki?

YOLSUZLUKLA suçlanan dört eski bakan hakkında Meclis Soruşturma Komisyonu kurulmuştu ya...
İşte bu komisyonla ilgili haberlere yayın yasağı getirildi.

*

Gören duyan da...
Bütün medya var gücüyle, can havliyle dört bakanın üzerine gidiyor, yazılmadık iddia, sorulmadık hesap bırakmıyor sanacak...

Yandaş da olsan

GAZETENİ sattıracaksın.
Gazeteni okutturacaksın.
Gazeteni "siyasi savaş unsuru" haline getirmeyeceksin.
Gazetenin kârlılığına odaklanacaksın.
Gazeteni, yandaşı olduğun hükümetten daha fazla düşüneceksin.
Gazetenin toplumun tüm kesimlerine hitap etmesini sağlayacaksın.
Gazetenin itibarını, siyasi iktidarın itibarından daha fazla önemseyeceksin.
Gazetenin "basının evrensel ilkeleri"ne asgari düzeyde de olsa uymasına özen göstereceksin.
Gazeteciliğinin, hükümetçiliğinden hep birkaç arşın önde olmasına dikkat edeceksin.

Reklam
Reklam

*

Yoksa...
Gidersin.
Net.

O profesörün yaptığı iş pek onurlu bir iş değildi

Ege Üniversitesi'nden bir profesör hapse giriyormuş.

*

Bazı çevreler, bu profesöre "bilim ve özgürlük mücahidi" payesi verme yarışında.

*

Peki ne yapmış bu "bilim ve özgürlük mücahidi" hoca?
Başörtülü öğrencileri derse almamış.
Derse almamakla kalmayıp okula girmelerine karşı çıkmış.
Karşı çıkmakla kalmayıp bir zabit edasıyla bu öğrencilerin okul bahçesinde fotoğraflarını çekmiş.
Fotoğraf çekmekle kalmayıp üzerine vazife olmamasına rağmen başörtülü öğrencilerle köşe kapmaca oynamış.

*

Kimsenin hapse girmesini istemem.
Ama bu kılık kıyafet zabiti şahsa, "bilim ve özgürlük mücahidi" muamelesi çekilmesine de şiddetle itiraz ederim.

Köşeyazısı: Ahmet Hakan

İlüstrasyon: Arda Güler