Doç.Dr. Toygar Toydemir, mide küçültme ameliyatı hakkında bilgiler verdi.
Genel Cerrahi Uzmanı Doç.Dr. Toygar Toydemir, “Diyet ve egzersize rağmen bir türlü kilo veremeyenlerin başvurduğu tüp mide ameliyatı (mide küçültme ameliyatı) mide hacmi küçültülerek, hastanın az gıdayla tokluk hissetmesi sağlayan bir yöntem. Obezite tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygın bir sorun. Obez insanların sayısı bakımından Avrupa ilk 3 ülke arasındayız maalesef. Dolayısıyla mide küçültme ameliyatlarına talep gün geçtikçe artıyor. Ancak söz konusu operasyonların uzman ellerde yapılmaması durumunda hayati tehlike kaçınılmaz oluyor. Sleeve Gastrektomi olarak da bilinen tüp mide (mide küçültme) ameliyatlarında, mide hacmi küçültülerek hastanın çok az gıdayla tokluk hissetmesi amaçlanır. Bu operasyonda midenin belli bir bölümü (en çok esneyip, genişleyen ve iştahı yöneten kısmı) cerrahi işlemle çıkarılır ve geriye tüp şeklinde (yaklaşık bir muz büyüklüğünde) bir mide bırakılır. Midenin çıkarılan kısmından salgılanan ghrelin adı verilen hormon nedeniyle iştah kontrolü ve doyma hissi sağlanır. Tüp mide ameliyatları da laparoskopik yöntemle uygulanır. Küçük kesilerden karın boşluğuna girilerek ameliyat gerçekleştirilir. Kilo sorunu olan herkese uygulanmaz. Bunun için bazı kriterler var. Öncelikle hastanın mutlaka diyet, egzersiz gibi ameliyat dışı yöntemleri bir süre denemiş olması ancak buna rağmen kilo vermeyi başaramamış olması gerekiyor. Hasta 16-65 yaş arasında ve anesteziyi kaldırabilecek durumda olmalı. Vücut Kitle İndeksi’nin 40’ın üzerinde veya 35-40 arasında ise obeziteye bağlı ek bir hastalığı olması gerekir. Örneğin diyabet, yüksek tansiyon, uyku apnesi, eklem problemleri gibi. Ayrıca hastada tedavi edilmemiş psikiyatrik bir bozukluk bulunmamalı ve madde veya alkol bağımlısı olmamalı. Bu kriterlere uyan hastalar ameliyat olabilir. Obezite, kilonun, boy değerinin karesine bölünmesiyle (kg/m) hesaplanan Vücut Kitle İndeksi (VKİ) ile değerlendirilir. Obezitede, Dünya Sağlık Örgütü’nün referans aralığı temel alınır. Vücut Kitle indeksi sonuçlarına göre; 18.5-24.9 normal, 25-29.9 obezite öncesi, 30-34.9 obez I, 35-39.9 obez II, 40’ın üzeri ise morbid obez yani hastalık derecesinde şişman olarak tanımlanır. Kozmetik amaçlı kilo kaybı taleplerinde, 16-65 yaş sınırı dışındaki hastalarda, ameliyat sonrası diyetine dikkat etmeyecek, yemek yemeyi kontrol edemeyen hastalarda, alkol ya da madde bağımlılarında, anestezi almayı engelleyen ciddi kalp ya da akciğer hastalığı olanlarda tüp mide ameliyatı önerilmez” dedi.
Laparoskopik Sleeve Gastrektomi (tüp mide-mide küçültme) ile fazla kiloların yüzde 80’ninin verilebildiğini ifade eden Doç.Dr. Toydemir, “Yani 70 kilo olması gereken biri 170 kg ise mide küçültme ameliyatı ile 1 sene içinde 80 kg verebilir. Bu ameliyatın uzun vadede bazı vitamin ve mineral eksiklikleri dışında riski yoktur. Kulaktan dolma bilgiler ile uzun vadede kansere yol açtığı gibi bilgiler tamamen asılsızdır. Kısa dönemde ise cerrahiye bağlı riskler mevcuttur ama sanıldığının aksine diğer karın içi ameliyatlardan çok farklı değil bu riskler. Eğer ameliyat sonrası kurallara uymaz ise kilo vermede zorluklar yaşayabilir ve hatta 5-6 sene sonra geri kilo da alabilirler” diye konuştu.
Doç.Dr. Toydemir, ameliyatta dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktaları şöyle sıraladı:
“Mide çıkısından evvel ortalama 2-3cm’lik hattın korunması gerekir. Gatrik tüp dediğimiz (36 french çapta) tüp mutlaka kullanılmalı ve bunun kontrolünde mide küçültme yapılmalıdır. Eğer bu tüple yapılmazsa teknik sorunlar meydana gelir, midede darlıklar olur veya tamamen mide kapatılabilir. O zaman stür hattından kaçak meydana gelebilir ve kötü sonuçlanabilir. Bu, midede oluşan kaçakların ana sebeplerinden biridir. Bir diğer neden, kullanılacak malzemenin önemidir. 3 sıra stapler kullanılması komplikasyonu azaltmaktadır. Ek olarak midenin küçük kruvatör açısının dikkate alınması önemlidir. Bu şekilde midenin kum saati şeklinde boğulmasını engellenmiş olur. Stür hattında kanama, kanamanın kontrol edilememesi kaçak sebebidir. Ameliyat bitince, ameliyatın kontrolü, mide içerisine mavi boya verilerek test edilmesi, kaçak varsa tespit edilmesi ve ona göre stür konularak açık olan noktaların kapatılması önemlidir. Ameliyatta en önemli noktalardan bir tanesi fundus dediğimiz tepe noktası ve midenin dalakla olan tam ayrımının yapılması teknik açıdan zorluk taşır. Midede oluşabilecek en önemli ve tehlikeli kaçak noktası burasıdır. Bu bölgenin düzgün ayırt edilmesi, ameliyatın başarısını etkileyen bir unsurdur. Midenin fundus denilen kısmının (ki bu bölge ghrenin hormonu salgılan bölgedir) çıkarılamaması veya yetersiz çıkarılması ghrenin hormonunun yüksek kalmasına neden olur, bu da tokluk hissinin kaybolmasına neden olur. Hastalar ameliyat sonrası hemen taburcu edilmemelidir. Eğer erken taburcu edilirlerse komplikasyonların tespiti zorlaşacağından, geç müdahale edilmesine neden olabilir. Bu da mortaliteyi ve morbititeyi yükseltmektedir.”
İlk 3 haftada yavaş, sonraki 1 ay içerisinde hızlı kilo vermenin gerçekleştiğini kaydeden Dr. Toydemir, “Tam kilo verme süreci ortalama 1 yılda tamamlanmaktadır. Genel olarak fazla kiloların yüzde 80 ni verilmektedir. Ameliyattan sonra diyetine uymayan hastalar (örneğin: kalorisi yüksek sıvı gıda alanlar, yemeyi kontrol edemeyen uyumsuz hastalar) da yeniden kilo alma meydana gelir. Bundan dolayı diyet uyumsuzlukları olacağı tespit edilen hastalarda ‘’Sleeve Gastrektomi’’ yerine ‘’Gastrik By-pass Cerrahisi’’ daha uygun bir tedavi yöntemi olur” açıklamalarında bulundu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz