Migren kadınlarda daha sık görülüyor

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şennur Dabak, kronik bir sağlık sorunu olan migrenin her yaşta görülebildiğini, kadınlarda daha sık ortaya çıktığını ve 50 yaş sonrası kaybolduğunu bildirdi.

Baş ağrısının toplumun büyük bir bölümünde görülen ve değişik sebeplere bağlı olarak ortaya çıkan bir belirti olduğunu dile getiren Doç. Dr. Şennur Dabak, migren olarak bilinen baş ağrısı tipiyle de sık karşılaşıldığını, migrenin hayat kalitesini düşürdüğünü, işgücü kaybına neden olduğunu ve eski çağlardan beri bilinen bir rahatsızlık olduğunu ifade etti.

Migrenin tehlikeli ve hayatı tehdit edici bir hastalık olmadığına işaret eden Şennur Dabak, "Migren genellikle 20'li yaşlarda başlayıp 50'li yaşlara kadar sürer ve ataklar halinde tekrarlayıcı özelliği vardır. Bazen çocukluk çağında da başlayabilmekte ve kadınlarda daha sık görülmektedir. Migrenin nedeni tam olarak bilinmemekle beraber, elektriksel uyarıyı sağlayan bazı kimyasal maddelerdeki değişimlere bağlı olarak beyin damarlarında oluşan şişme ve genişleme sorumlu tutulmaktadır" dedi.
Doç. Dr. Dabak, kişiden kişiye değişmekle beraber ayda birkaç kez görülen migreni tetikleyici etkilerin başında stres veya stresten kurtulma, açlık, kadınlardaki hormonal değişimler (muayyen günler gibi), parlak ışıklar, monitörler, bazı kokular (parfüm ve kimyasal maddeler), uyku düzeninde değişiklikler, fazla uyuma veya uykusuzluk, alkol, bazı yiyecekler (eski peynir, çikolata, salam, sosis), hava, mevsim ve basınç değişimleri ve bazı ilaçlar olduğuna dikkat çekti.

Reklam
Reklam

Migrenin tetikleyici etkilerinden stresten kurtulmanın enteresan olduğuna değinen Dabak, "Çalışan migrenlilerde ve özellikle erkeklerde hafta sonu iş stresinin bittiği zamanda migren ağrısı oluşabilmektedir. Buna hafta sonu migreni denir. Migreni tetikleyici faktörlerin hepsi aynı kişide tetikleyici olmayabilir ancak bu nedenlerle başlayabilen ağrı giderek şiddetlenir, başın yarısını veya tamamını tutabilen zonklayıcı (nabız atar gibi) bir ağrıya sebep olur. Bu ağrı 4-72 saat arasında sürebilir. Ağrıyla birlikte bulantı veya kusma, ışığa, sese ve kokuya karşı hassasiyet görülebilir" diye konuştu.

Migren hastalarının genellikle sakin ve loş bir odada bulunmayı tercih ettiğini, ağrının hareket etmekle birlikte şiddetlendiğini, atak süresi ve şiddetin kişiye göre değişiklik gösterdiğini ifade eden Dabak, şöyle devam etti:

"Bu ağrı tipi migrenlilerin yüzde 85'inde görülür. Yüzde 15 kadar migrenlide ise şiddetli ağrı öncesinde aura olarak bilinen bazı öncü belirtiler görülür. Bunlar özellikle görme ile ilgilidir ve baş ağrısından önce ortaya çıkarak 10-30 dakika kadar sürer. Bulanık görme (buzlu camdan bakıyor gibi), parlak ve çakan ışıklar, renkli zigzaglı dalgalanan çizgiler görme veya bir tarafı görememe şeklindedir. Bazen vücudun bir tarafında karıncalanma ve konuşma zorluğu da görülebilir. Bazı migrenli hastalar ağrı başlamadan önce algılamada azalma, huzursuzluk, esneme, tatlı yiyeceklere düşkünlük gibi uyarıcı belirtiler yaşayabilir. Migren ağrısı rahatsız edici bir durum olmakla birlikte geçici olduğunu ve daha ciddi sonuçlara yol açmayacağını bilmek önemlidir. Migreni kesin sonlandırıcı bir tedavi olmamasına karşın daha yeni ve daha etkili tedaviler geliştirilmektedir. Sık atak geçirenlere önleme tedavisi olarak kullanılabilecek çeşitli ilaçlar mevcuttur. Ayrıca, atak sırasında ağrıyı çabuk sonlandırmaya yönelik ilaç tercihleri giderek artmaktadır. Burada önemli olan nokta tedavinin standart olmayıp migrenli kişiye göre şekillendirilebilmesidir. Bu da nöroloji uzmanı kontrolünde gerçekleştirilmelidir."

Reklam
Reklam

Doç. Dr. Şennur Dabak, migrenlilerin, tetikleyicilerden uzak durması, düzenli olarak egzersiz yapması, alkol ve sigara kullanmaması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Anahtar Kelimeler: