Milli Takım: Türkiye'nin 'son altın jenerasyonunu' öncekilerden ne farklı kılıyor?

Türkiye futbolda Dünya Kupası elemelerinde ilk 3 maçta 7 puan aldı. Kamuoyunda Milli Takım için yeni bir "altın jenerasyon" değerlendirmeleri yapanların sayısı arttı. Milli Takım'ın potansiyelini ortaya koymaya başladığı söyleniyor. Hatta spor yazarları Atilla Gökçe ve İlker Yasin bu takım için "son 50 yılın en iyisi" diyor. Peki Türk Milli Takımı'nı öncekilerden farklı kılan faktörler neler? Efe Öç'ün haberi.

Türkiye futbolda Dünya Kupası elemelerinde ilk 3 maçta 7 puan aldı. Kamuoyunda Milli Takım için yeni bir "altın jenerasyon" değerlendirmeleri yapanların sayısı arttı. Milli Takım'ın potansiyelini ortaya koymaya başladığı söyleniyor. Hatta spor yazarları Atilla Gökçe ve İlker Yasin bu takım için "son 50 yılın en iyisi" diyor.

"Altın jenerasyon" ifadeleri, Türk Milli Takımı'nın 2002 Dünya Kupası ve 2008 Avrupa Şampiyonası üçüncülüklerine taşıyan iki kadro için de kullanıldı.

Ancak BBC Türkçe'nin konuştuğu spor yazarları son kadroyu, genç olmasının yanında, bazı farklı özellikleri ile de öne çıkarıyor.

Reklam
Reklam

Peki daha derine inersek mevcut Türk Milli Takımı'nı öncekilerden farklı yapan faktörler neler?

'Üç büyüklerden' daha az oyuncu

Türk Milli Takımı'nın son kadrosunda, "üç büyükler" olarak tanımlanan Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'tan yetişmiş oyuncu sayısı önceki kadrolara göre ciddi oranda azaldı.

Teknik Direktör Şenol Güneş'in bunu nasıl bir plan dahilinde hayata geçirdiği, yaptığı açıklamalarda gizli.

Kasım ayında Uluslar Ligi'nde alınan Macaristan yenilgisi sonrası Güneş, "Mart ayından itibaren daha iyi bir oyunla, iyi işler yapacağımızı düşünüyorum" öngörüsünde bulunmuştu.

68 yaşındaki teknik direktör, Uluslar Ligi karşılaşmalarını oyuncu havuzunu genişletmek için kullandıklarını söylemiş ve bunu "risk unsuru olan, kurgulanmış bir senaryo" olarak tanımlamıştı.

Türk Milli Takımı, Uluslar Ligi'nde başarılı olamasa da Mart ayında alınan sonuçlar Güneş'in öngörüsünü onayladı.

Türkiye'de yaşayan İngiliz spor yazarı John McManus da oyuncu havuzundaki "üç büyükler ağırlığının" ortadan kalkmasının, tetikleyici bir faktör olduğu görüşünü dile getiriyor.

Reklam
Reklam

Hollanda maçında sahaya çıkan 11 oyuncu arasında Türkiye'deki üç büyük kulüpte yetişen bir oyuncu olduğunu söyleyen McManus, 2002 kadrosunu hatırlatıyor:

"2002'de üçüncü olan takım, üç büyükler temelinde, genel olarak Türkiye'de yetişmiş oyunculardı. Bu takımda da Türkiye'de oynayan oyuncular var ama çoğu, önemli bir zamandır yurtdışında oynuyor. İngiltere, Almanya ve Fransa lig takımlarında oynamaları onları daha profesyonel oyuncular yapmış olmalı."

'Herkes Fransa'da, İngiltere'de kendi işini yapıyor'

Spor yazarı Alp Ulagay da aynı faktörün altını çiziyor:

"Bu takımdaki oyuncuların büyük çoğunluğu Avrupa'da oynuyor. Oyuncular da Türkiye içi çekişmelerden sıyrıldılar. Herkes Fransa'da İngiltere'de kendi işini yapıyor. Kafaca da rahatlamışlardır."

Ulagay, Türk Milli Takımı'nın sahiplenilmesi noktasında da "üç büyükler" faktörünün azalmasını gösteriyor ve "Diğer takımdan gelen oyuncuyu antipatik bulma vardı. Bu takımda 4 Galatasaraylı, 3 Beşiktaşlı olsa farklı olabilirdi. Kulüpler üstü bir milli takım oluştu hissi var" değerlendirmesini yapıyor.

Reklam
Reklam

Şenol Güneş faktörü

"Welcome to Hell?" (In Search of the Real Turkish Football) kitabının yazarı olan yazar McManus, son kadronun, Şenol Güneş'in kişiliğinin bir yansıması olduğunu söylüyor.

"Türkiye'de herkes ikisini karşılaştırmayı seviyor. Güneş ile Fatih Terim neredeyse taban tabana zıtlar. Teknik direktörlük stilleri ve yaklaşımları birbirinden farklı.

"Şenol Güneş kendi iyi bir örnek oluyor. Çok iyi bir çalıştırıcı olmasının yanında, bir adım geride duran, alçak gönüllü kişiliği ile öne çıkıyor. Takımını ve kendisini drama yaratacak olaylardan uzak tutuyor."

McManus, 68 yaşındaki çalıştırıcının, yeteneklerin sergilenmesine izin verdiğini ama futbolculardan asıl olarak takım oyunu istediğini değerlendiriyor.

Futbol Arena sitesi İngiltere temsilcisi olan Alp Ulagay da, bu kadronun yetenek futbolu değil emek futbolu oynadığını söylüyor:

"Türkiye hep yetenek futbolunu oynamaya kalkıyordu, emek futbolu oynamaya başladığında başarılı oldu. 1995-2005 arası iş ahlakı yüksek oyuncular takıma alındıkları için başarı geldi. Bunun da benzer bir takım olduğunu düşünüyorum. Yetenekler evet ama emek harcayan ve iyi takımlarda iyi öğreten hocalarla çalışan oyuncular faktörü öne çıkıyor gibi görünüyor. Oyuncular yurt dışına gittikçe Süper Lig'in önüne geçtiler."

Reklam
Reklam

'Bu takım bana heyecan veriyor'

Türk Milli Takımı'nın son karşılaşmalarda sahaya koyduğu oyun, 11 Haziran'da başlayacak Avrupa Futbol Şampiyonası finalleri için de umut verdi.

Spor yazarı John McManus, turnuva ile ilgili sorumuzu, 2016 yılındaki Avrupa Futbol Şampiyonası yaşanan "ego" eksenli tartışmaları hatırlatarak yanıtlıyor ve bu takımın farklı olduğunu söylüyor:

"Bu takım bana heyecan veriyor. İyi çalışıyorlar, birlikte iyi oynuyorlar. Kimse ego problemi yaratmıyor. Bu takım, günlerinde olurlarsa herkesi yenebilir. Şenol Güneş de tecrübeli.

"83 milyon nüfusu olan ve futbolu bu kadar seven bir ülkenin istikrarlı bir şekilde iyi sonuçlar alabiliyor olması gerekiyor. Ama kulüpler seviyesinde ve üstte, kötü planlama ve yönetim bunun olmasını engelliyordu diye düşünüyorum."

Reklam
Reklam

Spor yazarı Alp Ulagay ise Avrupa Futbol Şampiyonası'yla ilgili olarak temkinli:

"Rakibi kalesine hapseden bir oyun değil oynadıkları. Az pozisyona giren ama girdiği pozisyonları değerlendiren çok verimli oynayan bir Milli Takım var. Norveç maçında 3 şut, 3 gol. Ben aynı şekilde az pozisyonla maç kazanan İtalyan takımlarını andırdığını düşünüyorum. Umut verici ama çok da abartmamak gerek. Çeyrek finali sürpriz olarak görüyorum."