Mimar Sinan'ın hayatını konu alan "Mimarların Piri Sinan" filminin çekimleri tamamlandı. Şehirleşme ile ilgili düşüncelerini açıklayan yönetmen Mesut Gengeç, "Şehirleşmenin ve dikey mimarinin sancılarını yaşadığımız bu günlerde Sinan’ın; Selimiye, Süleymaniye, Şehzadebaşı Camii gibi onlarca eserinin inceliklerini bugün bile kavramakta zorlanıyoruz. Mimar Sinan’ın hayatında, her zaman ilham alınacak şeyler saklıydı. Sinan’ı hatırlamaya bugün daha çok muhtacız" dedi.
Bu ihtiyaçtan yola çıkarak bu hususa daha çok dikkat çekmek için yönetmen Mesut Gengeç, Mimar Sinan’ın hayatını, üç senelik çalışmayla “Mimarların Piri Sinan” isimli dokümanter filme taşıdı. Üç oyuncunun Büyük Mimar’ı canlandırdığı eser, geçtiğimiz günlerde İstanbul Sinema Müzesinde gala yaptı. Yakında çeşitli mecralarda seyirci karşısına çıkması beklenen, “Mimarların Piri Sinan” isimli dokümanter film, Sinan’ın hayatını yazdırdığı “Tezkiretü’l-Bünyan” adlı eserin, kendi notlarının da yer aldığı düşünülen ’özel bir nüshasından’ yola çıkılarak hazırlandı.
Konuyla ilgili soruları cevaplandıran yönetmen Gengeç, Mimar Sinan’ın Selimiye Cami’inde kubbe sisteminde son noktaya ulaştığı, kendisinden sonra gelenlerin, onun yaptıklarına erişemediği bilgisi üzerinden yola koyulduklarını söyledi. Gengeç, “Yol göstericilere ihtiyacımız var ama onları unutuyoruz. Bu noktada Sinan bizim için çok önemli. O hem iyi bir mimar hem de organizasyon dehasıydı. Mimar Sinan’ın eserleri beş asır öncesinde bugüne gelirken biz 50 seneye çıkmayacak binalar yapıyoruz. Mimar Sinan’ı anlarsak daha iyi ve sağlam bir şehirleşmeyi başarırız” dedi.
Mimar Sinan’ın hayat hikayesini, otobiyografik sayılabilecek Tezkiretü’l-Bünyan adlı eserden yola çıkarak anlattıklarını kaydeden yönetmen Gengeç “Süleymaniye’de bulunan Tezkiretü’l-Bünyan’ın 4911 numaralı nüshası bizim referans noktamız oldu. Kendisi kitapta, inşa ettiği altı eserin hikayesini anlatıyor. Ama bunun dışına yaşadığı hadiselere de yer veriyor. Prut Savaşı’nda keşfedilmesi ve Süleymaniye Cami’inin inşası esnasında yaşadığı gerginlikler, bunlar arasında yer alıyor” şeklinde açıklamalar yaptı.
Büyük Mimar’ın hayatını yurt içi ve yurt dışındaki eserlerinde yaptıkları çekimlerle anlattıklarını kaydeden Gengeç “Mimar Sinan’ın doğduğu yer olan Kayseri Ağırnas Mahallesi’nden yola koyularak İstanbul, Edirne gibi şehirlerdeki eserleriyle ele aldık. Yurt dışında eserlerinin bulunduğu Kudüs ve Hicaz gibi yerlerde de çekimler yaptık. Belgeselin bazı kısımları sık sık yenilendi. Çünkü çekimlere başladığımızda Sinan’ın birçok eseri, restorasyondaydı. İki hafta öncesine kadar çekimlere devam ettik” dedi. Mesut Gengeç, Mimar Sinan hakkında güçlü, kurmaca filmlere de ihtiyaç olduğunu sözlerine ilave etti.
Yönetmen Mesut Gengeç “Sinan’ın hayatının bilinmeyen noktalarına odaklandınız mı?” sorusuna ise şöyle cevap verdi: Biz otobiyografik kitaptan yola çıktık ama Mimar Sinan hakkında az bilinen şeyleri yansıttık. Mesela Sinan, Osmanlıdaki her devşirme gibi Abdullah ismini kullanıyor ama tek bir eserinde ismi “Abdülmennan oğlu Yusuf” şeklinde geçiyor. O da Büyükçekmece’deki Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü’nde yer alıyor. Öte yandan Sinan’ın türbesi Süleymaniye Camii’ne çok yakın. Çünkü oradan Süleymaniye’ye baktığı zaman, Erciyes Dağı’na bakmış gibi hissediyordu. Bu, çocukluğuna olan bir yolculuğuydu.
Dokümanter filme danışmanlık yapan isimlerden biri olan Prof. Dr. Suphi Saatçi ise filme konu olan Tezkiretü’l-Bünyan kitabının 4911 numaralı nüshasının kenarlarında yer alan yazıların Mimar Sinan’a ait olduğunu iddia ediyor. Prof. Dr. Saatçi “Bana göre Tezkiretü’l-Bünyan olmasa Sinan’ın birçok yönünü anlayamayacaktık. Çünkü kendisi, Sai Mustafa Çelebi’ye hatıralarını anlatmış, o da kaydetmiş. Süleymaniye’de bulunan 4911 numaralı nüshayı, Sinan okuyup notlar almış. O yazıların sonradan ilave olduğu yazı karakterinden anlaşılıyor. Bu yazılardaki bilgiler ise sadece Sinan’ın bilebileceği şeyler. Bu yüzden ben eserin bizzat Sinan tarafından okunup, ek malumatların ona ait olduğunu kabul ediyorum” dedi.
(İHA)