Kan ile birlikte vücudun tamamına ulaşır ve bağışıklık sisteminin bir parçasını oluşturur. Kandaki monosit oranı için belirlenmiş bir değer aralığı vardır. Monosit oranının bu değerlerin altında ya da üstünde olması ise hastalıklara işaret eder. Monositin normal değeri, akyuvarların içerisinde %4-%10 aralığında olmasıdır. %4'ün altındaki değerler düşük, %10'un üzerindeki değerler yüksek, %15'in üzeri ise aşırı yüksek olarak kabul edilir. Monosit ölçümü kan testi ile yapılır. Bütün kan hücrelerinin içerisindeki monositlerin akyuvarlara oranı baz alınır.
Monositler, bağışıklık sistemini oluşturan parçalardan biridir. Kanserli hücrelerle mücadele ederler. Vücutta enfeksiyon ve iltihap yaratan mikroorganizmalarla savaşırlar, bu hücreleri ortadan kaldırırlar. Hasarlı dokuları yok ederler. Bütün bunları yaparken ise diğer akyuvarlarla organize bir biçimde çalışırlar.
Monosit sayısının yapılan ölçümler sonucunda istenilen değer aralığından daha düşük seviyede olması monosit düşüklüğü ya da mono düşüklüğü olarak değerlendirilir. Tıp dilindeki monositopeni olarak adlandırılır.
Hematopoetik kök hücrelerin sayısının yetersiz olmasından dolayı yeterli miktarda kan üretilememesi durumudur. Tarım ilaçları, arsenik gibi zehirli maddelerin toksik etkilerine maruz kalmak, kanser tedavisi, fazla miktarda radyasyon etkisinde kalmak, gebelik, dokularla ilgili hastalıklar, viral enfeksiyonlar, hepatit gibi bulaşıcı hastalıklar bu anemi türünün oluşmasında etkili faktörlerdir.
Kemik iliğine müdahale eden bazı ilaçların kullanıldığı tedaviler de monosit değerini düşürür. Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi, radyoterapi ilaçları ile hepatit tedavisinde kullanılan interferon bunlar arasındadır. Bağışıklık sistemini baskılamak için kullanılan glukokortikoidler de monosit değerinin düşmesine neden olur.
AIDS hastalığına yol açan HIV virüsü de monosit düşüklüğü nedenleri arasındadır. HIV virüsü ile ilgili tedavi uygulanmaz ise, AIDS hastalığı oluşur. Hastalık safhasında ise virüs bağışıklık sistemine saldırır ve bağışıklık sistemini oluşturan öğeler zaman içerisinde çökmeye başlarlar ve enfeksiyon hızla ilerler.
Vücudun bağışıklık sisteminin oluşan bir hata sonucu vücudun sağlıklı hücrelerine saldırması olarak tanımlanan otoimmün hastalıklar da monosit düşüklüğüne neden olurlar. Monositleri düşüren otoimmün hastalıklar sistemik lupus eritematozu ve romatoid artrit eklem iltihabı rahatsızlıklarıdır.
Akciğerlerde nodül oluşturan tüberküloz, sivrisineklerden bulaşan ve ateş nöbetleriyle titreme yapan sıtma ile halk arasında öpücük hastalığı olarak adlandırılan Epstein-Barr virüsü monositleri olumsuz etkiler.
MonoMac sendromu, kemik iliğini etkileyen bir gen bozukluğu nedeniyle monosit üretiminde kusur olmasıdır. Bu sendromun etkisinde olan kişiler daha çabuk hastalanırlar. Bazı vakalarda mono sayısı sıfır bile olabilir.
Özellikle tüylü hücreli lösemi (Hairy Cell Lösemi) monositlerin değerini düşürür ve vücudu enfeksiyonlara açık bir hale getirir.
Kök hücrelere zarar verip kemik iliğinin sağlıklı çalışmasını olumsuz etkileyen kalıtsal hastalıklar da monosit üretimini baskılar. Bunlar Fanconi anemisi, Shwachman-Diamond sendromu, Konjenital Diskeratoz, Diamond-Blackfan anemisi olarak sıralanabilirler.
Monosit düşüklüğü ile birlikte sürekli bir yorgunluk hali ve halsizlik hissi oluşur. Monosit düşüklüğü yaşayan kişiler yeteri kadar dinlenseler bile kendilerini sürekli yorgun hissederler. Bayılma riskleri daha fazladır.
Sık sık hastalanma, geç iyileşme monosit düşüklüğü ile ortaya çıkan problemlerdir. Monosit sayısının düşük olması hastalık yapan etkenlere karşı verilen mücadeleyi sekteye uğratır.
Monosit düşüklüğü yaşayan kişilerde nefes alıp vermede problem yaşanır. Solunum sıkıntısının temel nedeni oksijenin akciğerlerden iletilmesi sürecinde ortaya çıkan aksamadır.
Monosit düşüklüğü ile birlikte ortaya çıkabilecek sorunlardan biri de kilo kaybıdır. Kilo kaybı aynı zamanda monositlerin düşmesine neden olan hastalıklardan biri nedeniyle de oluşabilir. Özelikle kanser türü hastalıklar ani ve aşırı kilo kaybı sorununa neden olurlar.
Monosit düşüklüğü tedavisi, kemik iliğini etkileyen sorunun ortadan kaldırılması veya monosit üretimini baskılayan hastalığa yönelik tedavinin uygulanmasıyla olur. Monosit düşüklüğü bağışıklık sisteminin çalışmasını doğrudan etkilediği için doktor tarafından planlanan tedaviye sadık kalınması önemlidir. Monosit düşüklüğü sorunu yaşayanların ek olarak C vitamini ve çinko yönünden zengin bir beslenme düzenine göre beslenmeleri tavsiye edilir. Her iki öğe de bağışıklık sistemini destekleyen unsurlar arasındadır.
Monosit yüksekliği, bağışıklık sisteminin hastalıklara karşı verdiği tepki ile oluşur. Monosit düşüklüğünden daha fazla önemsenen bir durumdur. Altta yatan neden basit bir hastalık olabileceği gibi, daha ciddi bir sorun da olabilir. Monosit yüksekliği monositoz olarak bilinir.
Vücudu etkileyen herhangi bir enfeksiyon durumunda monosit sayısında artış görülür. Bu artışın nedeni, savunma mekanizmalarının harekete geçmiş olmasıdır. Virüsler, parazitler, bakteriler gibi mikroorganizmaların yol açtığı hastalıklar monosit değerini yükseltir. Akut viral enfeksiyonlar, zatürre, apandisit gibi rahatsızlıklar monosit değerinin artmasına yol açar. Bu enfeksiyonlar ayrıca savunma mekanizmasına dahil olan vücuttaki diğer hücrelerin de artışına neden olur.
Monositlerin görevleri arasında ölü doku ve hücreleri vücuttan atmak da vardır. Kaza ya da yaralanma durumunda doku hasarı oluşması halinde monosit değeri de yükselir. Bunun nedeni hasarlı dokuların elemine edilmesi için daha fazla monosit ihtiyacının ortaya çıkmasıdır.
Depresyon ve yoğun stres altında olmak da monosit seviyesini yukarıya taşır. Fiziksel bir neden olmasa bile, vücut kendisini olası problemlere hazırlamak için monosit miktarını yüksek tutar.
Böbrek üstü bezlerinden üretilen kortizol hormonunun fazla olmasıyla ortaya çıkan Cushing Sendromu da monositlerin yükselmesinin ardındaki neden olabilir. Bu sendromun temeli aşırı ilaç kullanımı, böbrek üstü bezlerinin normalden fazla çalışması, bu bezlerde oluşan tümörlü dokular gibi nedenlere dayanır.
Vücutta bulunan kanserli dokularla savaşma görevi üstlenen monositlerin sayısı, kanserli bir hücre oluşması halinde artar. Kanserli doku ile mücadelenin daha etkin bir şekilde olması için ortaya çıkan bu sayı artışı da monosit yüksekliği problemini doğurur.
Kan kanseri olarak bilinen lösemi, monosit değerinin doğrudan yükselmesinin nedenlerinden biridir. Löseminin bazı türleri monosit değerinde düşüşe neden olurken, bazı türleri ise doğrudan seviyenin artmasına neden olur.
Kalıtsal bir hastalık olan sarkoidoz, başta akciğerler, ardından ise göz, lenf bezleri, deri, kalp, beyin gibi organları etkiler. Bulanık görme, bacakların ön yüzünde, dizlerin altında kırmızı ve kabarık, ağrılı lekeler oluşması gibi belirtileri vardır. Akciğerleri etkilediği için nefes darlığı, öksürük gibi sorunlara da yol açar.
Monosit yüksekliğine neden olan kanser ve lösemi türleri aynı zamanda aşırı kilo kaybına da sebep olurlar. Hasta istemsiz bir şekilde aniden yüksek miktarda kilo verir. Kilo kaybı aynı zamanda daha basit hastalıklarda da ortaya çıkabilir. Gripgibi enfeksiyonlar sonucu hastanın iştahında azalma ve bu azalmaya bağlı olarak da kilo kaybı söz konusu olabilir.
Akut viral enfeksiyonlar, bakterilere bağlı enfeksiyonlar vücutta monosit değerini yükselttiği gibi, başka semptomları da beraberinde getirir. Bunlardan en önemlisi ise yüksek ateştir. Grip, boğaz enfeksiyonları gibi sorunlara ateş de eklenir.
Monosit yüksekliğine neden olan hastalıkların belirtileri arasında halsizlik de vardır. Cushing Sendromu, enfeksiyonlar, kanser hastalıkları halsizlik oluşmasına neden olabilir.
Monosit yüksekliğine neden olan hastalıkların etkileri arasında solunum yollarını ve akciğerleri etkileyen hastalıklar da vardır. Bunun hastalıkların beraberinde nefes alma güçlüğü, öksürük gibi belirtilerin ortaya çıkması muhtemeldir.
Monosit seviyesinin fazla olması çoğunlukla bir hastalığa işaret eder. Peki monosit nasıl düşürülür? Monosit seviyesinde yükseklik varsa öncelikle bunun nedeninin bulunması gerekir. Monositlerin yükselmesi farklı nedenlere dayandığı için düşürülmesi için de yüksekliğe yol açan sorunun ortadan kaldırılması gerekir. Kan tahlili yapılmasına dahiliye doktoru karar verir. Eğer hasta erişkin yaşlarda değilse, tahliller çocuk doktoru gözetiminde yapılır. Sonuçlara göre hastanın bir başka bölüme sevki yapılıp, daha ayrıntılı bir inceleme inceleme istenebilir. Altta yatan neden tedavi edilmediği sürece monosit seviyesinde düşüş gözlenmez. Bağışıklık sistemi vücudu tehdit eden oluşumlara karşı tetikte olacağı için monositleri yüksek tutma eğilimine girer. Bunların dışında kişinin yaşam düzeninde değişiklik yapması istenebilir. Bedenin daha sağlıklı olmasını sağlamak için düzenli bir uyku sistemi geliştirilmesi, spor yapılması, sağlıklı bir beslenme alışkanlığı edinilmesi tavsiye edilir. Bütün bu süreçte var olan hastalığın da tedavisine aksatmadan devam edilmesi monosit sayısının normal bir değere ulaşması için önemlidir.